İran-Taliban Hattında Krizin Yeni Adı: İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nın Kapatılması

💢 Taliban, İran’ın Afganistan Şiileri üzerindeki nüfuzundan rahatsızlık duyuyor. 

💢 İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nın kapatılması, İran-Taliban ilişkilerinde gerilimin artacağını gösteriyor.

1. resim

5 Ağustos 2021 tarihinde Taliban yönetimi, İran merkezli olarak faaliyette bulunan İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nın Afganistan’daki çalışmalarının askıya alındığını duyurdu. Bu da Taliban’ın Tahran’la münasebetlerinde ciddi problemler yaşayabileceğinin habercisi.

Bu noktada ilk olarak kamu diplomasisi kavramına değinmek gerekiyor. En temelde kamu diplomasisi, geleneksel diplomasi yöntemlerinin ötesinde devletler arası münasebetlerden ziyade; “devletlerden halklara” şeklinde özetlenebilecek diplomasi biçimidir.

Bu anlamda İran da çeşitli ülkelerde kendi imajını güçlendirecek ve dolayısıyla Tahran yönetimine sempatiyle bakacak kesimlerin oluşturulması maksadıyla etkin bir kamu diplomasisi yürütmekte ve böylece yumuşak gücünü arttırmaya çalışmaktadır. İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı ise Tahran yönetiminin kamu diplomasisi faaliyetlerinde etkin bir biçimde kullandığı araçların başında geliyor.

Vakıf, çeşitli ülkelerde Şiiliği tanıtan kitapları basıp dağıtmasının yanı sıra temiz suya erişimin sağlanması için çeşme açılmasından sağlık hizmetleri verilmesine kadar farklı alanlarda faaliyet yürütüyor. Lakin bu faaliyetlerin nihai amacı, İran’ın ilgili ülkedeki etkisinin arttırılması ve toplumların Şiileştirilmesi. Bu da dönem dönem Tahran yönetiminin farklı başkentlerle olan münasebetlerinde krizler yaşanmasına yol açıyor. Zira ülkeler, İran tarafından iç meselelerine müdahalede bulunulduğunu düşünüyor.

Söz konusu krizlerin en bilineni, 2017-2021 yılları arasında esasen Fars soylu bir ülke olmasına rağmen Sünni halkı bulunan Tacikistan’ın İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nı kapatması. Hatırlanacağı üzere, ilgili dönemde Tacikistan, İran’ı mezhepçilikle suçlamıştı. Dolayısıyla Taliban’ın da Afganistan’da İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı aracılığıyla yürütülen Şiileştirme faaliyetlerinden rahatsızlık duyduğu öne sürülebilir. Lakin mesele bundan ibaret değil.

Taliban’ın İran konusundaki rahatsızlığının ve Tahran’ın Afganistan’ı Taliban’ın yönetmesine ilişkin endişelerinin tarihsel arka planı bulunmakta. Zira 1990’lı yıllarda yıllarda Taliban, İranlı diplomatları öldürmüş ve Helmend Nehri’nden İran’a su akışına hiçbir şekilde izin vermemiştir. Buna karşılık Tahran yönetimi ise Ahmed Şah Mesud liderliğindeki Kuzey İttifakı’yla işbirliği yapmış ve hatta ABD’nin Afganistan’ı işgaline destek vermişti.

Bahse konu olan tarihi realitenin etkisiyle İranlı karar alıcılar, ABD’nin çekileceği dönemde Afganistan’da tüm kimlik gruplarının temsil edileceği bir hükümetin kurulması fikrini savunmuştur. Bunun nedeni ise İran’ın Afganistan’ın en büyük ikinci kimlik grubu olan ve Fars soylu oldukları bilinen Tacikler ile söz konusu ülkenin üçüncü büyük kimlik grubu olan ve Şiilik üzerinden temas kurabildiği Hazaraları hükümete ortak etmek istemesi.

İran, böylesi bir senaryoda Afganistan denkleminden azami kazanım elde edeceğini düşünmekteydi. Lakin Ağustos 2021’den beri Taliban, Afganistan’ı tek başına yönetiyor. Buna karşılık hala Hazara lider İsmail Han, İran’da yaşıyor ve Afgan göçmenlerden eleman temin etmeyi sürdürüyor.

