Geopolitical Monitor: İzlenmesi gereken üç uluslararası su krizi ve çatışma riskleri!

Sınırlı su kaynakları üzerinde artan rekabet, yakın gelecekte devletlerarası çatışma riskini artırıyor! İşte izlenmesi gereken üç uluslararası su krizi ve çatışması riskleri.

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Geopolitical Monitor'de, dünyada artık daha sık gündeme gelmeye başlayan “su savaşları” tabirinin, üç önemli alan üzerinden değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Uluslararası su ihtilaflarının özellikle son dönemde daha da artmaya başladığı ve temelde jeopolitik gelişmeleri tetikleyecek bir noktaya ulaştığı belirtilen analizde, Çin-Hindistan, Mısır-Sudan ve Türkiye-Irak arasındaki üç su kaynağı üzerinden değerlendirmeler yapıldı.

Analizde ayrıca; sınırlı su kaynakları üzerindeki rekabetin gelecekte devletlerarası çatışma riskini artırdığına vurgu yapıldı.

İşte Geopolitical Monitor'de yayınlanan analiz:

Uluslararası su ihtilafları özellikle son dönemde daha da artmaya başladı ve temelde jeopolitik gelişmeleri tetikleyecek bir noktaya ulaştı.

Devletler su kaynakları olmadan yaşayamaz ve su, kalkınma ve ekonomik büyümenin can damarıdır. Bu nedenle tüm kıyıdaş devletler, ortak kaynaklarının en makul şekilde korunmasını sağlamak için işbirliği yapmalıdır. Ancak şüphesiz bunu söylemek yapmaktan daha kolay.

İklim değişikliğinin uzun süredir devam eden ekolojik kesinlikleri değiştirdiği bir çağda, kıyıdaş devletlerin avantajlarını diğerlerinin aleyhine kullanmaları için her zaman bir cazibe olacaktır.

Bu makalede üç uluslararası su sorunu ve her birinde sınırlı su kaynakları üzerindeki rekabetin gelecekte devletlerarası çatışma riski incelenmiştir.

Çin-Hindistan: Brahmaputra Nehri

Brahmaputra Nehri, Tibet'ten doğup Hindistan'ın Arunachal Pradesh eyaletinden geçerek Ganj Nehri ile birleşip Bangladeş'te Bengal Körfezi'ne dökülen 2.900 km uzunluğunda bir nehirdir.

Aktığı her üç ülkede de önemli bir kaynak olarak kabul edilir. Nehir; enerjiye fazlasıyla ihtiyaç duyan Çin için hidroelektrik güç sağlamaktadır.

Nehir; Hindistan ve Bangladeş için ise nehir, yoğun nüfuslu ve kurak bölgelerden geçen önemli bir tarımsal yaşam hattıdır.

Dünyadaki tüm nehirler gibi Brahmaputra'nın suları da sınırlı bir kaynaktır ve iki ülkede de artan tatlı su talebi nedeniyle daha önemli hale gelmiştir.

Hindistan için Brahmaputra, tahminen 27 milyon insanın geçimini sağladığı Assam ovalarındaki tarım endüstrisi için kritik önem taşımaktadır. Öte yandan Çin, Tibet Platosu'nda bir dizi hidroelektrik santrali inşa ederek nehrin elektrik üretim potansiyelinden faydalanmıştır.

Bunlar arasında;

1998'de faaliyete geçen 112,5 MW kapasiteli Yamdrok Hidroelektrik Santrali, 2007'de faaliyete geçen 100 MW üretim kapasiteli Zhikong Hidroelektrik Santrali, 2013yılında faaliyete geçen 160 MW üretim kapasiteli Pangduo Hidroelektrik Santrali ve dünyanın en yüksek rakımlı hidroelektrik santrali olan Zangmu Barajı bulunmaktadır.

Bu projelerin kasıtlı ya da kasıtsız olarak Brahmaputra'nın aşağı nehir akışını azaltma potansiyeli, Çin ve Hindistan arasında jeopolitik bir gerilim kaynağı olmaya devam etmektedir.

Brahmaputra Nehri'nin ortak yönetimine yönelik iki ülke arasında bazı adımlar atılmıştır. Özellikle de Çin'in topraklarındaki su akışına ilişkin hidrolojik verileri paylaşmayı kabul ettiği 2002 tarihli bir mutabakat zaptı dikkat çekicidir.

