Middle East Eye: İsrail'in “vaat edilen topraklar" hezeyanı nasıl durdurulacak?
İsrail ve ABD'nin, UCM gibi kurumları işlevsiz Batı'yı esir aldığı süreç yeni bir aşamaya giriyor! Peki Netanyahu'nun artık açık bir şekilde söylediği “vaat edilen topraklar" hezeyanı nasıl engellenecek?
Son Güncelleme: 20.08.2025 - 00:35
İngiltere merkezli önemli yayın organlarından Middle East Eye'de, İsrail'in Gazze'deki soykırımının ve Netanyahu'nun artık açık bir şekilde dile getirdiği sözde “vaat edilen topraklar” hezayanının geleceğine dair değerlendirmelerin yapıldığı bir analiz yayınlandı.
İsrail'in Batı'nın desteği ile yaklaşık olarak 2 yıldır Gazze'de uyguladığı soykırım sürecinin artık Netanyahu'nun ifadeleri ile açık bir şekilde sözde “Büyük İsrail” vizyonuna dönüşmeye başladığına dikkat çekilen analizde, Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların da bu süreçte ABD ve İsrail tarafından işlevsiz hale getirildiği ve Batı'nın bir tercih yapmak noktasına girdiği belirtildi.
Analizde ayrıca; çok sayıda uzmanın İsrail'in soykırım sürecini detaylandıran açıklamalarına ve sürecin geleceğine dair değerlendirmelere yer verildi.
İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:
Güney Afrika, Uluslararası Adalet Divanı'nda (UCM) İsrail'e soykırım suçlamasında bulunduğunda, mahkeme İsrail'e savunmasını sunması için dokuz ay süre verdi ve bu süre Temmuz ayı sonunda doldu.
Ancak 17 yargıçtan oluşan heyet, Güney Afrika'nın davasındaki “delil sorunları” nedeniyle İsrail'in davasını hazırlamak için daha fazla zamana ihtiyacı olduğu yönündeki argümanını kabul etti. Buna göre, İsrail'in ICM nezdindeki cezasızlığı altı ay daha uzatıldı. ICM'nin bu konuda en erken 2027'den önce karar vermeyeceği düşünülüyor.
Bu dokuz ayda, yarısı çocuk olan 250'den fazla Filistinli, İsrail tarafından savaş silahı olarak kullanılan “açlık silahı” ile açlıktan öldü. Katliam hız kesmeden devam etti ve binlerce sivil bombalamalarda öldürüldü.
Israel Channel 13 tarafından yakın zamanda yayınlanan 1 Mart tarihli kabine toplantısının tutanaklarının sızdırılması, İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve şu anda İsrail'in müzakere ekibinin başını çeken Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in, İsrail'in en üst düzey askeri ve güvenlik yetkililerinin tavsiyelerine karşı, İsrail'in Gazze'yi açlığa mahkum ederek teslim olmaya zorlaması gerektiğini başarıyla savunduklarını ortaya çıkardı.
Sızıntıya göre Netanyahu, o sırada yürürlükte olan ateşkesi bozma ve “Hamas'ı teslim olmaya zorlamak” için Gazze'ye tüm yardımları kesme kararı aldı.
Ancak ortaya çıkan tutanaklara rağmen Netanyahu, bunların hiçbirinin gerçekleşmediğini iddia etti.
Diğer bir deyişle, Netanyahu'ya göre Gazze'de kıtlık yaşandığını söyleyen Unicef, Dünya Gıda Programı ve diğer tüm uzmanlar yalan söylüyor ve derisi kemiklerine yapışmış çocukların görüntüleri sahte.
Adaletin seyrini saptırmak
Uluslararası Adalet Divanı adeta felç edildi. Mahkeme, Netanyahu ve eski savunma bakanı Yoav Gallant aleyhindeki tutuklama emirleri fiilen uygulayamıyor.
Bu, İngiliz başsavcı Karim Khan'ı, cinsel saldırı suçlamalarıyla ilgili dış soruşturmanın sonucunu beklemek üzere izin almaya zorlayan, organize ve planlı bir karalama kampanyası yoluyla gerçekleşti. Khan ise bu suçlamaları şiddetle reddediyor.
