İran ve vekalet savaşçılarının asimetrik kabiliyetlerinin son kurbanı Birleşik Arap Emirlikleri
17 Ocak 2022 Pazartesi günü, aradan iki buçuk yıla yakın bir süre geçtikten sonra bu defa Birleşik Arap Emirlikleri’nin stratejik tesisleri benzer bir saldırıyla hedef alındı. Saldırı bir kez daha Husiler tarafından üstlenildi. Yaptıkları açıklamaya göre BAE’yi İran yapımı Kudüs-2 ve Zülfikar balistik füzelerinin yanı sıra silahlı dronlarla vurmuşlardı. Abu Dhabi Uluslararası Havalimanının yanısıra yine aynı bölgedeki Musaffah petrol rafinerisi vuruldu. Saldırılarda 3 sivil hayatını kaybetti. Birleşik Arap Emirlikleri hava savunma sistemleri saldırıyı engellemekte etkisiz kalırken, bir kez daha eylemin etkisi enerji piyasalarında görüldü.
14 Eylül 2019 tarihi Körfez bölgesindeki Arap ülkelerinin, İran ve onun uzantısı silahlı grupların asimetrik savaş metotlarından bir yenisiyle tanıştıkları gün olarak tarihe geçti. Sabah saat 04 sıralarında iki dalga halinde gelen füze ve dronlar, Suudi Arabistan’ın doğusunda devlet petrol şirketi Aramco’nun tesislerini vurdu.
Saldırıda can kaybı olmadı. Ancak Suudi Arabistan’ın o dönem 9 milyon varilin üzerinde olan petrol üretimi bir anda 4 milyon varil civarına geriledi.Uluslararası enerji piyasalarında yaşanan dalgalanma aylarca devam etti.
Saldırıyı, Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri koalisyonunun desteklediği güçlerle savaşan Yemen’deki İran yanlısı Husiler üstlendi. Ancak Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa ülkeleri bu iddiayı şüpheli buldu. Farklı istihbarat kaynaklarına göre dronlar ve füzeler İran’ın güneyinden ya da Irak’ın güneyindeki İran yanlısı gruplar tarafından gönderilmişti. Saldırı esnasında Suudi Arabistan hava savunma sistemlerinin hiçbir reaksiyon verememesi tartışma konusu oldu.
17 Ocak 2022 Pazartesi günü, aradan iki buçuk yıla yakın bir süre geçtikten sonra bu defa Birleşik Arap Emirlikleri’nin stratejik tesisleri benzer bir saldırıyla hedef alındı.
Saldırı bir kez daha Husiler tarafından üstlenildi. Yaptıkları açıklamaya göre BAE’yi İran yapımı Kudüs-2 ve Zülfikar balistik füzelerinin yanı sıra silahlı dronlarla vurmuşlardı. Abu Dhabi Uluslararası Havalimanının yanısıra yine aynı bölgedeki Musaffah petrol rafinerisi vuruldu. Saldırılarda 3 sivil hayatını kaybetti. Birleşik Arap Emirlikleri hava savunma sistemleri saldırıyı engellemekte etkisiz kalırken, bir kez daha eylemin etkisi enerji piyasalarında görüldü.
Viyana’da İran’ın nükleer programının geleceğine ilişkin müzakerelerin sürdüğü bir ortamda düzenlenen saldırı Brent tipi ham petrolün varil fiyatının 80 dolar seviyelerinden 87 doların üzerine çıkmasına yol açtı. Batı Teksas petrolünün fiyatı da benzer şekilde 85 doların üzerine çıkarak son 7 yılın en yüksek seviyesini gördü.
Amerika Birleşik Devletleri başta olmak üzere uluslararası toplum saldırıyı kınadı. Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, misilleme olarak Husilerin kontrolündeki Yemen’in başkenti Sana’ya hava saldırıları düzenlediler. Bu saldırılar da çoğu sivil 26 kişinin öldüğü açıklandı.
İsrail, saldırıda yalnızca İran teknolojisinin kullanılmadığını, Yemen’deki İran Devrim Muhafızları subaylarının da eylemin planlanmasında yer aldıklarını iddia etti.
İran’ın arkasında yer aldığı bu asimetrik savaş taktiği İran-Irak Savaşı sırasında gündeme gelen yeni bir deniz savaşı türünü akıllara getirdi. Irak, savaş sırasında İran’ın petrol gelirlerini kesmek için Körfez’deki tankerlere saldırmaya başlamıştı. Hatta bu saldırıların ilk kurbanı 30 Mayıs 1982’de İran’ın Harg Adası’ndaki tesislerinden petrol alan Türk tankeri Atlas-1 olmuştu.
Ancak “Tanker Savaşı” adı verilen bu süreç Irak’ın Fransa’dan Super-Etendard savaş uçakları ve Exocet füzeleri edinmesiyle yeni bir boyut kazandı. İran, uzun süre yetersiz silah kapasitesi nedeniyle karşılık vermekte zorlandı. 1987’de Çin malı CSSC-2 tipi gemilere karşı kullanılan füzeleri elde eden İran bu tarihten itibaren yalnızca Irak’ın değil, ona destek veren Körfez ülkelerinin, başta Kuveyt olmak üzere petrol tankerlerine saldırmaya başladı.
Artan İran saldırıları karşısında 1 Kasım 1986’ta Kuveyt petrol tankerlerinin korunması için uluslararası toplumdan yardım istedi. Bu talep ABD donanmasının İran Körfezi’ne girişiyle karşılık buldu.
1987 yılının yaz mevsiminde 1988’in ilkbahar aylarına kadar ABD donanması ile İran Devrim muhafızları çeşitli defalar çatışmaya girdi. Bu çatışmalarda İran’a ait savaş gemileri batırıldı, üzerinde Devrim Muhafızlarının karakol ve üslerinin yer aldığı petrol platformları imha edildi. Sürecin en kanlı vakası ise 3 Temmuz 1988’de İran Havayollarına ait bir yolcu uçağının, savaş uçağı olduğu zannıyla Amerikan savaş gemisi USS Vincennes tarafından düşürülmesiydi. Uçaktaki 65’i çocuk ve bebek 290 kişiden kurtulan olmadı.
İran bugün bölgedeki uzantılarını kullanarak yeri geldiğinde Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’ni, zaman zaman Türkiye’nin Irak’ın kuzeyindeki üslerini ya da Suriye ve Irak’taki ABD askeri üslerini vuruyor. Yaygınlaşan füze ve dron teknolojileri İran’ın daha düşük maliyetlerle asimetrik saldırılar yoluyla hasım gördüğü ülkeler üzerinde baskı kurmasını kolaylaştırıyor.
Viyana’da İran’ın nükleer programına yönelik müzakerelerden sonuç alınamaması halinde çok yakın gelecekte, Ortadoğu’da yüksek irtifa hava savunma sistemleri kadar alçak irtifa sistemlerine de yoğun talebin doğacağı günler yaşanacak.