Arab News: Arap Devletleri için Türkiye'nin stratejik önemi artıyor
Türkiye; Suriye, Lübnan, Irak ve Körfez ülkeleri ile ivmelenen bir hızla stratejik ilişkiler kuruyor. Bölgede ideolojik rekabetler yerini işbirliğine dayalı yeni bir döneme bırakıyor.
Son Güncelleme: 02.06.2025 - 01:15
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, Türkiye'nin son dönemde attığı bölgesel adımların ve Arap Devletleri ile ilişkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye ve Arap devletleri arasındaki işbirliğinin karşılıklı çıkarlara hizmet eden bir uyumla önemli bir ivme kazandığı tespiti yapılan analizde, Türkiye'nin ise gelişmekte olan Arap ittifakının farkında olduğu ve bunu bir tehditten ziyade bir fırsat olarak gördüğü belirtildi.
Analizde ayrıca, bölgedeki ideolojik rekabetlerin yerini işbirliğine dayalı yeni bir döneme bıraktığı tespiti yapıldı.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Tarihsel olarak, Türkiye ve Arap devletlerinin bölgedeki stratejilerini ve çıkarlarını uyumlaştıramadıkları dönemler olmuştur. Siyasi farklılıklar çoğu zaman potansiyel işbirliğini gölgede bırakmış ve Arap ittifakı zaman zaman Türkiye'nin bölgesel çıkarlarıyla uyum sağlayamamıştır.
Türk-Arap işbirliğinin etkili ve karşılıklı fayda sağladığı nadir anlar da oldu. Ancak bölgede Şam, Bağdat ve Beyrut gibi tarihi başkentler arasında yeni bir Arap ittifakının ortaya çıktığı görülüyor.
Buna paralel olarak Türk-Arap işbirliği de karşılıklı çıkarlara hizmet eden bir uyumla önemli bir ivme kazanıyor.
Esad rejiminin çöküşü Suriye'nin Arap dünyasındaki konumunu önemli ölçüde etkilemiştir. Bu değişimle eş zamanlı olarak Lübnan, iki yıllık siyasi çıkmazın ardından yeni bir cumhurbaşkanının seçilmesi ve başbakanın atanmasıyla yeni bir döneme girmiştir. Bu arada Irak, yıllardır ilk kez kendisini bölgesel bir aktör olarak konumlandırıyor ve sadece anlaşmazlıklara arabuluculuk etmekle kalmayıp ekonomik işbirliğini de kolaylaştırıyor.
Bu üç ülkenin Arap dünyası düzeninde yeniden ortaya çıkmasındaki ortak faktörlerden biri İran'ın etkisinin azalmasıdır ki bu durum Ankara için özellikle elverişlidir.
Ankara'nın Tahran'la ilişkilerini bölümlere ayırma becerisine rağmen Türkiye, İran'ın bölgedeki, özellikle de Irak ve ötesindeki vekillerinden en çok rahatsız olan bölge ülkeleri arasında yer alıyor. Dolayısıyla İran'ın kontrolünden kurtulmuş bir bölge Türkiye için stratejik bir kazanımdır.
Dahası, bölgede ortaya çıkan bu dönemin kilit unsurlarından biri, İran'ı izole etmek yerine diyalog yoluyla entegre etme niyetidir. Dolayısıyla İran'ı çatışma değil diplomasi yoluyla çevrelemek bugün Türk ve Arap perspektiflerinin paylaştığı bir yaklaşımdır.
Suriye'de yeni hükümet Ankara ile güçlü siyasi, ekonomik ve savunma bağları kurarak Esed rejimi altında on yılı aşkın bir süredir devam eden düşmanlığın ardından Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açtı.
Suriye bölgesel ve uluslararası camiaya yeniden entegre olma yolunda belirsiz bir yola girerken, Irak'ın Saddam sonrası deneyimiyle bazı benzerlikler var. Yeni Suriye yönetimi Saddam'ın devrilmesinden sonra Irak'ın karşı karşıya kaldığı istikrarsızlıktan kaçınmak isterken, Türkiye de Suriye'de Saddam sonrası senaryonun tekrarlanmasını önlemek istiyor.
Geçmişte Ankara ve Arap başkentleri arasında tutarlı bir stratejinin olmaması, Irak'ta İran etkisinin artmasına ve bunun neden olduğu istikrarsızlığın uzamasına katkıda bulunmuştur. Bugün Suriye'nin istikrara giden yolu, Türk ve Arap çıkarlarını aynı hizaya getiren kritik bir mesele haline gelmiştir.
Ankara ve Arap güçleri arasındaki işbirliği Suriye'nin yeniden inşasını ve yeniden ortaya çıkışını kolaylaştırabilir. Dahası, Suriye'deki istikrarın komşu Irak ve Lübnan üzerinde önemli bir etkisi olması muhtemeldir.