İsrail kabinesindeki diğer iki bakan olan Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben Gvir ve Maliye Bakanı Bezalel Smotrich hakkında çıkarılan tutuklama emirlerinin ise, iki savcı yardımcısının masalarında tozlanmakta olduğu belirtiliyor.
UCM'den bir kaynak sürece dair yaptığı açıklamada;
“Ben Gvir ve Smotrich'in başvuruları ortadan kaybolursa, bugün dünyadaki en bariz apartheid örneklerinden birini yargılama fırsatı muhtemelen sonsuza kadar kaybedilecek.”
ifadelerini kullandı.
Yani, uluslararası adaletin seyrini saptırmaya yönelik ABD ve İsrail'in bu kampanyası şu anda işe yarıyor gibi görünüyor.
Khan'a ne olursa olsun, İsrail ve ABD mahkemeyi felç etme konusundaki birincil hedeflerine şimdiden ulaşmış durumdalar.
Mahkeme hala isim olarak varlığını sürdürüyor. Ancak İsrail'in günlük olarak işlediği etnik temizlik, açlık ve apartheid suçları söz konusu olduğunda, mahkeme artık varlığını yitirmiş durumda.
Klasik bir soykırım örneği
Soykırım, uluslararası hukukta tüm ayrıntıları ile tanımlanmış bir hukuki terimdir ve dünya, bu soykırımın gerçekleşmesini seyirci kalarak izleyemez.
Bu soykırımın ne zaman başladığı konusunda görüş ayrılıkları var. Ancak hepsi, bir soykırım olduğu konusunda aynı sonuca varıyor.
Hatta çok sayıda uzmana ve rapora göre; Gazze'de yaşananlar soykırım eşiğini aşmaktadır.
New Jersey'deki Stockton Üniversitesi'nde Holokost ve soykırım çalışmaları doçenti olan Raz Segal, Gazze'deki saldırı için bu terimi kullanan ilk kişilerden biriydi. 13 Ekim 2023 tarihli Jewish Currents dergisinde, İsrail'in saldırısını “soykırımın klasik bir örneği” olarak nitelendirdi.
Raz Segal yaptığı değerlendirmede;
“Yahudi tarihi ve Holokost konusunda çalışan İsrailli bir Amerikalı akademisyen olarak, bu ahlaki zorunluluğunu çok ciddiye alıyorum. Holokost ve soykırım çalışmalarında, öğrencilere soykırımın erken uyarı işaretlerini tanımlamayı öğretiyoruz ve Gazze'de bu işaretlerin tamamı yaşanıyor.”
ifadelerini kullandı.
Segal, ölümlerin dışında, İsrail'in sadece 13 Ekim 2023'te bir milyondan fazla Filistinli'ye 24 saat içinde Gazze'nin güneyine gitme emri vermesinin bile, soykırım sürecini açık bir göstergesi olduğunu belirtti.
Tartışmasız
Niyet beyanları, soykırım davasını kanıtlamada kilit öneme sahiptir.
Burada, Kuzey Carolina'daki Wake Forest Üniversitesi'nde Yahudi tarihi ve Holokost çalışmaları profesörü olan Barry Trachtenburg ise;
“En başından beri, İsrailli liderlerin soykırımcı açıklamaları gördük ve bu açıklamaları kısa süre sonra niyet beyanlarıyla uyumlu eylemler izledi. Savaştan tüm nüfusu sorumlu tuttuklarını defalarca açıkladılar ve bu saldırıları da fiili olarak bu açıklama üzerinden şekillendirdiler.”
değerlendirmesinde bulundu.
Brown Üniversitesi'nde Holokost ve soykırım çalışmaları profesörü olan Omer Bartov için ise, savaş hedefleri soykırımın belirlenmesinde kilit rol oynadı.
Omer Bartov da yaptığı değerlendirmede;
“İsrail'in ilan ettiği savaş hedeflerinin, gerçek savaş hedefleri olmadığı görüldü. İsrail ordusu aslında Hamas'ı yok etmeye ve rehineleri kurtarmaya çalışmıyor. Asıl amacı Gazze'yi halkı için yaşanmaz hale getirmek.”
ifadelerini kullandı.
