Middle East Eye: BAE-İsrail ortaklığı katliamlardan nasıl besleniyor?
Sudan'dan Yemen'e, Mısır'dan Libya'ya kadar uzanan çatışmaların perde arkasında neler var? BAE-İsrail ortaklığı katliamlardan nasıl besleniyor?
Son Güncelleme: 04.11.2025 - 08:35
İngiltere merkezli önemli yayın organlarından Middle East Eye'de, özellikle son dönemde zulmün ve katliamların giderek arttığı Sudan üzerinden, İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin kaos ve sömürgeci faaliyetlerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Birleşik Arap Emirlikleri'nin Sudan'da büyük aktliamlara imza atan Hızlı Destek Güçleri'nin ana silah sponsoru olduğuna dikkat çekilen analizde, ülkenin bu örgüte silah ve para aktarırken, Sudan'ın altın rezevlerini de hızla ele geçirdiği belirtildi.
Analizde ayrıca; Mısır'dan Libya'ya, Sudan'dan Yemen'e kadar uzanan BAE-İsrail işbirliğinin perde arkasına dair değerlendirmelere ve bilgilere yer verildi.
İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:
Sudan'da yaşananlara dair tanıklar, erkeklerin evlerinden sürüklendiğini, kadınların ve çocukların sokaklarda infaz edildiğini, hastanelerin bombalandığını ve dehşete kapılmış sivillerin sığınacak yer bulamadıklarını anlatıyor.
İnsan Hakları İzleme Örgütü, toplu katliam, yakma ve yağma olaylarını belgelerken ve BM saldırıları “soykırım unsurları var” olarak nitelendirirken, bu vahşeti gerçekleştiren gücün arkasında ise iki güç var. Bunlar Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail.
Abu Dabi, Hızlı Destek Güçleri lideri Muhammed Hamdan Dagalo'nun katliamlarına nakit para, silah ve siyasi destek sağlıyor ve Sudan'ı parçalayan çatışmayı körüklemeye devam ediyor.
Karanlık bir tarih
Silahlar, Çad ve Libya'nın geçirgen sınırlarından ve Somaliland'daki BAE üslerinden hava yoluyla Hızlı Destek Güçleri komutanına ulaşmaya devam ederek, milyonları yerinden eden ve ülkenin kurumlarını boşaltan bir savaşın sürmesine neden oluyor.
İngiltere'nin bölgedeki kendi askeri teçhizatı bile Hızlı Destek Güçleri eline geçti ve bu da Batı'nın kamuoyunda kınadığı suçlara sessizce ortak olduğunu ortaya koydu.
2019'da Hızlı Destek Güçleri, Sudan lideri Beşir'in devrilmesine yardımcı oldu ve bağımsızlığını ve yabancı destekçilerini sessizce koruyarak geçiş hükümetine katıldı. Ancak orduyla olan bu kırılgan bir arada yaşama durumu Nisan 2023'te çöktü.
Bunu takip eden olaylar sadece askeri bir çatışma değil, ülkenin hayatta kalması için verilen bir mücadeleye dönüştü.
Gelinen noktada; Birleşik Arap Emirlikleri kargo uçakları, gece karanlığında Sudan'a silah ve savaşçı aktaran gizli bir operasyonun parçası olarak inişler yapıyor ve kalkıyor.
BAE merkezli özel şirketler tarafından işe alınan paralı askerler, Darfur'un ölüm tarlalarında Hızlı Destek Güçleri komutası altında katliamlara ortak oluyor.
Ancak Sudan, Abu Dabi'nin uzun süren bölgesel katliamlarının sadece son sahnesi.
Darbelerin finansörü
Hızlı Destek Güçleri vahşeti ilk olarak Yemen'e ihraç edildi. Burada on binlerce Sudanlı paralı savaşçı, BAE'nin Yemen'de hakimiyet savaşını yürütmek üzere görevlendirildi.
Orada, bir zamanlar Darfur'u yerle bir eden aynı Janjaweed birlikleri, Birleşik Arap Emirlikleri'nin hırslarının aracı haline geldi ve başka bir Arap ülkesini parçalayan bölgesel bir savaşta kiralık güç olarak kullanıldı.
Arap Baharı'ndan bu yana, Muhammed bin Zayed yönetimindeki Birleşik Arap Emirlikleri, Arap dünyasında karşı-devrimci bir “haçlı seferi” başlattı.
Demokratik değişimi durdurmak için darbeleri finanse etti, milisleri silahlandırdı ve vekalet savaşlarını körükledi.
Örnek olarak Mısır'da, Cumhurbaşkanı Abdel-Fatah el Sisi'yi iktidara getiren ve askeri yönetimi yeniden tesis eden darbeyi de BAE finanse etti.
