The European Council on Foreign Relations: Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı kaçınılmaz hale geldi!
Türkiye hızla değişen dünya düzeninde, stratejik özerkliğe sahip bir güç olarak ortaya çıktı. Avrupa'nın Türkiye ile ilişkilerine yatırım yapmaktan başka seçeneği yok!
Son Güncelleme: 05.05.2025 - 05:03
İngiltere merkezli düşünce kuruluşlarından The European Council on Foreign Relations'da, son dönemde küresel arenada değişen dengelerin ardından Türkiye'nin artan etkisinin ve Avrupa ile ilişkilerinin değerlendirdirildiği bir analiz yayınlandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkenin gücünü pekiştirerek; ülkesini Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'de daha agresif bir şekilde konumlandırdığına dikkat çekilen analizde, Türkiye'nin Rusya'nın saldırıları ve ABD'nin güvenilmezliğinin arttığı bir ortamda Avrupa için de vazgeçilmez bir ülke haline geldiği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca, Türkiye'nin artan savunma sanayi gücü ve diplomatik etkisinin Avrupa kıtası için önemine dair değerlendirmelerde bulunuduldu.
İşte The European Council on Foreign Relations'da yayınlanan analiz:
Şüphesiz olarak Türkiye Avrupa için kolay bir ortak değil ve Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ülkedeki gücünü pekiştirirken, küresel sahnede de özellikle Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz'de kendini daha agresif bir şekilde konumlandırıyor.
Bu sırada da Rusya'nın saldırganlığı ve Amerika'nın güvenilmez hale gelmesi nedeniyle Türkiye'nin Avrupa güvenliğindeki rolü giderek daha kaçınılmaz hale geliyor.
Avrupa'nın seçenekleri Türkiye söz konusu olduğunda çok daha kısıtlı. Özellikle de ABD'nin daha az müdahil olduğu bir ortamda, AB ile Türkiye arasında sağlam bir ilişki, Avrupa'da istikrar için artık olmazsa olmaz bir koşul.
Türkiye de bunun farkında.
Nitekim yakın dönemde, Polonya Başbakanı Donald Tusk ve Almanya'nın müstakbel başbakanı Friedrich Merz gibi bazı Avrupalı liderler Türkiye'nin bölgesel istikrardaki rolünü desteklediklerini ifade ettiler.
Türkiye hızla değişen dünya düzeninde, müttefiklerini ulusal çıkarları ve stratejik özerklik arayışına göre seçip belirleyen bir güç olarak ortaya çıkıyor.
Örneğin Ankara, Rusya ile ilişkilerini ustalıkla bölümlere ayırdı. AB yaptırımlarına katılmayı reddetti ve Rusya ile ticaret yapmaya devam ederken aynı zamanda Ukrayna'nın savunmasını, toprak bütünlüğünü ve bağımsızlığını destekledi.
Türkiye ayrıca, Ukrayna'nın gelecekteki yeniden yapılanmasında bir rol üstlenmeyi de garantiledi.
Gerçek şu ki Avrupalıların Türkiye ile ilişkilerine yatırım yapmaktan başka seçenekleri yok. En iyi yaklaşım, güvenlik işbirliğini genişletmek ve savunma bağlarının güçlendirilmesi olarak görünüyor.
Güvenlik ve savunma sanayi
1970'lerden bu yana Batı'nın uyguladığı çok sayıda silah ambargosu, Türkiye'yi yerli silah üretimine büyük yatırımlar yapmaya itti.
Türkiye'nin silah ihracatı 2015-2024 yılları arasında %103 oranında artarak, ülkeyi şu anda dünyanın en büyük 11. silah ihracatçısı konumuna getirdi.
Türk savunma sanayinin büyüyen ayak izi, başta Balkanlar olmak üzere İspanya, Portekiz ve İtalya gibi Avrupa'daki askeri anlaşmalarda da giderek daha görünür hale geliyor.
AB bu süreci organize etme konusunda akıllı davranmalıdır.
Önemli bir ilk adım olarak da, Türk savunma sanayi firmalarının SAFE yönetmeliği gibi yeni AB savunma araçlarına katılıp katılamayacağı ve hangi koşullar altında katılabileceğinin netleştirilmesidir.
Ortak stratejik görüşler
Bununla birlikte, güvenlik ve savunmaya dar bir şekilde odaklanan bir teklifin Türkiye'ye cazip gelmesi pek olası değil.
Böylesine sınırlı bir yaklaşım Brüksel'in esnekliğini de kısıtlayacak ve ödünleşme fırsatlarını azaltacaktır. Gündemin genişletilmesi AB'nin etki gücünü arttıracak ve Türk iş dünyası ve STK sektörüne yardımcı olacaktır.
AB, savunma ve ötesini ele almak üzere Türkiye ile yeni bir üst düzey jeopolitik diyalog kurabilir.
Bu platform Avrupalı ve Türk diplomatların Karadeniz bölgesi, Balkanlar, Suriye, Güney Kafkasya ve Orta Asya'daki ortak stratejik çıkarlar konusunda görüş alışverişinde bulunmalarını sağlayabilir.
Nitekim tüm bu bölgelerde Brüksel ve Ankara'nın örtüşen öncelikleri var. AB, Ankara'da iktidarda kim olursa olsun muhtemelen değişmeyecek olan öncelikleri belirlemelidir.
Orta Koridor olarak da bilinen Trans-Hazar Uluslararası Ulaşım Rotası'nın geliştirilmesi de kilit önem taşıyacaktır. AB için bu, hem jeoekonomik bir değer hem de Moskova'ya bağımlılıklarını azaltmak isteyen Güney Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle daha yakın bağlar kurmak için bir fırsat sunuyor.
Türkiye'nin stratejik konumu ve etkisi onu bu noktada da doğal bir ortak haline getiriyor.
AB-Türkiye ilişkileri uzun süredir güvensizlik ve yabancılaşma ile tanımlanıyor. Ancak şimdi Türkiye, değerleri ya da dış politikaları her zaman uyuşmasa bile Avrupa'nın yok sayamayacağı bir ülke olarak öne çıkıyor.
Kaynak:
GDH Haber
etiketler
İLGİLİ HABERLER
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Avrupalıların yarısı Donald Trump'ı "Avrupa'nın Düşmanı" olarak görüyor
AB Rusya'yı mali suçlardan kara listeye aldı
Avrupalı liderlerden ABD'nin barış görüşmelerine sert eleştiri
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


