İslam devrimine giden süreçte İran
Dünyanın en eski medeniyetlerinden birisine ev sahipliği yapan İran toprakları, tarihsel süreçte pek çok farklı yönetim biçiminin yaşandığı yerler olmuştur. İslam öncesi dönemde dünyanın en güçlü devletlerinden birisi olan Ahameniş İmparatorluğu ile başlayan farklı güç hakimiyetleri daha sonra Büyük İskender'in Makedon İmparatorluğu ile devam etmişti. İlerleyen zamanlarda ise İran topraklarına Part İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu gibi büyük uygarlıklar hakim olmuştu. İslam'ın doğuşundan bir süre sonra bu topraklar bu defa Müslümanların denetimine geçmişti. Emeviler, Abbasiler, Saminiler, Gazneliler, Selçuklular, Harzamşahlar gibi pek çok İslam devleti bu topraklarda hüküm sürmüştü. 18.yy'da kurulan Afşar Hanedanı ile İran toprakları 20.yy'ın başına kadar Türkler tarafından yönetilmişti. İran toprakların asıl kırılma ise 20.yy ile başladı.
İran'ın son Türk hanedanı olan Kaçarlar'ı yıkan isim, daha önce İngilizlerle işbirliği yapan Rıza Şah Pehlevi oldu. 1921 yılında gerçekleşen darbeyle birlikle yükselmeye başlayan ve aslında sıradan bir asker olan Rıza Şah Pehlevi, arkasına aldığı güçlü batı desteğiyle 1923 yılında Başbakan, 1925 yılında ise İran Şahı oldu.
Kaçarlar sonrasında kendi hanedanını kuran yeni Şah, İngilizlerin planlarına uygun olarak etnik ve sosyalist hareketleri bastırdı. Daha sonra ise Azerbaycan ve Huzistan gibi eyaletlerdeki özerk yönetimleri ortadan kaldırarak tüm yetkiyi merkeze aldı. Farsça dilindeki tüm dilleri yasaklayan Şah, Farsçayı tek yasal dil ilan etti. Rıza Şah Pehlevi demiryollarına ve sanayi tesislerinin kurulmasına büyük önem verdi. İran'da batı tarzı üniversitelerin açılmasını sağlayan Şah, kendi döneminde İngilizler ve gitgide güçlenen ve İran'ın en önemli sınır komşusu olan Sovyetler Birliği arasında gidip gelen bir denge politikasını uyguladı. Rıza Şah Pehlevi yeni başlayan 2.Dünya Savaşı'nda dönemin en güçlü tarafı olan Almanlardan yana saf tuttuysa da bunun karşılığı olarak İngilizler ve Rusların hışmına uğradı. İran toprakları Sovyetler Birliği ve İngiltere tarafından işgal edildi. İşgal sırasında ülkedeki Alman görevlilerin ülke dışına çıkartılmasını isteyen İngiliz ve Rusları reddeden Rıza Şah Pehlevi, tahttan çekilmeye zorlandı ve daha fazla dayanamayarak oğlu Muhammed Rıza Pehlevi lehine tahttan çekildi.
Babasından sonra tahta gelen yeni Şah, ülkede daha önce başlayan antidemokratik bazı uygulamaları kaldırdı. Bir anda başlayan özgürlük ortamında halk daha fazla reform talepleri ile meydanlara çıkmaya başladı. 2.Dünya Savaşı'nın sonrasında ülke topraklarını işgal eden Sovyetler Birliği sonrasında bazı bölgelerde başlamış olan sosyalist yapılanmalara son verdi. Sosyalist yapılanmalara İngiliz isteğiyle son veren Şah'ın bu defa karşısında milliyetçilik baskısı çıkmaya başladı. Etkinliği artan ulusal cephe 1951 yılında ülkenin en büyük gelir kaynağı olan petrol çıkartma ve işletme haklarını millileştirme kararını mecliste kabul ettirdi. Şah, üzerindeki yoğun baskıya dayanamayarak milliyetçi cephenin lideri olan Muhammed Musaddık'ı Başbakan olarak atamak zorunda kaldı.
Musaddık yetkiyi alır almaz ilk iş olarak ülkenin tüm petrolünü millileştirme kararını yürürlüğe aldı ama bu kadar ülkede büyük petrol yatırımları olan batı devletlerini rahatsız etti. Bu dönem sonrasına yaşanan bazı iç gerilimler yüzünden milliyetçi cephe dağılma emareleri gösterdi ulema cepheden ayrıldı. Sovyetlere yakın olan TUDEH partisi ise Musaddık'a desteğe devam etti. Bu destekten rahatsız olan ordu içindeki bir kanat CIA desteği ile askeri bir darbe yaptı.
