The New Arab: Taktiksel müdahalelerden stratejik hamlelere yükselen Türkiye
Türkiye, Libya başta olmak üzere attığı adımlarla bölgesel bir süper güç haline geldi. Ankara, ulusal stratejik çıkarları önceliklendiren pragmatik bir dış politika sergiliyor!
Son Güncelleme: 02.10.2025 - 04:27
İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da, özellikle Libya'da izlediği strateji üzerinden Türkiye'nin dış politika adımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Türkiye'nin özellikle Libya'daki gerek askeri gerekse de diplomatik hamleleri ile, hem Doğu Akdeniz'deki etkisini artırdığına hem de artık bölgesel güç değil, açık bir şekilde bölgesel bir süper güç haline geldiği tespiti yapılan analizde, Ankara'nın, ulusal stratejik çıkarlarını önceliklendiren pragmatik bir dış politika sergilediği tespiti yapıldı.
Analizde ayrıca; Türkiye'nin artan bölgesel etkilerine dair de değerlendirmelere yer verildi.
İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:
Türkiye'nin Libya'daki rolü son 14 yılda önemli bir dönüşüm geçirdi. 2011 yılında NATO üyesi Türkiye, başlangıçta askeri müdahaleyi reddederek, o dönemki Kaddafi hükümeti ile isyancılar arasında arabuluculuk yapmayı teklif etti.
Bu tekliften iki ay sonra ise ise Türkiye, Trablus hükümetini desteklemek için askeri harekata katıldı ve sonunda Kaddafi güçlerini caydırdı.
2021'de Erdoğan;
“Türkiye'nin Libya'daki diplomatik ve askeri başarısı, sadece Akdeniz'de değil, tüm dünyada kartların yeniden dağıtılmasına yol açtı”
ifadeleri ile süreci değerlendirdi.
Bugün ise Ankara, artık eskisi gibi tereddütlü bir bölgesel güç değil ve açık bir şekilde bölgesel bir süper güç haline geldi.
Türkiye, 2011 yılından bu yana, Libya'yı kendi isteklerine göre yeniden şekillendirmek için siyasi sermaye ve askeri kaynaklarını bu ülkeye aktaran büyük uluslararası aktörler de dahil olmak üzere neredeyse tüm diğer aktörleri geride bıraktı.
Türkiye bugün, parçalanmış ülkenin siyasi sahnesine hakim olmakla kalmıyor, aynı zamanda da ülkenin geleceği üzerinde de belirleyici bir etkiye sahip.
2019'un sonlarında herkes başka tarafa bakarken, Ankara, zor durumdaki Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni desteklemek için askeri müdahalede bulunma cesur adımını attı ve bu hamle, o günden bu yana Libya'da sağlam ve uzun vadeli bir stratejik dayanak haline geldi.
Bugün Türkiye, askeri üsleri kontrol ediyor, bağlayıcı güvenlik anlaşmalarını uyguluyor, bir denizcilik mutabakat zaptını yürürlükte tutuyor ve kazançlı ekonomik sözleşmeler imzalayarak Libya'daki etkisini pekiştiriyor.
Taktiksel müdahaleden stratejik dayanak noktasına
2019'un sonlarında, Hafter güçleri Trablus'a yaklaşırken Türkiye kararlı bir adım attı. Ankara, kuşatma altındaki UMH'yi kurtarmak ve başkenti kurtarmak için insansız hava araçları ve askeri danışmanlar gönderdi.
Bu müdahale çok önemli oldu ve 2020 ortasına kadar Hafter'in saldırısı tamamen püskürtüldü. Mısır, BAE ve Rusya dahil olmak üzere destekçileri pozisyonlarını yeniden değerlendirmek zorunda kaldı ve UMH, Trablus'un kontrolünü elinde tutmayı başardı.
Acil bir tehdide karşı taktiksel bir tepki olarak başlayan bu müdahale, kısa sürede sürdürülebilir ve stratejik bir askeri müdahaleye dönüştü. O günden bu yana Türkiye, savaş alanında elde ettiği kazanımları kalıcı stratejik varlıklara dönüştürdü.
Trablus'un güneybatısında, Tunus sınırına yakın bir konumda bulunan ve Libya'nın batı hava sahasının büyük bir kısmını ve Akdeniz kıyı şeridini denetleyen stratejik bir tesis olan Al-Watiya Hava Üssü'nün kontrolünü ele geçirdi.
Ayrıca, Misrata'daki deniz üssünde varlığını sağlamlaştırdı ve Dibeybe liderliğindeki, BM tarafından tanınan Trablus'taki Ulusal Birlik Hükümeti'ne sadık Libya güçlerine askeri eğitmenler ve danışmanlar yerleştirdi.
Trablus ile yapılan bir dizi anlaşma, güvenlik işbirliği ve askeri eğitimi kapsayan rolünü resmileştirdi. En önemlisi, Kasım 2019'da imzalanan deniz sınırı anlaşması, Ankara'ya Doğu Akdeniz'deki enerji anlaşmazlıklarında pay sağladı ve Libya'nın geleceğini doğrudan Türkiye'nin daha geniş bölgesel hedefleriyle bağlantılı hale getirdi.
