The Hill: Dünya Soğuk Savaş'tan bu yana en kritik dönemde
Dünya Soğuk Savaş'tan bu yana en kritik dönüm noktalarından birisini yaşıyor! Batı, küresel üstünlüğüne yönelik değişen dengeleri durdurabilecek mi?
Son Güncelleme: 22.08.2025 - 08:24
ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Hill'de, ABD ve Rusya arasında gerçekleşen görüşmelerin ve Trump'ın Rusya-Ukrayna savaşı üzeründen küresel düzenin geleceğine dair attığı adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin onyıllardır devam ettirdiği politikaların ve yanlış hesapların, şu anda en çok korktuğu Çin-Rusya ortaklığının kurulmasına neden olduğu tespiti yapılan analizde, son günlerde yaşanan gelişmeler ışığında, dünyanın Soğuk Savaş'tan bu yana en kritik dönüm noktalarından birisini yaşadığı tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; ABD için şu anda en rahatsız edici gerçeğin, büyük kaynaklar aktardığı bir vekalet savaşını kaybetme riskiyle karşı karşıya olduğu ve Trump'ın adımlarının sadece savaşın değil küresel gerçekliğin geleceğini belirleyeceği tespiti yapıldı.
İşte The Hill'de yayınlanan analiz:
ABD Başkanı Trump ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin arasında Alaska'da düzenlenen zirve, Ukrayna savaşı konusunda yüksek riskli bir görüşmeden daha fazlasıydı.
Bu zirve, Amerika'nın kendi hatalarının Rusya'yı Çin'e yaklaştırarak, Soğuk Savaş'tan bu yana ABD'nin küresel üstünlüğüne en büyük tehdit oluşturan fiili bir ittifakın oluşmasına katkıda bulunduğunu kabul ettiğini gösterdi.
Washington'un yanlış hesapları, şu anda en çok korktuğu Çin-Rusya ortaklığının kurulmasına neden oldu.
ABD, Çin ve Rusya'nın üç büyük güç olduğu bir dünyada Alaska zirvesi, Trump'ın büyük güçler üçgenini Amerika aleyhine sertleşmeden önce yeniden çizme çabasını vurguladı.
Trump'ın Alaska'daki sıfırlama girişimi, ABD-Rusya ilişkilerinin iyileştirilmesine öncelik vererek, iki doğal rakibi yakın stratejik işbirlikçilere dönüştüren politikayı geri almayı amaçlıyor.
Trump'ın verdiği sinyal çok açıktı.
Zira Trump zirvenin hemen ardından Fox News'e verdiği röportajda, selefi Biden'ı sert bir şekilde eleştirdi ve;
“Çin ve Rusya'yı bir araya getirdi. Tarih konusunda birazcık bilgisi olan biriyseniz, bu yapmak istemeyeceğiniz tek şeydir.”
ifadelerini kullandı.
Bu sözler, Amerika'nın ikileminin özünü yansıtıyordu. Zira; biri geniş toprakları ve kaynakları olan, diğeri nüfusu kalabalık ve yayılmacı olan iki güç Washington'un stratejileriyle birbirlerinin kollarına itildi.
On yıllardır, ABD'nin büyük stratejisinin temeli Moskova ve Pekin'i birbirinden uzak tutmaktı.
Başkan Richard Nixon'ın 1972'de Pekin'e açılımı, Mao Zedong'un rejimine yakınlaşmak değil, Çin'i Sovyetlerin etkisini ve gücünü sınırlamak ve geri püskürtmek amacıyla kurulan gayri resmi bir ittifaka dahil ederek Çin-Sovyet ayrılığını kullanmaktı.
Bu strateji, Batı'nın Soğuk Savaşı askeri değil, jeopolitik olarak kazanmasına yardımcı oldu.
Ancak 2022'den bu yana Washington bu mantığı tersine çevirdi. Putin'in Ukrayna'yı işgaline yanıt olarak ABD, Rusya'yı ekonomik olarak çökertmek için benzeri görülmemiş yaptırımlar uyguladı.
Fakat yaptırımlar, Kremlin'i Pekin'e yöneltirken Putin'in iktidarını daha da güçlendirdi. Rahatsız edici bir ortaklık olan bu ilişki, ortak bir düşman olan ABD'ye karşı stratejik bir işbirliğine dönüştü.
Amerika, birini diğerine karşı kullanmak yerine, Çin'in en büyük kazanan olduğu ikiye karşı bir dinamikle karşı karşıya kaldı. Batı'nın yaptırımları, kaynak zengini Rusya'yı kaynak açığı olan Çin'e etkili bir şekilde teslim etti. Pekin ayrıca Orta Asya'da Rusya'nın etkisini azaltarak eski Sovyet cumhuriyetlerini kendi etki alanına çekti.
Bu arada, Ukrayna'daki zorlu savaşa rağmen Rusya hala güçlü bir güç olmaya devam ediyor.
