Arab News: Türk-Amerikan ilişkileri yeni bir boyut kazanıyor
Türkiye uzun zamandır; ölçülü ve stratejik olarak hesaplanmış etkin bir dış politika yaklaşımı sergiliyor. Peki Türk-Amerikan ilişkileri pragmatik bir yön izlerken, anlaşmazlıklar tamamen çözülebilecek mi?
Son Güncelleme: 30.06.2025 - 01:11
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, NATO Zirvesi çerçevesinde gerçekleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan ve ABD Başkanı Trump görüşmesinin ve Türkiye-ABD ilişkilerinin olası geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin uzun zamandır; ölçülü ve stratejik olarak hesaplanmış etkin bir dış politika yaklaşımı sergilediği tespiti yapılan analizde, Türk-Amerikan ilişkilerinin ise açıkça pragmatik bir yön izlediği ve yeni bir boyut kazandığı belirtildi.
Analizde ayrıca, hem Türkiye'nin hem de ABD'nin de masasında olan; İsrail-İran, Ukrayna-Rusya müzakereleri, Gazze, Suriye ve F-35 savaş uçağı programı gibi önemli konuların geleceğine dair öngörülere yer verildi.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump, Trump'ın Ocak ayında göreve dönmesinden bu yana ilk kez Lahey'de yüz yüze bir araya geldi.
Görüşme, NATO Zirvesi'nin gölgesinde ve Türk-Amerikan ilişkileri için kritik bir dönemde gerçekleşti. İki lider arasındaki görüşme kapsamlıydı ve karşılıklı ilgi alanlarına giren; İsrail-İran ateşkesi, Ukrayna-Rusya müzakereleri, Gazze, Suriye ve F-35 savaş uçağı programı gibi önemli konuları ele aldı.
Şüphesiz olarak bu konuların her biri ayrı ayrı ele alınmalıdır. Ancak, öncelikle Ankara'nın ABD'nin İran'a yönelik son saldırılarına verdiği tepkiyi analiz etmek önemlidir.
Zira; Amerika bu bölgede saldırılar gerçekleştirdiğinde, bu genellikle bölgesel güç dinamiklerinden küresel piyasalara ve Washington'un müttefikleri ve rakipleriyle ilişkilerine kadar her şeyi etkiler.
Saldırı, İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi'nin Türkiye'yi ziyaret ettiği sırada gerçekleşti. Arakçi saldırıların hemen ardından İstanbul'da nadir görülen bir basın toplantısı düzenleyerek Türk medyası üzerinden dünyaya doğrudan seslendi.
Dikkat çekici bir şekilde, toplantıya hiçbir Türk yetkili katılmadı, bu da Ankara'nın kendisini tarafsız bir arabulucu olarak konumlandırmak için gerçekleştirdiği bir hamle olarak değerlendirildi.
Zira Türkiye, hem Washington hem de Tahran ile geçerli arka kanallara sahip birkaç aktörden biri olarak dikkat çekiyor.
Türk Dışişleri Bakanlığı, ABD'nin İran'ın nükleer tesislerine yönelik saldırısına ilişkin derin endişesini ifade eden güçlü bir açıklama yayınlasa da, “kınama” kelimesini kullanmadı.
Türkiye, bölgesel gerilimi azaltmaya yönelik diplomatik çabaların bir parçası olmaya ve gelecekteki müzakerelere ev sahipliği yapmaya devam etmeyi hedeflediğinden, bu temkinli ifade kasıtlı olarak seçilmiş gibi görünüyor.
ABD saldırılarından önce Ankara, İran'ı müzakere masasına dönmeye ikna etmek için çalışırken, aynı zamanda Washington'u Tahran ile askeri gerginliği tırmandırmaktan kaçınmaya çağırıyordu.
Ayrıca Erdoğan, Haziran ortasında Trump ile iki kez görüşerek Türkiye'nin ABD öncülüğündeki İran ile nükleer müzakerelere desteğini yineledi ve daha geniş diplomatik çabalarda yardımcı olmayı teklif etti.
Bu ölçülü ve stratejik olarak hesaplanmış yaklaşım, Ankara'nın istikrarsız bir ortamda atabileceği en iyi adım olabilir.
Türkiye, kendi savaşı olmayan bir savaş yüzünden Washington ile ilişkilerini gerginleştirmek için neden risk alsın?
Çünkü Türkiye'nin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, çok sayıda başlıkta ve çeşitli dosyalarda ABD'den önemli beklentileri var. Ankara ayrıca, 2026 NATO Zirvesi'ne ev sahipliği yapacak ve önemli bir diplomatik fırsata sahip olacak.
İkincisi, Erdoğan Türkiye'yi Trump ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki barış görüşmelerinin yapıldığı bir yer olarak konumlandırmayı umuyor. Bu iddialı bir diplomatik hedef, ancak Trump'ın Putin'in kabul etmesi halinde bu görüşmelere katılmaya istekli olduğunu belirttiği bildiriliyor.
Üçüncüsü, Ankara, İsrail-İran savaşı ve Suriye'deki gelişmelerin gölgesinde kalan İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım savaşı konusunda Washington ile diyaloğu sürdürmeye istekli. Türkiye, Washington'u Gazze'deki insani trajediyi sona erdirmeye ikna etmeye çalışıyor.
Dördüncüsü, Suriye Türk-Amerikan ilişkilerinde kritik bir pürüz noktası olmaya devam ediyor.
Erdoğan, Trump'ın Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmasını memnuniyetle karşılarken, Ankara'nın Türkiye'nin ulusal güvenliğine tehdit oluşturan bir terör örgütü olarak gördüğü Suriye Demokratik Güçleri'ne ABD'nin desteğini sürdürmesi hala derin bir tartışma konusu.
NATO Zirvesi sırasında Erdoğan'ın Trump'a, SDG birliklerinin Suriye ulusal ordusuna entegre edilmesinin ardından ABD'nin desteğinin devam etmesinin artık gerekli olmayacağını söylediği bildiriliyor.
Erdoğan, Türkiye'nin desteğiyle Suriye'nin DAEŞ ile savaşma kapasitesine sahip olduğunu ve ABD'nin desteğinin kademeli olarak geri çekilmesi gerektiğini vurguladı.
SDG sorunu ve ABD yaptırımlarının yanı sıra, İsrail faktörü de durumu daha da karmaşık hale getiriyor. Washington'un bilgisi dahilinde gerçekleştirilen İsrail'in Suriye topraklarına yönelik hava saldırıları, Türk-Amerikan ilişkilerinde bir başka zorlu başlık haline gelebilir.
Ankara'nın bir diğer önceliği ise İsrail ile İran arasında sağlanan ateşkesin kalıcı hale gelmesini beklemesi. Erdoğan'ın Trump ile 45 dakikalık görüşmesinin bu konu üzerinde yoğunlaştığı ve ABD'nin İran'a saldırısından bir gün önce, Erdoğan ve Trump'ın gerilimi azaltmak için İstanbul'da ABD-İran görüşmeleri düzenlemeye çalıştıkları bildirildi.
Ancak bu plan, ABD'nin saldırıları nedeniyle değil, İran'ın dini liderine ulaşılamaması ve toplantıyı onaylayamaması nedeniyle de başarısız oldu.
Yine de Ankara'nın, sadece bölgesel rolünü güçlendirmek için değil, yaşanan gerilimin bölgesel güvenliği ve ekonomiyi doğrudan etkilemesi nedeniyle ABD-İran diyaloğu için çalışmaya devam etmesi bekleniyor.
Son olarak Erdoğan, Türkiye'nin ABD'den F-35 savaş uçakları satın almaktan vazgeçmediğini ve Rus savunma sistemleri satın aldığı için çıkarıldığı programa yeniden katılma isteğini ilettiğini açıkladı. Türkiye, 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefine ulaşmak için savunma sanayinde ABD ile işbirliğini ilerletmek istiyor.
Şüphesiz olarak; Gazze ve Suriye'den F-35'lere ve ABD-Rusya diplomasisine kadar, bu sorunların hiçbiri bir gecede çözülemez. Her iki tarafın da gerçek siyasi irade göstermesi ve birbirlerinin beklentilerini karşılıklı olarak anlaması gerekiyor.
Ancak görünen o ki; Türk-Amerikan ilişkileri açıkça pragmatik bir yön izliyor ve yeni bir boyut kazanıyor.
Kaynak:
Arab News
Suriye Cumhurbaşkanı Şaraa Türkiye'ye ilk ziyaretini yarın gerçekleştirecek