Ayrıca Tahran, Tacik hareketi olan Penşir Hareketi’ni de destekliyor. Ancak buna rağmen İran, Taliban’la de facto ilişkiler geliştirerek çıkarlarını korumaya çalışıyor. Üstelik İran’a göre Taliban, terör örgütü DEAŞ’la mücadelede açısından da kullanışlı bir araç.

Aslında taraflar, 1990’lı yılların travmasına rağmen Amerikan işgali döneminde özellikle de ABD’nin Afganistan’ın ardından Irak’ı işgal etmesinden sonra çeşitli düzeylerde işbirlikleri geliştirdi. Çünkü İran, Irak’ın işgalinden sonra ABD’nin iki komşu devlet üzerinden kendisini kuşattığını düşünemeye başladı. Bu yüzden de Afganistan politikasında önceliğini, ABD’nin Afganistan’dan çıkarılmasına verdi.

Bahsi geçen süreçte Taliban, İran’ın Meşhed kentinde temsilcilik bile açtı. Hatta bu dönemde literatüre “İran Talibanı” kavramı bile girdi. Lakin ikinci Taliban döneminde taraflar arasındaki farklılıklar da bir kez daha gün yüzüne çıktı. İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nın kapatılmasının getirdiği kriz de bunun göstergesi.

Taliban yönetimi, İran’ın Afganistan’daki Şiiler üzerindeki nüfuzundan rahatsız. Bu rahatsızlığın haklılık payı da var. Çünkü Tahran yönetimi, Suriye İç Savaşı esnasında Afgan Şiilerini mobilize ederek Fatımiyyun Tugayı adı altında savaştırmıştır. Tahran’ın olası bir iç savaş senaryosunda bu grubu, Afganistan’da savaştırmayacağının garantisi yok. Üstelik Fatımiyyun Tugayı, savaş tecrübesine de sahip.

Benzer bir şekilde İran, Şii savaş lordu İsmail Han’ı da ülkesinde ağırlıyor. Üstelik Han’a savaşçılarını eğitmesi için alan tahsis edildiği de iddia ediliyor. Elbette bu da Taliban açısından endişe verici.

İran’ın Penşir Hareketi’ne de açıkça olmasa da destek verdiği biliniyor. Nitekim Penşir Hareketi’nin en büyük destekçisi olan Tacikistan’ın İran’la münasebetlerindeki normalleşmenin de Afganistan’da ikinci Taliban döneminin başladığı 2021 yılına tekabül etmesi tesadüf olmasa gerek.

Dahası İran, Taliban’la Helmend Nehri’nin paylaşımı hususundaki sorunu da çözememiş ve taraflar zaman zaman tehditvari açıklamalarda bulunmuştur. Bu süreçte İran, 1979 yılındaki Sovyet işgalinden beri ülkeye göç eden Afgan mültecileri, sınrı dışı etme kartına başvurmuştur.

Taliban yönetiminin hiçbir devlet tarafından tanınmadığı, bunun ülkeye yatırım çekmeyi zorlaştırdığı ve buna bağlı olarak da ekonomik krizin insani krize dönüştüğü bir dönemde İran’ın Afgan göçmenleri sınır dışı etmeye başlaması, Taliban’ın ülkede etkileri daha yoğun bir şekilde hissedilen bir istihdam sorunuyla yüzleşmesi anlamına gelecek. Bunun da taraflar arasındaki gerilimi tırmandıracağı aşikar. Dönem dönem büyümese de sınırda yaşanan çatışmalar da cabası.

Böylesi ihtilafların bulunduğu bir atmosferde Taliban’ın İmam Humeyni Yardımlaşma Vakfı’nın faaliyetlerini askıya alması oldukça mühim bir gelişme. Bu hadise, taraflar arasındaki ihtilafların daha da derinleşeceğini gösterse de Taliban’ın asıl rahatsızlığının İran’ın Şiileştirme faaliyetlerinden kaynaklandığını ortaya koyuyor. Şüphesz bu durumda Taliban’ın Diyobendi Ekolü’ne dayalı dini anlayışının da etkisi büyük.

Tartışma