Küresel erişimi, askeri kapasitesi ve yaptırımlar altında gösterdiği direnç, Batı'nın Rusya'yı izole ederek önemsiz hale getirebileceği umutlarını boşa çıkardı.
Savaş alanında stratejik inisiyatif Rusya'nın elinde, bu da Putin'in pazarlık gücünü artırıyor ve kendi şartlarına uygun olmayan herhangi bir ateşkes anlaşmasını kabul etme isteğini azaltıyor.
Washington için rahatsız edici gerçek, büyük kaynaklar aktardığı bir vekalet savaşını kaybetme riskiyle karşı karşıya olmasıdır.
Mirasını önemseyen Trump bunun farkında ve savaşı müzakere yoluyla sona erdirme çabası bir geri çekilme değil, kayıpları azaltma ve ABD stratejisini, yeni küresel düzeni şekillendirecek olan Çin ile olan daha büyük rekabete yeniden odaklama girişimidir.
Büyük güçler arasında, yalnızca Çin'in ABD'nin yerini alacak hem hırsı hem de maddi temeli vardır.
Çin'in ekonomisi, askeri harcamaları ve teknolojik yetenekleri Rusya'nınkini gölgede bırakmaktadır. Yine de Pekin, Amerika'nın Moskova'ya karşı sert tutumunun ana yararlanıcısı olmaya devam etmektedir.
Aslında, yaptırımlar ve Batı'nın uluslararası finansı silah olarak kullanması, Çin'i Rusya'nın finansal can damarı haline getirmiştir. Rusya'nın ihracat gelirleri artık büyük ölçüde Çin bankalarında tutulmakta ve bu da Pekin'e getirilerin bir kısmını vermektedir. Çin ayrıca Rusya'dan indirimli, uzun vadeli enerji tedarikini garantilemiştir.
Düşman güçler tarafından engellenemeyen bu güvenli kara yolu akışları, deniz ticaretinin asla sağlayamayacağı şekilde Çin'in enerji güvenliğini güçlendirmektedir.
Bunlar ayrıca, Tayvan'ı gözetleyen Çin için çok önemli bir koruma önlemidir ve ABD'nin politikası Pekin'i zayıflatmak bir yana, daha da güçlendirmeye devam etmektedir.
Resmi bir Çin-Rusya ittifakı, Avrasya'nın muazzam kaynaklarını ve gücünü birleştirecektir ve bu, Amerika'nın nispi düşüşünü hızlandıracağı için onun en büyük kabusudur.
Diğer yandan Ukrayna savaşı, Çin'in 21. yüzyıl jeopolitiğinin gerçek sahnesi olan Hint-Pasifik'te etkisini genişletirken, ABD'nin dikkatini dağıttı.
Sonuç
İşte tüm bu nedenlerle Alaska zirvesi çok önemliydi. Trump ve Putin, ilişkilerin iyileştirilmesinin küresel güç dengesini yeniden şekillendirebileceğini fark etmiş görünüyordu.
Trump için hedef açıktı. Amerika'nın hatasını telafi etmek, Moskova'yı Pekin'den ayırmak ve gücü Çin'in oluşturduğu sistemik zorluğa yeniden odaklamak.
Bu, Nixon'ın Mao'ya uzattığı eli yansıtıyor.
Trump'ın Hindistan'a yönelik cezai yaklaşımında da görüldüğü gibi, gümrük vergilerini öncelikli tutan yaklaşımı, önemli ortaklıkları şimdiden başarısız oldu. Ancak ABD-Çin-Rusya üçgenine ilişkin içgüdüsü dönüştürücü olabilir.
Eğer Trump, Moskova'yı Pekin'den uzaklaştırmayı başarabilirse ya da en azından Çin-Rusya ittifakının kalıcı olmasını engelleyecek kadar güvensizlik tohumları ekebilirse dünya siyasetinin gidişatını değiştirmiş olacaktır.
Bu ortamda, Amerika'nın Rusya ile dost olması gerekmez. Sadece Rusya'nın Çin'in anti-ABD koalisyonunda ikinci planda bir ortak haline gelmesini engellemesi yeterlidir ve bunun için Ukrayna savaşını sona erdirmek ve jeopolitik bir sıfırlama için alan yaratmak gerekir.
Trump, büyük güçler üçgeninin stratejik geometrisini yeniden tasarlayabilirse, Amerika'nın küresel düzenin zirvesindeki yerini korumuş olacaktır.
Kaynak:
GDH Haber
GDH Digital NSosyal hesabını takip edebilirsiniz.
İLGİLİ HABERLER
The New Arab: Filistin meselesinde ABD tekeli sona eriyor
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Gazze'ye giren yardımları çalan çetenin lideri Yasir Ebu Şebab öldürüldü
Somali Başbakanı Barre: "Trump'a yanıt vermeye bile gerek yok"
Avrupalı liderlerden ABD'nin barış görüşmelerine sert eleştiri
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


