Hudson Institute: NATO Zirvesi'nin beklenenden daha büyük sonuçları olabilir

Vilnius'taki NATO Zirvesi; çok sayıda kritik başlık barındırıyor ve son dönemin en önemli zirvesi olacak. Zirve; sadece Avrupa için değil, Ortadoğu ve MENA bölgesi için de yeni bir güvenlik çağını başlatabilir. 

1. resim

31 NATO üye ülkesinin liderleri, ittifakın 2023 Zirvesi için Litvanya'nın Vilnius kentinde bir araya gelecek.

Zirve transatlantik güvenliği açısından önemli bir zamana denk geliyor. Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ikinci yılına girdi ve Ukrayna'nın karşı saldırısı da yakın zamanda başladı. Zirvede alınan kararların, transatlantik bölgesi ve ötesinin genel istikrarı üzerinde uzun vadeli etkileri olabilir.

Zirvenin ana odak noktası şüphesiz Ukrayna olacak ve bu bağlamda da, iki büyük konunun tartışılmasını bekleniyor.

İlk olarak, Ukrayna'nın gelecekteki NATO üyeliği ve Ukrayna'ya askeri desteğin devam etmesi zirveye damga vuracak olan konulardan birisi olacak.

On beş yıl önce, yani 2008 yılında Bükreş'de gerçekleşen NATO Zirvesi'nde Ukrayna'ya nihai olarak ittifaka üyelik sözü verildi. Ancak yıllar içerisinde, özellikle Almanya ve Fransa gibi bazı ülkelerin isteksizliği nedeniyle bu konuda çok az ilerleme kaydedildi. Geriye dönüp bakıldığında, Ukrayna'yı bu jeopolitik belirsizlik içinde bırakmak muhtemelen Rusya'yı işgal etmeye iten faktörlerden biriydi. Eğer Ukrayna NATO'da olsaydı, Rusya muhtemelen saldırmaya cesaret edemezdi.

Diğer yandan hiç kimse zirvede Ukrayna'nın NATO'ya katılması için bir davetiye gönderilmesini beklemesin. Zira; bir ülke savaş halindeyken, o ülkeyi ittifaka katılmaya davet etmek için 31 üyenin tamamı arasında fikir birliği bulmak imkansız.

Bu nedenle zirvede, NATO'nun Ukrayna'nın nihai üyeliğine götüren bir yol haritası oluşturması muhtemeldir. Kiev NATO'ya hemen katılmak istiyor. Bu nedenle ittifakın oldukça yüksek beklentiler içeren bir üyelik yol haritası sağlayıp sağlayamayacağı önemli bir başlık olacak.

Zirvede NATO üyelerinin ele alacağı ikinci konu ise; Ukrayna'ya aralıksız olarak devam eden ve uzun vadeli olarak da devam etmesi planlanan askeri destek başlığıdır.

Son 18 aydır NATO üyeleri Ukrayna'nın kendini savunması için sağlanan silahların miktarını ve türlerini her geçen gün daha da artırıyor.

Örnek olarak 2022 başlarındaki tartışma, Ukrayna'ya tanksavar silahlarının gönderilmesiyle ilgiliydi. Bugün ise bu konu tartışma olmaktan çıktı ve NATO üyeleri, Ukrayna'ya dünyanın en gelişmiş tanklarını gönderiyor. Hatta bununla birlikte, savaş uçakları ve uzun menzilli roketler gibi daha önemli unsurlar da artık Ukrayna'ya gönderilmek için planlamalara dahil edilmeye başlandı. NATO üyelerinin Vinius Zirvesi'ni, Ukrayna'ya daha gelişmiş silahları sağlama olasılığını tartışmak için değerlendirmesi muhtemeldir.

Zirvede savunma harcamaları konusu da gündeme gelecek. Avrupa çapında savunma harcamaları ya da eksikliği, ittifak için daimi bir sorun olmuştur. 2006'da NATO, her üyenin gayri safi yurtiçi hasılasının yüzde 2'sini savunmaya harcama hedefine ulaşması gerektiğine karar verdi. Ancak çok az üye ülke, bu hedefe ulaştı.

Rusya'nın 2014 yılında Kırım'ı ilhak etmesinden sonra NATO, üyelerinin bu hedefe uyması için 2024 yılına kadar süre verdi. Ancak NATO çapında savunma harcamaları 2014'ten bu yana yıldan yıla artmasına rağmen, askeri uzmanlara göre genel durum hala vahim.