Ancak, bu ortak ekolojik meselelerin ne kadar kolay bir şekilde uluslararası su çatışmalarına dönüşebileceğinin bir örneği olarak, iki ordu 2017'de tartışmalı Doklam Platosu'nda çatıştığında 2002 anlaşması Pekin tarafından askıya alındı.

2002 Mutabakat Zaptı en son 2018'de olmak üzere üç kez yenilenmiş olsa da Yeni Delhi ve Pekin henüz kapsamlı bir yönetim anlaşması üzerinde uzlaşamadı.

Brahmaputra nehri, dünyanın yükselen iki gücü arasında potansiyel bir sürtüşme kaynağı olmaya devam ediyor. Bunun nedeni ise su çatışması riskinin her zamankinden daha büyük bir önem kazanmasından kaynaklanmaktadır.

Etiyopya-Mısır: Büyük Etiyopya Rönesans Barajı ve Nil Nehri

2011 yılında Etiyopya hükümeti, Sudan sınırına yakın Mavi Nil üzerinde 4,1 milyar dolarlık, 5.000 MW kapasiteli bir hidroelektrik barajı olan Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nı inşa etme planlarını açıkladı.

Barajın Etiyopya'nın önemli hidroelektrik potansiyelinden yararlanması ve sadece Etiyopyalılara değil, Afrika Boynuzu'ndaki nüfuslara da elektrik sağlaması amaçlanıyor.

Ancak barajın bir sorunu başka bir sorunla takas edeceğine dair korkular var.

Etiyopya, enerji arzını destekleyerek, zaten uzun bir geçmişi olan ve tahmin edilmesi imkansız bir nehrin oynaklığını artırarak su güvenliğini tehlikeye atıyor olabilir.

Nil'i sadece tarım ekonomisinin değil medeniyetin de can damarı olarak gören ve şaşırtıcı olmayan bir şekilde Büyük Etiyopya Rönesans Barajı'nın inşasına başından beri şiddetle karşı çıkan Mısır için su akışı üzerindeki potansiyel aşağı yönlü etkiler ciddi endişe kaynağıdır.

Kahire'nin yasal argümanı, Mısır'a Nil sularının üçte ikisini garanti eden 1929 ve 1959 tarihli su anlaşmalarına ve yukarı havza projelerini veto etme hakkına dayanıyor. Etiyopya ise baraj inşaatına başladığında bu anlaşmalara taraf olmadığını belirterek haklı bir adım attığını iddia etti.

Sorun, bölgedeki değişen ekonomik güç dinamiklerine rağmen tarihi haklarından vazgeçmeyi reddeden Mısır ve Sudan arasında devam ediyor ve iki ülke arasındaki son görüşmeler başarısızlıkla sonuçlandı.

Büyük Etiyopya Rönesans Barajı 2020'de dolmaya başladı ve ilk olarak 2022'de elektrik üretti. Daha sonra 2024'ün sonlarında toplam 1.550 MW elektrik üretimine ulaştı.

Barajın jeopolitiği gerginliğini koruyor ve dünyanın önemli su çatışmalarından biri olarak ön plana çıkıyor.

Türkiye-Irak: Ilısu Barajı ve Dicle Nehri

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümetinin Güneydoğu Anadolu Projesi'nin bir parçası olan Ilısu Barajı'nın inşasına 2019 yılında Suriye sınırına yakın Dicle Nehri üzerinde başlandı.

Baraj, Dicle ve Fırat nehirlerinin hidroelektrik potansiyelinden yararlanmayı amaçlayan çok sayıda Türk proje dizisinin bir parçası ve Türkiye'nin enerji ihtiyacının yaklaşık %2'sini üretmesi bekleniyor.

Güneydoğu Anadolu Projesi, Dicle-Fırat havzasında yaklaşık 22 baraj ve 19 hidroelektrik santralinin inşasını hedefliyor.

Türkiye'nin yukarı havza faaliyetlerinin en büyük kaybedeni ise Irak ve daha az oranda da olsa Suriye olarak ortaya çıkıyor.

Irak tarihsel olarak bu nehirlerin sularından aslan payını almış ve bu sular gıda yetiştirmek için gerekli olan mevsimsel bataklıkları beslemiştir. Ancak bu sular, Ilısu Barajı'nın tamamlanmasından çok önce bile, son on yılda çekilmeye başladı.

BM, Irak'ı iklim değişikliğine karşı dünyanın en kırılgan beşinci ülkesi olarak sıralıyor ve bazı tahminlere göre Fırat Nehri 2040 gibi erken bir tarihte tamamen kuruma riski altında.

Tartışma