Geopolitical Monitor: ABD'nin mikro-militarizm stratejisi ve çok kutuplu dünya
ABD tarafından yürütülen mikro-militarizm stratejisi kontrolden çıkmış görünüyor. Batı'nın politikaları; 400 yıllık hakimiyetinin sona ermesine neden olacak bir bataklığa mı saplanacak?
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Geopolitical Monitor'de, Washington'da düzenlenen NATO zirvesi devam ederken, ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin son dönemde izlediği küresel stratejilerin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Ekonomik ve diplomatik gücün getirilerinin azalması durumunda; büyük güçlerin “mikro-militarizm” stratejisi ile kazanımlar elde ederek gücünün koruma yaklaşımına giriştiği belirtilen analizde, ABD'nin bu stratejiyi uygulamaya çalıştığı, ancak sürecin kontrolden çıktığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca bu stratejinin; Çin ve Rusya arasında “sınırları olmayan bir dostluk' ortaya çıkardığına dikkat çekilerek, Batı'nın 400 yıllık hakimiyetinin bir bataklığa saplanmaya başladığı belirtildi.
İşte Geopolitical Monitor'de yayınlanan analiz:
ABD'deki ilk başkanlık tartışması 27 Haziran'da gerçekleşti ve tüm dünya bu tartışmayı şaşkınlık, şok, hatta dehşetin 50 tonuşeklinde izledi. ABD'ye ya da adaylara yönelik duyguları ne olursa olsun, iki gerçek tüm dünya için ortaya çıktı.
ABD siyasi sisteminin tepesinde bir şeyler fena halde yanlış gidiyor ve ABD, güvenilir ve sorumlu dünya liderliği misyonunu kaybediyor.
Donald Trump'ın 2016'da Başkan seçilmesinin ardından dünyanın dört bir yanındaki yorumcular Trump'ın 'liberal dünya düzenini', 'Amerikan Dönemini' ve 'Amerikan İstisnacılığını' sona erdireceğinden korkarak uyarı zillerini çaldı. Ancak tüm bu uyarılar boşa çıktı.
Eski ABD Başkanı Clinton 1990'larda NATO'nun genişlemesini başlattı. Bu durum Başkan Bush döneminde de devam etti. Ancak bu genişleme furyası, 2007'deki meşhur Münih Güvenlik Konferansı konuşmasında Putin tarafından güçlü bir şekilde geri püskürtüldü.
Bu politika daha sonra, ABD'nin Euromaidan protestolarına ve nihayetinde Ukrayna Cumhurbaşkanı Victor Yanukoviç'in devrilmesine karıştığına dair inandırıcı iddialarla birlikte Obama döneminde devam etti.
Trump'ın seçimden önceki yaklaşımları ile bu süreci duraksatacağı düşünülürken, Obama yönetiminin tutumunu tırmandırarak Ukrayna'ya Obama yönetimi tarafından kısıtlanmış olan askeri yardımları gönderme kararı aldı.
Ve durum, 15 Aralık 2021'de Biden'ın başkanlığı döneminde, savaş arifesinde Rusya'nın Brüksel ve Washington'a Avrupa güvenliğine ilişkin iki taslak anlaşma göndermesiyle doruğa ulaştı.
NATO ve Dışişleri Bakanı Anthony Blinken bu tarihlerde;
“Washington ve Ukrayna dahil olmak üzere ABD müttefikleriyle müzakerelere girin ya da ezici ekonomik yaptırımlarla karşılaşın."
ifadeleri ile gerilimi artık savaşa dönüştüren çıkışı da yapmış oldu.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ise bu süreçte, Ukrayna'daki mevcut savaşın nedeninin NATO'nun genişlemesi ve Rusya'nın bu genişlemeden duyduğu korku olduğunu açıkça itiraf etti.
NATO, Rus saldırganlığına verilecek cevabın bu kez Rusya'nın İsveç ve Finlandiya sınırları boyunca daha fazla NATO genişlemesi olduğu sonucuna vardı ve iki ülke kısa süre içerisinde NATO bloğuna kabul edildi.
Savaşın patlak vermesinden bu yana Washington müzakere etmeye ya da çatışmayı sona erdirmeye çalışmadı. Barış ve müzakere adımları yerine süreci tetikleyecek şekilde Ukrayna'ya daha ölümcül silahlar gönderildi.
Ukrayna ve mikro-militarizm stratejisi
Tarihçi Alfred McCoy, In the Shadows of the American Century kitabında; ekonomik ve diplomatik gücün getirilerinin azalması karşısında ABD'nin 'yenilgi ve felakete yol açabilecek tedbirsiz askeri maceralara atılabileceğini' savunmaktadır.