Geçen yıl, yalnızca yedi NATO ülkesi, savunma harcamaları konusundaki yüzde 2 kriterini karşıladı. Önümüzdeki yıl Washington'da yapılacak NATO zirvesinden önce birkaç üye daha bu kritere ulaşabilir görünüyor. Ancak büyük çoğunluk bu hedefe ulaşamayacak. Şüphesiz bunun ittifakın genel gücü üzerinde uzun vadeli sonuçları olacak.

Diğer yandan geçen yıl Rusya'nın Ukrayna'yı işgal etmesinden kısa bir süre sonra hem Finlandiya hem de İsveç NATO'ya katılmak için başvuruda bulundu. Her iki ülke de, yüzyıllar boyunca askeri tarafsızlık konumunu korudu ve NATO gibi askeri örgütlere katılmadı.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ise, ülkelerin bu kararlarını değiştirdi. Nisan ayında Finlandiya NATO'ya resmen ittifaka kabul edildi. Ancak İsveç'in başvurusu; Türkiye'nin ABD ve çok sayıda Avrupa ülkesinin de terör örgütü olarak kabul ettiği PKK'nın İsveç'teki varlığına ilişkin endişeleri nedeniyle reddedildi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, perde arkasında bu açmaza bir çözüm bulmak için Türk ve İsveçli liderlerle yakın işbirliği içinde çalışıyor. Dünya, İsveç'in yaklaşan zirvede ittifaka katılıp katılmayacağını merakla izliyor.

Zirvede Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin ilgi görüp görmeyeceği de merak ediliyor. Ancak muhtemelen olmayacak. Bu, NATO açısından dar görüşlülük olarak nitelendirilebilir.

İster aşırılık yanlısı gruplardan kaynaklanan bölgesel terörizm, ister İran'daki nükleer yayılma tehdidi olsun, NATO üyeleri MENA bölgesindeki ülkelerle aynı güvenlik kaygılarını paylaşıyor.

Ayrıca, bu bölgedeki birçok ülke NATO ile işbirliği yapma isteğini göstermiş ve hatta geçmişte NATO liderliğindeki misyonlara asker göndermiştir.

İttifak, bu ilişkileri artırma ve gelecekteki sorunların önüne geçmek için yeni planlamalar yapmanın yollarını bulmalıdır. Son dönemde, NATO-MENA angajmanıyla ilgili bazı olumlu gelişmeler oldu. Daha geçtiğimiz haftalarda Moritanya'dan üst düzey bir heyet, Sahel'deki güvenlik gelişmeleri hakkında görüşmek üzere Brüksel'deki NATO karargahını ziyaret etti. Geçen ay da, üst düzey bir NATO heyeti askeri işbirliğini geliştirmek için Bahreyn'e gitti. Bu arada, bu yıl bölgeyle yapılan diğer üst düzey angajmanlar arasında Mısır, Tunus ve Ürdün de yer alıyor.

İttifakın odak noktası Doğu Avrupa'daki tehditler üzerinde kalmalıdır ancak, NATO'nun MENA bölgesindeki angajmanını geliştirmek için de atabileceği adımlar var. Bu adımlar, MENA için bir NATO özel temsilcisi atamayı ve aktif olarak Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İşbirliği Girişimi üyeliklerini genişletmek olabilir.

NATO'nun Akdeniz Diyaloğu 1994 yılında başlatıldı ve Cezayir, Mısır, İsrail, Ürdün, Moritanya, Fas ve Tunus ile ilişkilerinin temelini oluşturuyor. 2004 yılında başlatılan İstanbul İşbirliği Girişimi ise NATO'nun Körfez ülkeleriyle ilişkilerinin temelini oluşturmaktadır. İstanbul İşbirliği Girişimi'ne KİK'in altı üyesinin tamamı katılmaya davet edilmiş olsa da, yalnızca Bahreyn, Kuveyt, Katar ve BAE katılım gösterdi.

Önümüzdeki yıl NATO'nun 75. kuruluş yıldönümü münasebetiyle Washington'da yapılacak zirvede Akdeniz Diyaloğu ve İstanbul İşbirliği Girişimi'nin başarıları vurgulanmalı ve hükümet başkanları düzeyinde bir toplantı yapılmalıdır.

Rusya'nın geçen yıl Ukrayna'yı işgali, Avrupa'daki güvenlik manzarasını İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana görülmemiş bir şekilde değiştirdi. NATO eş zamanlı olarak Avrupa'nın güvenliğini desteklemeli ve bölgenin ötesindeki gelecekteki tehditlerin farkında olmalıdır. NATO içindeki doğru liderlik ve yaklaşan zirve, sadece Avrupa için değil, Ortadoğu ve Kuzey Afrika için de istikrar ve güvenlik açısından yeni bir çağ başlatabilir.

Tartışma