Geocase Institute: Fransa neden Afrika'da başarısız oluyor?

Fransa ve Batı, uluslararası sahnede zayıflıyor ve bu, Afrika gibi alanlarda değişim hareketi olarak ortaya çıkıyor. Gelişmeler, Batı'nın dünyanın kaderi üzerinde daha az etkiye sahip olduğu bir dönemi işaret ediyor.

1. resim

Gürcistan merkezli düşünce kuruluşu Geocase Institute'de, son dönemde Afrika'da yaşanan darbeler ve Fransa'nın politikaları üzerinden yeni dünya düzeninin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Macron'un politikalarının Afrika'da artık karşılık bulmadığı tespitine yer verilen analizde, Fransa ve Batı ülkelerinin uluslararası sahnede zayıfladığı ve bu durumun da Afrika gibi alanlarda değişim hareketi olarak ortaya çıktığı belirtildi.

Analizde ayrıca; son dönemdeki bu gelişmelerin Batı'nın dünyanın kaderi üzerinde daha az etkiye sahip olduğu bir dönemi işaret ettiği belirtildi.

İşte Geocase Institute'de yayınlanan analiz:

Fransa'nın Afrika'daki ilişkileri neredeyse bölgedeki her ülke ile gerilmiş durumda.

Son olarak Nijer'deki gelişmeler, ülkenin Batı Afrika'daki tüm konumunu hem askeri hem de siyasi açıdan tehlikeye atıyor. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron için yönetiminin başarısızlıkla karşı karşıya kaldığı tek yer burası değil. Hatta uzmanlar artık; “Fransa Kuzey Afrika'yı da kaybetmek üzere mi?” sorusunu sormaya başladı.

Zira; gerçekten de Fransa ile Fas, Cezayir, Tunus ve Libya arasındaki ilişkiler son derece gergin.

Görünen o ki; Macron için şu anda en önemli bir odak noktası Cezayir ile ilişkileri yeniden kurmak. Cezayir Cumhurbaşkanı Abdelmadjid Tebboune'nin Fransa'ya yapacağı resmi ziyaretin yeni bir başlangıca işaret etmesi amaçlanıyor. Ancak bu durum Fas ile mükemmel ilişkilere mal oldu bile.

Fransız lider Cezayir ile ilişkilerini geliştirme çabaları sırasında Batı Sahra konusundaki tarihi duruşunu değiştirerek Fas ile ilişkilerini gerdi ve uzmanlara göre daha Cezayir'i kazanmadan Fas'ı kaybetmiş oldu.

Bu örnek; Fransız dış politikasındaki sorunu tam olarak ortaya koyuyor olabilir. Fransa'nın eski sömürgeci algısını tamamen sıfırlama ve terk etme arayışında olan bu politika, askeri, güvenlik ve ekonomik stratejiler açısından yeterince formüle edilmemiş gibi görünüyor.

Sonuç olarak, Fransa'nın etki alanındaki çoğu Afrika ülkesi için bu politika zayıf ve cazip olmayan bir teklif olarak görünmektedir. Asıl mesele, Fransa'nın sömürgecilikten duyduğu pişmanlığı dile getirmesine rağmen, anlamlı ilişkilere girmek yerine ders vermeye devam etmesidir. Ayrıca, büyük ölçüde Avrupa'nın karşılanmamış enerji ve hammadde ihtiyaçları nedeniyle güç dengesi de değişmiştir.

Diğer yandan Fransa günümüzde bu alanda, özellikle Çin ve Rusya ile mücadele etmek zorundadır. Hiç kuşkusuz her iki ülke de son yıllarda önemli adımlar attı.

Soğuk Savaş’ın ortasında bağımsızlık kazanan Afrika ülkeleri siyasi arenada bağımsızlıklarını sürdürseler de ekonomik ve askerî açıdan eski sömürge güçleri ile iş birliğine zorlandılar. Fransa sömürgesinden çıkan Afrika ülkeleri de bunun istisnası değildi. Fransa askerî üsler, askerî eğitim programları ve askerî yardım adı altında eski sömürgelerindeki rejimleri kontrolü altında tutmayı büyük oranda sürdürdü. Ancak bir taraftan da Fransa gibi Batılı ülkelere karşı bir alternatif arayışı Çin ve Rusya gibi karşı güçler üzerinden sürdürülmekteydi. Fransa bu tür eğilimlerin de mümkün mertebe önünü kesmek için darbeler, suikastlar ve şantajlar dâhil legal/illegal tüm yollara başvurmaktan geri durmadı.

Ukrayna kriziyle boğuşan Rusya, birçok Afrika ülkesiyle ilişkilerini güçlendirmeyi ve askeri anlaşmalar yapmayı başardı. Bu arada Çin de altyapı geliştirme ve ticaret ortaklıkları için pragmatik ve yapıcı çözümler sundu. Ve Rusya ve Çin, bu ülkelere özünde daha iyi bir anlaşma öneriyor.

Ancak bu sömürgecilik karşıtı hissiyatın yayılmasının başka bir nedeni daha var.

Fransa ve Batı, uluslararası sahnede zayıflıyor ve bu da adeta, Batı'nın etki alanlarında bir değişim hareketi olarak ortaya çıkıyor. Son gelişmelerin de gösterdiği gibi, eski dünya düzeninin değişimine dair yaşanan gelişmeler, diğer Batı ülkeleri gibi Fransa için de baskıyı yoğunlaştırıyor.

Tüm bunlar, Avrupa ve Batı'nın dünyanın kaderi üzerinde daha az etkiye sahip olduğu ve hatta yeni bir küresel düzen tarafından kendilerinin tehdit edildiği bir dönemi işaret ediyor.

Peki Macron bu gidişatı tersine çevirebilir mi? Bu sorunun cevabı, Macron'un kısa dönemde kapsayıcı ve stratejik bir dış politika belirleyip belirleyemeyeceğine bağlı olacak.

Tartışma