Arab News: Türkiye, Gazze barış sürecinin geleceğinde nasıl rol alacak?
Ankara, askeri güç, diplomasi ve arabuluculuğu etkili bir şekilde harmanlayan bölgesel bir güç haline geldi. Peki Türkiye, garantör olduğu Gazze barış sürecinin geleceğinde nasıl rol alacak?
Son Güncelleme: 17.10.2025 - 23:08
Suudi Arabistan merkezli yayın organlarından Arab News'de, Türkiye'nin Gazze diplomasisi başta olmak üzer bölgedeki etkin dış politika adımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin İsrail'in saldırganlığını sona erdirmek amacıyla hem bölgesel hem de uluslararası girişimlerde bulunarak kararlı ve proaktif bir tutum sergilediğine dikkat çekilen analizde, ülkenin ayrıca sadece Arap ülkeleriyle değil, ABD yönetimi ile de ilişkilerini güçlendirdiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin garantör olduğu Gazze barış sürecinin geleceğinde nasıl rol alabileceğine dair değerlendirmelerde bulunuldu.
İşte Arab News'de yayınlanan analiz:
Gazze savaşının başlamasından bu yana Türkiye, İsrail'in saldırganlığını sona erdirmek amacıyla hem bölgesel hem de uluslararası girişimlerde bulunarak kararlı ve proaktif bir tutum sergilemiştir.
Son iki yıldır Ankara, tüm Arap liderliğindeki çabaları güçlü bir şekilde desteklemiş, özellikle Suudi Arabistan, Katar, Mısır ve Suriye gibi bölge ülkeleriyle saflarını birleştirerek birleşik bir cephe oluşturmuştur.
Bu yaklaşım, Türkiye'nin sadece Arap ülkeleriyle değil, ABD yönetimi ile de ilişkilerini güçlendirmiştir.
Bu çabaların sonucunda Türkiye, Mısır'ın Şarm El-Şeyh kentinde ABD öncülüğünde Gazze ateşkes anlaşmasına ilişkin ortak bildiriyi imzalayan dört ülkeden biri oldu.
Bildiri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yanı sıra ABD Başkanı Donald Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi ve Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad Al-Thani tarafından imzalandı.
Peki Türkiye'nin masada yer almasının önünü açan ne oldu?
Temel, geçen ay BM Genel Kurulu sırasında Trump ile birkaç Müslüman ve Arap ülkesinin liderleri arasında kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda atıldı. Özellikle Erdoğan, Trump'ın yanında göze çarpan bir yerde oturarak, Washington'un Gazze anlaşması konusunda Ankara'dan beklentilerinin ilk işaretlerini verdi.
Bu toplantının ardından Erdoğan, Trump ile bire bir görüşme yaptı ve bu görüşmede Gazze konusu daha ayrıntılı olarak ele alındı.
Sonrasında Türkiye, Katar ve Mısır ile birlikte Hamas'ı ABD destekli ateşkes önerisine olumlu yanıt vermeye teşvik etmek için çaba göstermeye başladı.
Bu çabaların kilit figürü, Doha'da yapılan gizli müzakerelerde merkezi bir rol oynayan Türkiye Ulusal İstihbarat Teşkilatı Başkanı İbrahim Kalın'dı. Kalın'ın katılımı, Türkiye'nin arabuluculuk görüşmelerine resmi olarak dahil olduğunu gösterdi.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'a göre, Washington Ankara'dan Hamas'ın öneriyi kabul etmesini sağlamak için nüfuzunu kullanmasını özellikle istedi. Türk liderler Gazze'yi sadece stratejik bir mesele olarak değil, aynı zamanda iç politikada da önemli bir konu olarak görüyorlar.
Filistin, Türkiye'deki tüm büyük siyasi partilerin birleştiği birkaç konudan biri. Türk halkı Filistin davasına duyarlı ve Gazze savaşı İsrail'e karşı olumsuz duygularını daha da derinleştirdi.
Bir dizi arka kanal diplomatik çabalar sonucunda Türkiye, Gazze anlaşmasının garantörlerinden biri olarak ortaya çıktı. Bu, sadece bölgedeki proaktif diplomasisi nedeniyle değil, aynı zamanda Erdoğan ve Trump'ın geliştirdiği kişisel ilişkiler nedeniyle de oldu.
Trump, Erdoğan'ı överek;
“İhtiyacım olduğunda her zaman yanımda. O çok çetin bir adam. Ama o aynı zamanda da benim dostum.”
ifadelerini kullandı.