Özetle; savunma amaçlı bir müdahale olarak başlayan süreç, 2021 yılına gelindiğinde stratejik bir dayanak noktası haline geldi.
Bir zamanlar Doğu Akdeniz'de bir yabancı olarak görülen ve Yunan adaları ile tanınmış bir MEB'nin olmaması nedeniyle engellenen Türkiye, birdenbire deniz sahasında büyük haklara sahip bir deniz gücü haline geldi.
Türkiye ve Hafter: Çatışmadan uzlaşmaya
Ocak 2020'de Cumhurbaşkanı Erdoğan, Halife Hafter'i “paralı asker” olarak nitelendirerek, Trablus'a saldırmaya devam etmesi halinde Türkiye'nin “ona ders vereceği” uyarısında bulundu.
O dönemde Erdoğan, Hafter'i Mısır, BAE ve Suudi Arabistan'ın da dahil olduğu eksenin bir parçası olarak tanımladı ve 2025 yılına gelindiğinde, Hafter Türkiye ile daha yakın ilişkiler kurma konusunda daha istekli olmaya başladı.
Gelişmelere pragmatik bir şekilde yaklaşan Ankara, Hafter'in oğullarının bir dizi ziyaretinin ardından onu da ziyaret etmeye davet ederek, ilişkilerin yumuşadığının ve doğu Libya'da da etkisini artırmanın yollarını buldu.
Aynı zamanda Türkiye, Nisan 2021'de ilk yurt dışı ziyaretini Ankara'ya yapan Dibeybe liderliğindeki Trablus'un Ulusal Mutabakat Hükümeti'ni de etkisi altında tutmaya devam etti.
Ankara'nın askeri varlığı, diplomatik ve stratejik bağlarla birleşerek, onu Trablus'un siyasi garantörü konumuna getirdi.
Stratejik dengeleme
Türkiye'nin Libya'daki yaklaşımı, dış politika hedeflerini ve dengeleme yeteneğini yansıtıyor.
Ankara, Ukrayna'ya askeri destek verirken, Libya da dahil olmak üzere diğer aktörler ve Rusya ile ilişkilerini sürdürerek, ideolojik uyumdan çok ulusal stratejik çıkarları önceliklendiren pragmatik bir tutum sergiledi.
Libya'daki bu dengeleme politikası, Türkiye'nin Rusya'yı veya NATO müttefiklerini tamamen yabancılaştırmadan etkisini pekiştirmesine olanak sağlamıştırdı.
Trablus-Ankara deniz sınırları anlaşması ve Ankara'nın Hafter yanlısı parlamento ile ustaca kurduğu ilişkiler, Kahire'yi fiilen kenara itti ve Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlıklar ile Libya'daki siyasi süreçlerdeki etkisini sınırladı.
Türkiye'nin Mısır'ı dengeden uzak tutarken tanınırlık ve stratejik dayanaklar elde etme becerisi, diplomatik becerisinin derinliğini ve çok yönlü bölgesel yaklaşımının etkinliğini ortaya koydu.
Gelinen noktada Ankara, Trablus ve doğudaki etkisini dengeleyerek, Libya'nın siyasi gidişatını şekillendirmede belirleyici bir rol oynamakla kalmayıp, ülkenin uzun vadeli ekonomik ve stratejik geleceğinde de kalıcı bir pay elde etti.
Kaynak:
The New ArabİLGİLİ HABERLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan 'gerekirse içeriz' dedi: Baldıran zehri nedir?
Yunanistan'da çiftçiler Atina-Selanik yolunu trafiğe kapattı
Yunanistan'da çiftçiler Bahçeköy Sınır Kapısı'nı kapattı
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Yeni Türkiye'yi herkes kabullenecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan: Türkiye 21 çeyrektir kesintisiz büyüyor
MSB: Yunan Bakan'ın açıklamaları olumlu atmosfere zarar veriyor
DİĞER HABERLER
Brussels Signal: Çok kutuplu düzende Avrupa'ya yer yok
The Hill: Trump neden Putin'i “ödüllendirmek” istiyor?
Real Clear World: Trump'ın saldırgan yeni Batı Yarımküre doktrini
Gulf State Analytics: İsrail'in Suriye'deki asıl hedefi ne?
The New Arab: İsrail'in “zorla nakil” stratejisinin arka planı
Politico: Avrupa'nın zayıflık psikolojisi tırmanıyor
The National Interest: Japonya, 3. Dünya Savaşı'nın fitilini mi ateşledi?
Carnegie Endowment: Türkiye Ukrayna barış sürecinde kilit aktör olabilir.
The Telegraph: Avrupa varoluşsal krizini aşabilecek mi?
UnHerd: İsrail'in saldırganlığı üçüncü bir dünya düzenini mi başlatacak?