Irak'ta Muhammed Şii El Sudani liderliğindeki hükümet, ülkenin statüsünü dış müdahalenin kurbanı olmaktan bölgesel işbirliği platformuna dönüştürüyor. Sudani'nin liderliğinde Irak, Türkiye ile ilişkilerini güvenlik odaklı bir perspektiften ekonomik olarak entegre bir ilişkiye dönüştürüyor.
El-Sudani ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan arasındaki görüşmenin ardından 2023 yılında “Kalkınma Yolu” girişiminin başlatılması, uzun süredir sınır güvenliği, Türkiye'nin Kürt militanlarla çatışması ve su kaynaklarının yönetimi konularının hakim olduğu Türkiye-Irak ilişkilerinde önemli bir değişime işaret etti.
Her ne kadar Lübnan, Suriye ve Irak gibi Türkiye'nin dış politikasında her zaman merkezi bir odak noktası olmasa da, Türkiye şimdi özellikle Beyrut'taki yeni hükümet döneminde Lübnan ile ilişkilerini derinleştirmeye hazır görünüyor.
Türkiye'nin Lübnan'ın yeni bölgesel güvenlik ve ekonomik ittifaklara entegre olmasında önemli bir rol oynaması muhtemeldir.
Türkiye gelişmekte olan Arap ittifakının farkında ve bunu bir tehditten ziyade bir fırsat olarak görüyor.
Esed rejiminin çöküşüyle birlikte Ankara, Şam, Bağdat ve Beyrut arasında köprüler kurma çabalarını arttırdı. Ankara'da, bu üç başkent arasındaki işbirliğine dayalı ilişkilerin sadece Türkiye'nin ulusal güvenlik ve ekonomik çıkarlarına hizmet etmekle kalmayıp aynı zamanda daha geniş bölgesel istikrarı da desteklediğine dair artan bir anlayış var.
Ankara, bölge ülkeleriyle işbirliğinin Suriye'nin yeniden inşası, Lübnan ve Irak'ta istikrar için elzem olduğunu anladığından, Türkiye'nin bölgesel stratejisi hala iddialı olmakla birlikte, Arap tepkisini kışkırtmaktan kaçınmak için dikkatle kalibre ediliyor.
İdeolojik rekabetlerden ve askeri çatışmalardan ziyade işbirliğine dayalı bu yeni dönem, ABD Başkanı Donald Trump'ın bölgeye yaptığı son ziyarette açıkça görüldü. Trump, KİK içi işbirliğinin arttığı, Türk-Körfez ilişkilerinin güçlendiği ve bölgenin tarihi başkentleri arasında yeni bir ittifakın ortaya çıktığı bir bölge gördü.
Bugün hem uluslararası teşvikler hem de bölgesel değişimler Türkiye ve Arap devletlerinin lehine.
ABD, Rusya ve Çin gibi küresel güçler ya farklı önceliklere odaklanmakta ya da Orta Doğu'da kilit bir rol oynama kabiliyetleri sınırlı kalmaktadır. Bu güç boşluğu Türkiye ve Arap devletleri için Suriye, Irak ve Lübnan gibi bölge ülkelerinin bu yeni düzende kendilerini güçlendirmelerine yardımcı olma fırsatı sunmaktadır.
Ayrıca, zayıflamış bir Suriye görmek isteyen İsrail ve iki ülke arasındaki gözenekli sınır boyunca faaliyet göstererek hem Suriye'yi hem de Irak'ı istikrarsızlaştırmayı amaçlayan DAEŞ gibi terörist gruplar gibi bölgedeki yıkıcı güçlere karşı ortak endişeler bulunmaktadır.
Türkiye ve yakın müttefiki Arap devletleri arasında özellikle güvenlik konularında ortak bir işbirliği gündemi, daha yakın siyasi ilişkilerin, karşılıklı fayda sağlayan ekonomik kazanımların ve daha geniş bölgesel güvenlik işbirliğinin önünü açacaktır.
Yeni ortaya çıkmakta olan bu Arap ittifaklarının, herhangi bir bölgesel değişime rağmen devam edecek kurumsallaşmış formlara dönüştürülmesine acil ihtiyaç vardır.
Ankara için bu yeni Arap ittifakı doğru zamanda, doğru liderliklerin işbaşında olduğu bir dönemde ortaya çıkıyor.
Kaynak:
Arab NewsİLGİLİ HABERLER
The Jerusalem Post: Türkiye'nin artan etkisi ve bölgesel dinamikler
The Jerusalem Post: Türkiye kendisini küresel ölçekte kilit bir oyuncu olarak konumlandırıyor
Şam'dan Golan mesajı: "Tamamını geri almaya kararlıyız"
Hadramevt'te taraflar anlaştı: Ateşkes başladı
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