Bu, klasik Trump tarzı diplomasi. Trump, güçlü ve duyarlı olduğunu düşündüğü liderlerle çalışmayı tercih ediyor ve meselelerin aynı şekilde açık bir şekilde ele alınmasını bekliyor. Ona göre, bölgede ABD'nin işler ve pragmatik ilişkiler sürdürebileceği sadece birkaç ülke var ve Türkiye de bunlardan biri. Gazze anlaşması buna iyi bir örnek.
Türkiye'nin hem müzakerelere hem de anlaşmanın uygulanmasına dahil edilmesi, önemli bir diplomatik başarı olarak görülebilir.
Ancak asıl soru şu; Türkiye bundan sonra nasıl bir rol oynayacak? Ve en önemlisi, Türkiye olası aksilikleri aşmak için uzun vadeli bir stratejiye sahip mi?
Bu soruların yanıtlarını süreç içinde göreceğiz. Ancak, Türkiye'nin şu ana kadar verdiği taahhütleri ve bu taahhütleri yerine getirirken karşılaşabileceği zorlukları vurgulamak önemli.
İlk olarak, anlaşmanın tam olarak uygulanmasını istiyor. Anlaşma, uyumu sağlamak, ateşkes ihlallerini izlemek ve esir değişimlerini yönetmek için dörtlü bir garantör sisteminin kurulmasını öngörüyor.
İkinci olarak, Türkiye ateşkes ihlallerini izlemek için çok uluslu görev gücüne katılmayı hedefliyor.
Üçüncü olarak ise, Gazze'nin yeniden inşası ve canlandırılmasına dahil olmak istiyor.
Raporlara göre, görev gücünde Türkiye, BAE, Mısır ve Katar'dan birimlerin yanı sıra 200 Amerikan askeri de yer alacak. Türkiye ayrıca Hamas'ın gözaltında öldüğü sanılan İsrailli rehinelerin cesetlerinin bulunmasına da yardımcı olacak.
Suriye'de daha önce çalışmış, kimliği belirsiz cesetleri tespit etmekle görevli deneyimli bir ekibi var.
Ancak, Türk askerlerinin Gazze'ye gönderilmesi için parlamentonun onayı gerekiyor.
Katar, Libya, Somali, Dağlık Karabağ ve Lübnan'a yapılan konuşlandırmalar gibi geçmişteki örneklerde olduğu gibi, Türkiye ancak Büyük Millet Meclisi'nin genellikle Erdoğan tarafından imzalanan bir önergeyi onayladıktan sonra harekete geçebildi.
10 Ekim'de Türk Savunma Bakanlığı, ülkenin silahlı kuvvetlerinin böyle bir görevi üstlenmeye hazır olduğunu açıkladı.
Türkiye ayrıca, insani yardım önlemlerinin uygulanmasında ve güvenliğin sağlanmasında kritik bir rol oynayabilecek önemli insani yardım kurumlarını da harekete geçirdi. Türkiye'den gelen yardım kamyonları son günlerde Gazze'ye girmeye başladı bile.
Ankara, askeri güç, diplomasi ve arabuluculuğu etkili bir şekilde harmanlayan bir bölgesel güç olarak tanımlanıyor.
Bu nedenle, katılımının kapsamını sınırlayabilecek bir konu, Erdoğan ile İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu arasındaki gergin ilişkiler olabilir. Türkiye'nin, diğer ülkelerin desteğiyle Netanyahu'nun Mısır'daki Gazze zirvesine katılımını reddettiği bildirildi.
Bir diğer konu ise toplu eylem gerektiren Gazze'nin yeniden inşası olabilir. Türkiye, görev gücündeki diğer bölgesel ve uluslararası aktörlerle işbirliği stratejisini dikkatli bir şekilde sürdürmelidir.
Türkiye gerekli sorumlulukları üstlenmeye hazır. Ancak pratikte, görevler henüz belirlenmemiş ve mekanizmalar henüz oluşturulmamış olduğundan, Gazze'deki tam rolü henüz belli değil ve bölgesel dinamikler dikkatle takip edilmeli.
Kaynak:
Arab NewsGDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The Guardian: Trump'ın Gazze planı başarılı olabilir mi?
Middle East Eye: Türkiye Suriye'de daha aktif bir stratejiye geçebilir
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


