Foreign Policy: Trump küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
BM, BM Güvenlik Konseyi, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve şimdi de G-20. Trump tüm küresel kurumları hedef alarak ne hedefliyor?
Son Güncelleme: 22.12.2025 - 02:21
ABD'nin önde gelen yayın organlarından Foreign Policy'de, ABD Başkanı Trump'ın BM, BMGK ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların etkisini yok ettikten sonra şimdi de G20'ye karşı izlediği politikanın değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Yaşanan son küresel gelişmelerin ardından Birleşmiş Milletler'in etkisinin azaldığı ve BM Güvenlik Konseyi'nin işleyişinin tıkandığı bir ortamda Trump'ın şimdi de G20'ye karşı adeta savaş açtığı tespiti yapılan analizde, dünyanın en büyük 20 ekonomisinin küresel sorunları ele almaya çalıştığı platformun, Trump'ın politikaları nedeniyle varoluşşsal bir kriz yaşadığı belirtildi.
Analizde ayrıca; Trump yönetiminin küresel olarak çok taraflı kurumlara karşı küçümseme yaklaşımının geleceğine ve küresel etkilerine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Foreign Policy'de yayınlanan analiz:
Son çeyrek yüzyılda, G-20 dünyada küresel yönetişim için tartışmasız en önemli forum haline gelmişti. 1997 Asya finans krizine yanıt olarak maliye bakanlarının bir araya gelmesiyle başlayan bu oluşum, zamanla dünyanın en büyük 20 ekonomisinin küresel sorunları ele almaya çalıştığı önemli bir platform haline geldi.
Birleşmiş Milletler'in etkisi azalırken ve Güvenlik Konseyi'nin işleyişi tıkanmış durumdayken, G-20 daha büyük bir ağırlık kazandı. Grubun doğasında var olan kusurlarına rağmen küresel Kuzey ve Güney'in önde gelen aktörlerini bir araya getirmeyi başarmıştır.
Şimdi ise bu önemli düzen bozuluyor.
Amerika Birleşik Devletleri, G-20'nin dönüşümlü başkanlığını üstlenirken (gelecek yılki zirveyi ABD Başkanı Donald Trump'ın Miami'deki golf tesisinde düzenleyecek), aynı zamanda Güney Afrika'yı ihraç etmek ve G-20'yi son yıllarda yönlendiren öncelikleri terk etmek için çalışıyor.
Diğer üyelerden herhangi bir tepki gelmemesi halinde, Amerika Birleşik Devletleri küresel yönetişimden kendini dışlama ve çok taraflı liderlikte diğerlerinin dolduracağı bir boşluk bırakma riskiyle karşı karşıya.
Geçtiğimiz haftalarda, üye ülkelerin üst düzey yetkilileri 2026 zirvesine hazırlanmak için Washington'da bir araya gelirken, Güney Afrika'nın katılımı engellendi.
Yani; G-20 tarihinde ilk kez bir ev sahibi ülke, başka bir üyeyi tek taraflı olarak dışlama kararı aldı ve bu küçümseme, ABD'nin Güney Afrika'ya yönelik neredeyse bir yıldır süren diplomatik saldırısının doruk noktası oldu.
Trump, Kasım 2025'te Johannesburg'da yapılacak G-20 zirvesine katılmayı reddetti ve hiçbir heyet göndermedi. ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio, Afrika Ulusal Kongresi liderliğindeki hükümetin iç ve dış politikalarını kınayan sert bir Substack yazısı yayınlayarak durumu daha da tırmandırdı.
Anlaşmazlıkların bir kısmı Güney Afrika'ya özgü.
Geçtiğimiz Şubat ayında Beyaz Saray, devletin “korkunç eylemlerini” kınayan bir bildiri yayınladı. Trump'ın düşmanlığının büyük bir kısmı, doğduğu ülkenin beyaz Afrikaner azınlığını zulüm gördüğünü iddia eden Elon Musk tarafından yönlendiriliyor gibi görünüyordu. Bu azınlık, şu anda ABD mülteci programında kabul edilen tek grup.
Ağustos ayında Washington, Güney Afrika mallarına %30 gümrük vergisi uyguladı. Bu oran, BRICS grubundaki diğer ülkelere (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) uygulanan cezai oranlarla aynı.
Ancak G-20'nin bu tavrı Güney Afrika'nın ötesinde de etkileri var.
Zira G-20 konsensüsle çalışır. Bir üyenin çıkarılmasına izin veren bir oylama asla yapılmadı. Teknik olarak, zirveye davet bile gerekmiyor ve üyelik otomatik olarak katılım hakkı veriyor.