Tarihçilerin mikro-militarizm olarak adlandırdıkları bu olgu, zayıflayan ve azalan gücü yeniden tesis etmek isteyen liderlerin, imparatorluklarının nihai yıkımına yol açan feci dış politika maceralarına girişmelerine neden olmaktadır.
Bu olguya klasik modern örnekler olarak; 1956 Süveyş Krizi'nde İngiltere ve Fransa'nın attığı adımlar gösterilebilir.
ABD'nin Rusya politikasına ilişkin açıklamalar büyük ölçüde Rusya'ya yönelik neo-muhafazakar düşmanlık, komünizm ve Sovyetler Birliği'ne yönelik tarihsel düşmanlık ve Trump'ı iktidara getiren seçimlere müdahale iddiaları nedeniyle Rusya'ya duyulan öfkeye dayanmaktadır.
Rusya'ya ve Rus olan her şeye yönelik bu mevcut öfke yaklaşımı, daha kısa bir süre öncesine kadar ABD'li üst düzey yetkililerin Rusya'nın zayıflığıyla alay ettiği düşünüldüğünde tuhaf bir olgu olarak kabul edilebilir.
ABD senatosunun şahin isimlerinden Lindsay Graham 'Rusya'nın ekonomisinin İtalya büyüklüğünde olduğunu' belirtmişti. Eski Senatör John McCain ise Rusya'yı 'ülke kılığına girmiş bir benzin istasyonu' olarak aşağılamıştı.
Ukrayna savaşının başlangıcında, ABD ve müttefikleri tarihteki en geniş kapsamlı tek taraflı-BMGK dışı yaptırım rejimini uygulamaya koydu.
Ancak; Rus hava seyahatlerinin yasaklanmasından Rus bankalarının SWIFT ödeme sisteminden çıkarılmasına ve Rus petrolüne petrol fiyatı sınırlaması getirilmesine kadar uzanan yaptırım politikası, bugüne kadar tam bir başarısızlık oldu.
Başlangıçta Ukrayna, 2022 yazında ve sonbaharında Ruslara karşı başarılı oldu ve Rusya'yı Kharkov bölgesinden ve Kherson şehrinden çıkardı.
Ancak o zamandan bu yana Ukrayna, Rusya'nın amansız yıpratma savaşına maruz kalıyor ve bu haliyle savaş alanında Ukrayna için gelecek kasvetli görünüyor.
Zelenskiy'nin barış zirvesinin başarısız olması, ABD'nin sürekli gerilimi tırmandırması ve Rusya'yı sadece askeri ve ekonomik olarak güçlendiren tamamen başarısız bir yaptırım stratejisi ile NATO ve ABD stratejik bir yenilgi tehlikesiyle karşı karşıya.
Zira; Washington ve Avrupalı müttefiklerinin Rusya'yı yenmek için üstlendikleri kumar tehlikeli bir kumardı.
Ukrayna'ya verilen destek, topyekün olmak yerine, inişli çıkışlı bir seyir izledi.
Önce yaptırımlar uygulandı, sonra para ve silahlar verilmeye başlandı. Sonra HIMARS, sonra Leopard tankları, sonra Abrams tankları ve şimdi de ATACMS ve yakında F16'lar...
Bu silah akımı, bir Frankenstein ordusu yarattı ama aynı zamanda Ukraynalıları da dezavantajlı duruma düşürdü.
Zira; herhangi bir ordunun Ukrayna'ya gönderilen bu kadar farklı teçhizatı tek başına işletmesi ve bakımını yapması neredeyse imkansız. Diğer yandan hava üstünlüğü ya da hava savunması olmadan çok daha büyük bir düşmanı geri püskürtmek ve yenmekten bahsetmek neredeyse bir hayal.
Yine de Batılı yetkililer, Ukrayna'nın bunu yapmasını bekledi.
Diğer yandan; ABD'nin Çinli kuruluşlara uyguladığı yaptırımlar, Tayvan'ın silahlandırılması ve Rusya'ya karşı savaş açılmasıyla birlikte bir Çin-Rusya ortaklığı ortaya çıktı ve her iki liderin ifadesi ile “sınırları olmayan bir dostluk' ilan edilmesine neden oldu.
Bu şüphesiz olarak ABD'nin hamlelerinin istenmeyen bir sonucuydu.
İki Avrasya gücünün bir araya gelmesi, Batı ittifakı için zorlu bir sürecin aslında daha yeni başladığını gösteriyor olabilir.
Mevcut bağlamda ABD tarafından yürütülen mikro-militarizm politikası kontrolden çıkmış olabilir ve bir taraf tamamen tükenene kadar sürecek bir mücadeleyi ortaya çıkarmış olabilir.
Diğer yandan süreç; Batı'nın dünya meseleleri üzerindeki 400 yıllık hakimiyetinin sona ermesine ve dünya gücünün çok kutupluluğa doğru yeniden evrilmesine neden olan bir bataklığa saplandı.