Yani yaşananlar aslında, UCM'nin ilk belirlediği gibi tırnak içinde bir “soykırım” değil. Bu modern tarihte yaşanan en büyük soykırım!
Batı'nın ortaklığı
22 ay boyunca “İsrail'in meşru müdafaa hakkı”nı savunan; aralarında Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Almanya Başbakanı Freidrich Merz ve İngiltere Başbakanı Keir Starmer de dahil olmak üzere Batılı politikacılar, şu anda yaşanan açlıktan dehşete kapılmış gibi davranıyorlar ve tüm suçu Netanyahu, Ben Gvir ve Smotrich'e yüklüyorlar.
Doğru, her birini savaş suçlarından yargılamak için fazlasıyla yeterli kanıt var. Ancak yalnızca bu liderlere odaklanmak bu suça destek verenleri aklamayacak.
Kendilerini “İsrail'in dostları” olarak tanımlayanlar, şimdi kendilerine apartheid ve soykırımın “dostları” olarak hatırlanmak isteyip istemediklerini seçmek zorunda.
Genişleyen sınırlar
Netanyahu geçen hafta i24 News ile yaptığı röportajda, “vaat edilen toprakların” haritasını gösteren bir görsel ile karşılandı ve “Büyük İsrail” vizyonuyla bağlantılı olup olmadığı soruldu.
Netanyahu;
“Buna fazlasıyla bağlıyız. Nesiller boyu süren bir misyonun parçasıyım ve bizden sonra da gelecek nesiller, buna sadık kalacak Yahudiler olacak. Yani, tarihsel ve manevi açıdan bu misyona olan bağlılığımı soruyorsanız, evet.”
cevabını verdi.
Netanyahu'nun “Vaat Edilen Topraklar” olarak adlandırdığı bu misyonda, Filistin topraklarının tamamı, Ürdün, Lübnan, Mısır, Suriye, Irak ve Suudi Arabistan'ın bazı bölgelerini de kapsıyor.
Hatta geçen yıl Smotrich, İsrail sınırlarının Şam'ı da kapsayacak şekilde genişletilmesini savunan bir video çekmekten bile çekinmedi.
Ocak 2024'te İsrailli politikacı Avi Lipkin ise şu açıklamada bulunmuştu.
“Sonunda sınırlarımız Lübnan'dan Suudi Arabistan'ın Büyük Çölü'ne, ardından Akdeniz'den Fırat Nehri'ne kadar uzanacak”
Uyanma zamanı
Siyonizmin “babası” Theodor Herzl, günlüklerinde Yahudi devletinin “Mısır'dan Fırat Nehri'ne kadar” uzanması gerektiğini yazmıştı.
İsraillilere göre Büyük İsrail'in peşinde koşmak, ilahi bir görevin yerine getirilmesidir ve aslında bunların hiçbiri yeni değil.
Yeni olan şey, İsrail'in Vaat Edilen Topraklar vizyonunu gerçeğe dönüştürmek için İsrail'in askeri imkanlara sahip olmasıdır.
Netanyahu'nun saldırısı şimdi durdurulsa bile, bu durdurma geçici olacaktır. Hiçbir İsrail lideri Suriye veya Lübnan'dan çekilme emri vermeyecek ve Golan Tepeleri'nden sonsuza kadar çıkmayacaktır.
Ve hiçbir İsrail lideri işgal altındaki Batı Şeria ve Doğu Kudüs'ten bir milyon yerleşimciyi çekmeyecektir.
İsrail'in komşuları, karşı karşıya oldukları tehdidin farkında değiller. Sadece tüm komşuların güçlerini birleştirdiği bir bölgesel güvenlik anlaşması, İsrail'in genişlemesini durdurabilir ve Ortadoğu'nun genç ulus devletlerini koruyabilir.
Kaynak:
Middle East EyeİLGİLİ HABERLER
The New Arab: İsrail'in “kıyamet günü yerleşim planı” ve sonuçları
The New York Times: Dünya artık İsrail’den nefret ediyor
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


