İran’dan Ermenistan’a Zengezur Koridoru’nu önlemek için teröristleri kullanın çağrısı

İranlı uzmanlar, Karabağ’daki Ermenilerin Ermenistan’ın Zengezur Koridoru sınırındaki Kapan şehrine yerleştirilmesini tavsiye ediyor. 

1. resim

Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) “şer ekseni” ülkeler arasında nitelendirdiği İran, ABD’nin kendisine yönelik yaptırım baskısını arttırdığı ve İsrail’in müdahale seçeneğini gündeme taşıdığı hemen hemen her dönemde komşularla dayanışma mesajları veriyor. Lakin aynı Tahran yönetmi, görece kendisini rahat hissettiği dönemlerde Pers yayılmacılığı olarak nitelendirilebilecek vizyonuna uygun biçimde bölgesel güvenlik ve istikrar ortamını sabote edecek adımlar atmaktan sakınmıyor.

İran’ın kendi gelecek projeksiyonunda sınırlandırılması gerektiğine inandığı aktörlerin başında ise Azerbaycan gelmekte. Tahran, toprak bütünlüğünü sağlamış güçlü bir Azerbaycan’ın Güney Azerbaycan Türklerinde özendirici etki yaratacağını düşünüyor ve “Bütöv Azerbaycan” taleplerinin belirginleşmesinden endişe duyuyor. Üstelik mesele yalnızca bununla sınırlı değil.

İran, Tacikistan ve Afganistan ile birlikte hayata geçirmek istediği Fars Dünyası vizyonu için de Türk Dünyası entegrasyon süreçlerini sekteye uğratmak istemekte. Bunun için de Türkiye ile Orta Asya arasındaki kesintisiz kara bağlantısının sağlanmasını önleme arzusunda. Bunun bir sac ayağını da koridorlar oluşturmakta. Zira İran, aynı güzergahı yaptırımları delmek için kaçakçılık koridoru olarak kullanıyor. Tahran’dan Zengezur Koridoru’na ilişkin gelen itirazlar da bundan kaynaklanmakta.

Bilindiği üzere İran, Karabağ’ın işgali esnasında söylemsel olarak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü savundu. Fakat fiilen ateşkes çağrısı yaparak işgal statükosunun korunmasından yana bir tavır ortaya koydu. Hatta işgalden memnuniyet duydu.

İran İkinci Karbağ Savaşı’nda ne yapmıştı?

İkinci Karabağ Savaşı esnasında da Tahran’ın Erivan’a destek verdiği biliniyor. Bu noktada hafızalarımızı tazeleyerek üç skandal hadiseyi hatırlamamız gerekir. İlk olay, Ermenistan’a gönderilen silah ve mühimmatların yer aldığı tırların bizzat İran vatandaşı olan Güney Azerbaycan Türkleri tarafından durdurulması ve Güney Azerbaycan bölgesinde protestoların patlak vermesi.

İkinci hadise ise çok daha çirkin. Suriye’de varlık gösteren terör örgütü PKK/YPG üyesi bir Ermeni grubunun İkinci Karabağ Savaşı’nda savaşmak için karayolu üzerinden Karabağ’a geçmesi olayı. Suriye’nin Karabağ bölesi ile sınırdaş olmadığı düşünüldüğünde, bu grubun da Irak-İran rotasını kullandığını ifade etmek mümkün.

Üçüncü olarak İran, savaş sırasında hem Azerbaycan’a hem de kendi Türk vatandaşlarına meydan okumak için Azerbaycan sınırında yer alan Devrim Muhafızları Ordusu’nın (DMO) Türklerden oluşan alayının yerini değiştirip bölgeye Fars askerlerin ve komutanların bulunduğu bir alay yerleştirmişti. Bu İran’ın kendi vatandaşı olan Türkler ile yaşadığı güven sorununun da göstergesiydi.

Tahran’ın “Karabağ Ehl-i Beyt toprağıdır” vurgusundaki gizli mesajı

Tüm bu eylemleri yaparken İran, her seferinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü desteklediğini açıklamıştı. Ancak bu açıklamalar da oldukça garip imalar barındırmaktaydı. Örneğin İran’dan gelen “Karabağ, Ehl-i Beyt toprağıdır.” çıkışı hafızalardaki yerini koruyor. İlk bakışta, Hrıstiyan Ermenistan’a karşı halkının büyük çoğunluğu Şii olan Azerbaycan’a verilen bir mesaj olarak görülen bu açıklamanın iki sıkıntılı yanı var.

Bunlardan ilki, Azerbaycan seküler bir devlet ve İran’ın bu ülkeyi Şiileştirmeye çalıştığı sır değil. Nitekim savaştan sonra bu amaca yönelik faaliyet gösteren DMO destekli terör şebekeleri Azerbaycan polisi tarafından düzenlenen operasyonlarla çökertildi.

İkincisi ise İran’ın Şii-İslam Dünyası’nın liderliği iddiası. Yani Karabağ, Ehl-i Beyt toprağıdır vurgusuyla tarihi Pers yayılmacılığını içeren bir alana dair Karabağ’ın İran toprağı olarak görüldüğü ya da en azından bunun arzulandığı ima ediliyordu. Oysa “Karabağ, Azerbaycan’dır.” diyebilmek çok zor olmasa gerek.