Şah 1953 yılında Musaddık'ı görevden almak istediyse de çıkan isyanı kontrol edemedi ve ülkeyi terk etmek durumunda kaldı. Kendi adamları olan Şah'ın ülkeyi terk etmesine razı olmayan ABD ve İngiltere ise Ajax Operasyonu denilen bir büyük girişim başlattı.
Bunu neticesinde Musaddık tutuklandı ve Şah, daha önce sığındığı İtalya'dan İran'a dönerek tekrar başa geçti. Bu desteğin bedeli olarak İran petrollerini yönetmek için uluslararası bir konsorsiyum kuruldu ve İran artık kendi petrolünün ancak %50'sine sahip olabilecekti.
Yaşanan bu gelişmeler Şah'ı bundan sonra aha sert davranmaya zorladı. ABD'nin büyük desteği ile ülkede kalkınma harekatı başlatan Şah, ülkeyi modernleştirirken kendine bağlı olarak kurduğu SAVAK istihbarat örgütü ile muhalif tüm cephelerin sesini kesmeye çalıştı. Şah'ın bu dönemde başlattığı "Ak Devrim" hareketi ülkede sosyolojik olarak büyük değişimlere yol açtı. Hızla sanayileşmeye başlayan ülkede büyük halk kitleleri köylerden şehirlere göç etti.
Devlet desteğiyle güçlenen burjuvazi ile gecekondu mahallelerine hapsolan halk arasındaki uçurum gitgide büyüdü. Tam olarak da burada İslam devriminin öncü tohumları atılmaya başlandı çünkü düşük gelirli işçi sınıfı ulemanın yanında saf tutmaya başlamıştı. Başlatılan "Ak Devrim" hareketinin bir mağduru da toplumun önemli bir dinamiği olan çarşı esnafıydı. 1970'li yıllarda bölgede ABD'nin jandarması gibi davranmaya başlayan Şah yönetimi, içerde gitgide muhalefetin güçlenmesine ve kitlelerin mollaların yanında toplanmasına yol açtı. Kadınlara oy hakkı gibi yeniliklere karşı çıkan mollalar gitgide Ayetullah Humeyni'nin etrafında toplanmaya başladılar. Önemli bir dini figür haline gelen Humeyni, Şah tarafından ülke dışına sürgüne yollandı. Türkiye, Irak ve Fransa'da sürgün hayatı yaşayan Humeyni, Şah'a muhalefet etmeye devam etti.
İran İslam Devrimi, tam olarak bu gelişmelerin yarattığı büyük gerilimin etkisiyle Ocak 1978 tarihinde başladı. Şah'ın aleyhinde gelişen büyük kitlesel gösterilen daha sonra ülke çapında grev ve boykotlara dönüştü. Oluşan duruma daha fazla tahammül etme imkanı kalmayan Şah, 16 Ocak 1979 günü ülkeyi terk etti. ,
1 Şubat 1979 tarihinde ise dini lider Ayetullah Humeyni, bir Air France uçağıyla Tahran Havalimanı'na indi ve yüzbinlerce insan tarafından karşılandı.
11 Şubat tarihine kadar Humeyni yandaşlarıyla çatışan İran ordusu bu tarihte tarafsızlığını ilan etti ve Pehlevi hanedanının sonu gelmiş oldu. 1 Nisan 1979 tarihinde ise İran İslam Cumhuriyeti ilan edildi. Aynı yılın Aralık ayında İran'da anayasa dini esaslara göre değiştirildi ve Humeyni dini lider ilan edildi.
Türk Hanedanı olan Kaçarlar sonrasında İran, oldukça çalkantılı dönemler yaşadı. Görüldüğü üzere İran'ın petrolüne sahip olmak isteyen Batı devletleri ve Sovyetler Birliği yüzünden ülkede büyük acılar yaşandı ve ülke gelirleri uzunca bir süre yabancılara aktı. Sosyolojik altyapısı planlanmadan yapılan hamleler ise İran'da İslami bir rejime yol açtı. Antidemokratik uygulamalarıyla dikkat çeken bu rejim günümüzde hala bölgede siyasi karışıklıkların içinde olmaya devam etmektedir.