Aynı şekilde Tunus'ta, Kais Said'in 2021'deki iktidar ele geçirmesini destekleyen sürecin finansörü de BAE'ydi.
Libya'da ise daha da ileri giderek, yeni bir otokratı iktidara getirmek için uluslararası hukuku defalarca ihlal etti.
BM raporları, BAE'nin Libya'ya yönelik silah ambargosunu defalarca ihlal ettiğini belgeledi. Hafter güçlerine saldırı helikopterleri, insansız hava araçları ve füze sistemleri sağladı ve bu da savaşı tırmandırdı.
Diğer yandan bazı kanıtlar, BAE'nin İsrail'in doğu Rafah'ı yıkıp 600.000 Filistinliyi bir araya getirmek için bir “insani şehir” kurma planına karıştığını gösteriyor. Bu, her açıdan bir “toplama kampı” anlamına geliyor.
Bu parmaklıksız hapishaneye hizmet etmek için BAE, Mısır'ın El-Aris kentinde altı adet tuzdan arındırma tesisi kurdu. Bu tesislerin toplam kapasitesinin 600.000'den fazla kişiye hizmet verebileceği söyleniyor ve bu rakam İsrailli yetkililer ve sempatik medya tarafından da tekrarlanıyor. BAE devletine yakın medya ise bunu bir hayır işi olarak tanıtıyor.
Kızıldeniz'in kontrolü için çekişme yaşanırken, İsrail, Yemen'deki Husi saldırılarını atlatmak için de Hindistan'dan BAE üzerinden karayolu taşımacılığına yönelmiş durumda.
İdeolojik bir ortaklık
Bu ortaklık sadece lojistik değil, ideolojik ve ticari bir ortaklık olarak tanımlanıyor.
İsrail ve BAE çevrimiçi ağları, El Fasher'de Hızlı Destek Güçleri katliamları artarken bile Sudan ordusunu hedef alarak Sudan ve Gazze ile ilgili anlatıları şekillendirmek için birlikte çalıştı ve çalışmaya devam ediyor.
Savunma sanayii alanında, şirketler BAE içinde genişliyor ve para, teknoloji ve istihbaratın iki yönlü akışını sıkılaştırıyor. İsrailli savunma şirketi Controp, BAE'de bir yan kuruluş açarak bu derinleşen güvenlik işbirliğinin en son sembolü haline geliyor.
BAE tüm bu faaliyetleri ile birlikte, İsrail'in en önemli bölgesel ortağı, ortak bir parçalanma projesinin suç ortağı haline geldi. Birlikte kaosa yatırım yapıyorlar ve iç savaşları kışkırtıyor, grupları silahlandırıyor ve kargaşayı fırsata çeviriyorlar.
Bölünme yoluyla hakimiyet
Ganimetler hem stratejik hem de maddi niteliktedir. Sudan'ın altın rezervleri Hızlı Destek Güçleri üzerinden BAE'ye akıyor. Libya petrolü ve Yemen limanları “yatırım” kisvesi altında sessizce ele geçiriliyor.
İsrail ve Birleşik Arap Emirlikleri şirketleri, kendilerinin yaratmasına yardım ettikleri kaos ortamında gelişen yağmalanmış kaynaklardan ve kaçakçılık ağlarından büyük karlar elde ediyor.
İronik olan ise BAE'nin kendisini büyük bir güç olarak görmesi, zenginlikten sarhoş olması, İsrail ile ittifakından cesaret alması ve krizleri ihraç etmenin kendisini değişimden koruyacağına inanmasıdır.
Ancak coğrafya ve tarih böyle bir koruma sağlanamayacağını gösteriyor.
BAE, imparatorluk oynamaya çalışan, gücünün ötesinde savaşlar yürüten ve kontrol edemeyeceği sonuçları göze alan küçük bir devlet olmaya devam ediyor.
Çünkü Sudan, Libya, Yemen ve ötesinde yaktığı yangınlar sonsuza kadar dışarıya doğru yayılmayacaktır. Er ya da geç, her kundakçı kendi ateşiyle karşılaşır ve BAE'de bu kaderi yaşayacak gibi görünüyor.
Kaynak:
Middle East EyeİLGİLİ HABERLER
The Hill: Gazze'de “uluslararası güvenlik gücü” nasıl oluşacak?
The Telegraph: ABD ve Rusya Ukrayna konusunda uzlaşabilecek mi?
Arab News: Türkiye, Gazze barış sürecinin geleceğinde nasıl rol alacak?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
İşgalci İsrail bir kez daha ateşkesi ihlal ederek Gazze’yi bombaladı
Hadramevt'te taraflar anlaştı: Ateşkes başladı
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