Kafkasya’daki normalleşmenin önündeki engel: İran

İkinci Karabağ Savaşı’ndan sonra da İran, bölgedeki normalleşme süreçlerini sabote edecek adımlarıyla dikkat çekti. Örneğin Harber Fatihleri adlı tatbikat bunlardan biriydi. Benzer bir şekilde tüm normalleşme görüşmelerinin gerçekleştiği dönemde İran’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’ne yapılan terör saldırısı. Bu esnada İran’dan sık sık duyulan bir açıklama ise çok daha farklı bir tondaydı: İran’ın kuzeybatı sınırlarında değişiklik yapılmasını kabul etmeyiz.

Bu yüksek dozlu uyarının ardından da Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün desteklendiği mesajı tam İranlılara özgü diplomasi anlayışıyla yani tearüf kültürüyle her seferinde veriliyordu. Buna “Acem oyunu” ya da “Şark kurnazlığı” da denilebilir. Öyleyse soru şu: İşgal statükosunu savunarak ve Karabağ’ın işgal edilmesini yeniden teşvik ederek Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü savunmak ne kadar gerçekçi?

Esasen İranlı diplomatların tüm laf cambazlıklarının altında verdikleri mesaj açıktı. Kuzeybatı sınırlarınde değişiklik istemediğini söyleyenler, Zengezur Koridoru’nun açılmasına karşı olduklarını ima ediyorlardı. Hatta Ermenistan’ı savaş için cesaretlendiren açıklamalar da bundan kaynaklanıyordu.

İran’dan Ermenistan’a çağrı: Zengezur Koridoru’nu önlemek için teröristleri kullanın!

Tahran’ın Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü desteklediğini belirtirken, işgal statükosuna dönüşün yollarını aradığı bu “tutarlı dış politika anlayışını” 19 Eylül’de Azerbaycan ordusunun düzenlediği başarılı terörle mücadele operasyonu sonrasında da gözlemlemek mümkün. Son olarak 3 Ekim’de İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nasır Kenani şunları söyledi:

Her zaman Karabağ'ın işgal altındaki topraklarının Azerbaycan'a geri verilmesini savunduk. Kafkasya bölgesindeki sınırların değiştirilmesine ve jeopolitik değişikliklere karşıyız.

Kısacası Kenani, “Zengezur Koridoru açılmasın” diyor. Ancak bu kez çok daha kritik bir mesele var. Karabağ’dan ayrılan ve silah kullanmayı bilen ayrılıkçı Ermeni teröristler için İran basınında Ermenistan’a tavsiyelerde bulunan açıklamalar yayınlanıyor. İran uzmanı Dr. Mehmet Koç’un paylaşımlarında dikkat çektiği üzere İranlı uzmanlar, Karabağ’daki Ermenilerin Ermenistan’ın Zengezur Koridoru sınırındaki Kapan şehrine yerleştirilmesini tavsiye ediyor.

Bun noktada dikkat çekilmesi gereken ilk husus, İran’da medyanın ve akademinin devletin kontrolü altında olduğu. Dolayısıyla uzmanların bu görüşü, devletin açıkça söyleyemediği fikrinin Ermenistan’a dolaylı olarak iletilmesi anlamına geliyor olabilir. Yani İran, Ermenistan’a “Vekil unsur olarak kullanacağınız teröristleri Zengezur Koridoru’na yerleştirin.” mesajını veriyor.

Tahran yönetiminin terör örgütlerini vekaleten savaşçı olarak kullanma konusunda Arap Baharı’nda büyük bir tecrübe edindiği düşünüldüğünde, mevcut çağrılaraı bir tür tecrübe paylaşımı da denilebilir.

İran dış politikasında retorikler ve gerçekler: Söylem-eylem uyumsuzluğu

Tam da bu aşamada İran’ın söylem-uyumsuzluğuna vurgu yapmak lazım. Tahran’ın dış politikasında kullandığı iki kritik retorikten ilki, ezlenler ile dayanışma ve İslam Dünyası’nın kardeşliği mesajı. Ancak İran, Hrıstiyan Ermenistan’ı Müslüman ve hatta Şii Azerbaycan’ın meşru sınırlarının işgali için teşvik etmekte beis görmüyor; bilakis teröristlerden yararlanma konusunda tavsiye veriyor.

İkincisi ise İran’ın anti-emperyalizmle ve özellikle de “Büyük Şeytan” ile yani ABD ile mcüadele söylemi. Oysa Karabağ Sorunu’nda Erivan’ın en büyük destekçisi diasporanın güçlü olduğu başlıca ülke olan ABD. Buna sömürgeci geçmişine dönüşün yollarını arayan Fransa da dahil edilebilir. Nitekim Kenani’nin Zengezur Koridoru’na karşı olduğunu ima eden açıklamalarını yaptığı sırada Fransa Dışişleri Bakanı Catherine Colonna, Erivan’da Ermenistan’a destek ziyareti gerçekleştiriyordu.

Sonuç olarak İran, söylem-eylem uyumsuzluğunu Karabağ Sorunu’na yaklaşımında net bir şekilde gözler önüne seriyor. Tahran’ın sık kullandığı ifadeyle İran, bu süreçte ABD ve Fransa’nın yanında yer alarak emperyalizmin safına düşüyor. Terörist unsurların kullanılması konusunda Ermenistan’a verilen tavsiye ise büyük bir suç. Bunu hukuken cezalandırmak mümkün olmasa da yaşanan gelişmeleri, Türkiye ve Azerbaycan halklarının unutması mümkün değil.

Tartışma