Ancak yönetim, bir heyetin vize almasını engelleyebilir. Daha da endişe verici olanı, bu tavrın sadece davet edilmeyi reddetmekle kalmayıp, ev sahibi ülkenin isteği üzerine keyfi bir şekilde ihraç edildiğini göstermesidir.
Amerika Birleşik Devletleri, Güney Afrika'nın yerine Polonya'yı almaya hazır görünüyor, bu da tehlikeli bir emsal oluşturuyor ve konsensüs ilkesini parçalıyor.
Bu hareketin devam etmesine izin verilirse, Birleşmiş Milletler'in ardından, G-20'nin de önemli küresel sorunlara müdahale etme yeteneği zayıflayacaktır.
Zira G20 üyeleri toplu olarak küresel gayri safi yurtiçi hasılanın yüzde 85'ini, dünya ticaretinin dörtte üçünü ve insanlığın üçte ikisini temsil etmektedir.
2009 yılında G-20, küresel finans krizini ele almak için 1,1 trilyon dolarlık bir kaynak seferber etti ve gelişmekte olan ülkelere kredileri genişletti. COVID-19 salgını sırasında grup, trilyonlarca dolarlık ek kaynak seferber etti ve krizi hafifletti. Hattta grup, 2021 yılında, tarihi bir küresel asgari kurumlar vergisi anlaşması dahi imzaladı.
Trump'ın hamlesi, G-20'nin tüm bu etkisini ve mevcut sınırlamalarını aşmak için kaydettiği ilerlemeyi baltalayacaktır.
Trump'ın verdiği zarar
Ancak bu sadece başlangıç olabilir. Trump yönetiminin çok taraflı kurumlara karşı küçümsemesi, Birleşmiş Milletler'e karşı tutumundan önemli zirvelere katılmamasına, NATO'yu zayıflatmasına ve yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi ile müttefiklerini terk etmesine kadar, artık bilinen bir gerçektir.
Raporlar, Beyaz Saray'ın “G-yapılarını” yeni bir “Çekirdek 5” ile değiştirmeyi düşündüğünü gösteriyor.
Trump; Amerika Birleşik Devletleri, Çin, Rusya, Hindistan ve Japonya'dan oluşan bir G5 ile tüm küresel dengeleri değiştirmek istiyor. Bu, büyük güçlerin dünyayı etki alanlarına bölerek felaketle sonuçlanacak bir ittifak kurması anlamına gelir.
Gelinen noktada; tüm G-20 üyeleri alarma geçmelidir.
Eğer G-20 olmasaydı, zaten dengeleri değişen küresel düzende, çok taraflı işbirliği mekanizmaları işletilemeyecek ve belki de küresel arenada daha fazla çatışma yaşanacaktı.
Trump yönetiminin fark edemediği şey, küresel üstünlüğünü ortaya koymak için uyguladığı zorbalık yaklaşımının, tam da yansıtmaya çalıştığı gücü ve etkiyi zayıflattığıdır.
Kaynak:
Foreign PolicyGDH Digital Telegram kanalına abone olabilirsiniz.
etiketler
İLGİLİ HABERLER
The Conversation: Dünyada yeni bir emperyal çağ mı başlıyor?
The Economist: Liberal uluslararası düzen parçalanıyor mu?
Japonya'da Fukuşima Nükleer Santrali tekrardan hizmete açılacak
Rusya'dan Avrupa ve Ukrayna'ya sert tepki: "Talepleri barışı zorlaştırıyor"
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'den Rusya'ya baskının artırılması talebi
DİĞER HABERLER
Arab News: Türkiye-Mısır yakınlaşması ve bölgesel dengeler
The Atlantic: Ukrayna'ya önerilen anlaşma uygulanabilir mi?
The New Arab: Küresel güç mücadelesinde Türk Devletleri Örgütü'nün etkisi artıyor
Cato Institute: Trump'ın Gazze barış planı sadece bir hayal mi?
Brussels Signal: ABD-Avrupa ilişkileri kırılma noktasında
The Jerusalem Post: Türkiye, yeni bir Suriye operasyona mı hazırlanıyor?
Asia Times: Ukrayna'ya güvenlik garantisi vermenin ABD için bedeli ne olur?
Gzero Media: ABD neden Avrupa için güvenilmez bir müttefik haline geldi?
Geopolitical Futures: Avrupa 80 yıldır kaçtığı gerçeklerle yüzleşebilecek mi?
Middle East Eye: İsrail ve BAE'nin bölgede yarattığı kaos engellenebilecek mi?