Suriye'de tarihi gelişme: YPG Suriye hükümetinin şartlarını kabul etti

ABD vatandaşlarını Suriye'den ayrılmaya çağırdı

İsrail Genelkurmay Başkanı Suriye'ye saldırı planını onayladı
Alman halkının %51'i İsrail'e silah ihracatına karşı çıkıyor
Trump'tan Putin'e sert uyarı: Ateşle oynuyor
The National Interest: Türkiye'nin etkili bölgesel güç hamlesi ve beklentiler
National Security Journal: Trump'ın Ukrayna Savaşı'nı 'Avrupalılaştırma' stratejisi ve savaşın geleceği
The New York Times: Avrupa yerli savunma sanayi ve ABD bağımlığı ikilemini aşabilecek mi?
Responsible Statecraft: İsrail'in “Çevre Doktrini” ve artan Türkiye rahatsızlığı
Responsible Statecraft: Trump'ın “yaptırım tehdidi” Rusya'yı durdurabilir mi?
The New Arab: İsrail-Suriye ilişkileri nereye evrilecek?
The National Interest: ABD, Türkiye'yi neden F-35 programına kabul etmeli?
National Security Journal: ABD ve Rusya, Ukrayna'da filli bir savaşa mı sürükleniyor?
Arab News: Azerbaycan-Rusya gerilimi ve Türkiye'nin dengeleyici rolü
The New Arab: İsrail'in Gazze'deki tehcir ve kabus senaryosu

