İsrail'in Gazze'ye saldırılarında "Toplu Katliamın" taktik kullanımı

26 Mayıs gecesi İsrail ordusunun güvenli bölge olarak işaret ettiği alanlarda çadırlarının içerisinde uyuyan insanlar füzelerle katledildi. İsrail'in Refah saldırısının arkasındaki gerçek sebep neydi?

1. resim

Uluslararası toplum İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyine sıkıştırdığı 2 milyon sivili katletmesini önlemeye çalışırken, 26 Mayıs gecesi, dünya Netanyahu hükümetinin ne denli göz dönmüş olduğunun yeni bir örneğini izledi. İsrail ordusunun güvenli bölge olarak işaret ettiği alanlarda çadırlarının içerisinde uyuyan insanlar füzelerle vuruldu. 30’dan fazla bebek, çocuk ve yetişkin yalnızca şarapnel parçalarının neden olduğu ölümcül yaralarla değil, yanarak yaşamlarını yitirdi.

İsrail Silahlı Kuvvetleri her zaman olduğu gibi bu katliama da kulp takmak için harekete geçti, “Batı Şeria” adlı terör hücresi mensuplarının o sırada vurulan kampta bulunduklarını, hassas mühimmat kullandıklarını ama çevredeki çadırların bilinmeyen bir sebeple alev alıp yangının başladığı gibi ipe sapa gelmez gerekçeler sıraladılar.

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ile Amerikan Kongresi’ndeki, seçim kampanyalarının finansmanlarını Siyonist lobilere borçlu pek çok siyasetçinin bu hikayeyi peşinen satın alacaklarına duydukları güvenle, standart yalanlarını piyasaya sürdüler.

Ancak bu noktada 26 Mayıs gecesi İsrail ordusunun gerçekleştirdiği son katliama belki de başka bir gözle bakmak gerekiyor. Bu vahşet askeri olmaktan çok siyasi ve diplomatik hedefleri olan, içerisinde hata barındırmayan, bile isteye bebeklerin öldürüldüğü, hatta spektaküler olmasına da özen gösterilmiş bir eylem olabilir mi? Böyle bir fikrin akla gelmesi yersiz mi?

Katliamlar askeri değil siyasi ve diplomatik hedefli

7 Ekim’de Hamas ve Gazze’deki diğer direniş gruplarının İsrail işgali altındaki topraklara saldırısıyla başlayan süreçte, ne zaman bir ateşkes ihtimali güçlense İsrail bu girişimi etkisiz kılmak için gelişmeleri ya bir toplu katliamla ya da yarattığı dehşet verici bir cinayet görüntüsü ile akamete uğratıyor.

Bunun ilk örneği 17 Ekim günü, uluslararası toplumun ateşkes yönündeki baskılarının en şiddetli olduğu esnada, ABD Başkanı Biden’ın İsrail ziyaretinin hemen öncesinde, Gazze kentindeki el Ehli Arab Hastanesi’nin vurulmasıyla görüldü.

İsrail, hastaneyi vurmakla kalmadı, hastanenin Hamas tarafından fırlatılan bir roketle vurulduğuna dair yürüttüğü dezenformasyon operasyonuyla kısa bir süre de olsa uluslararası toplumu kandırmayı da başardı. Devam eden gün ve haftalarda İsrail artan ateşkes ihtimallerini benzer savaş suçlarıyla sabote etmeyi sürdürdü.

“26 Mayıs’taki saldırının arkasındaki gerçek sebep neydi?” sorusunu sorup, öncesinde yaşanan gelişmeleri değerlendirdiğimizde, Netanyahu ve radikal Siyonistlerden oluşan hükümetin bu katliama “taktik” düzeyde ihtiyacı olduğu sonucuna varabiliriz. İşte bu “ihtiyacın” sebepleri:

  1. Netanyahu ve hükümeti açısından, Lahey Uluslararası Adalet Divanı, Uluslararası Ceza Mahkemesi ve Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun İsrail aleyhindeki kararlarına karşı bir meydan okuma ihtiyacı ortaya çıkmıştı.
  1. Saldırı tam da Brüksel’de Avrupa Birliği, Türkiye ve Körfez ülkelerinin Gazze’deki gelişmeleri dışişleri bakanları düzeyinde ele aldığı gün gerçekleştirildi. Hem Avrupa Birliği’ne hem de Filistin devletini tanıyan ve tanımayı planlayan AB üyesi ülkelere Netanyahu tarafından yanıt verilmiş oldu.
  1. İsrail içerisinde Netanyahu’nun yargılanmasından yana olan asker ve sivil bürokratlar ile siyasetçilerin sayısı giderek artıyor. Genelkurmay Başkanlığı ile istihbarat servisleri, Gazze saldırısının siyasi hedefi ortaya konmadığı için Netanyahu’ya karşı pozisyonlarını sertleştiriyorlar. Tam bu ortamda geçen hafta yüzü maskeli bir asker sosyal medyada video yayınlayarak, Refah kentine topyekun saldırı düzenlenmezse isyan çıkaracakları tehdidinde bulundu. Bu tehdidin asıl hedefi Netanyahu ile ilişkileri pek de uyumlu bir seyir izlemeyen Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi idi. Son katliam, içeride giderek yükselen çatlak seslerin susturulması açısından da Netanyahu’nun perspektifinden bakıldığında elzem hale gelmişti.
  1. 28 Mayıs Salı günü esir değişimi ve ateşkes için müzakerelerin yeniden başlayacağı haberleri geliyordu. Arabulucuların, İsrail kamuoyu ve esir ailelerinin nezdinde kabul edilebilir bir ateşkes ve esir takası planı getirmeleri, Netanyahu’nun elini kolunu bağlayabilirdi. Mısır’da başlayacak müzakerelerin sabote edilmesi ve Netanyahu için tehlike yaratacak bir planın gündeme gelmesini önlemenin yolu, bir katliamla tansiyonu yükseltmek hatta Hamas ile arabulucuların masadan çekilmelerini sağlamaktı.
  1. İki hafta önce ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Jack Sullivan, Suudi Arabistan ve İsrail’i ziyaret etti. ABD’nin hedefi Filistin devletinin kurulması şartıyla iki ülke ilişkilerinin normalleşmesini sağlamak. Riyad cephesinde pazarlık olumlu ilerlemiş olsa ki, ABD bugüne kadar Suudi Arabistan’a satmadığı saldırı amaçlı bazı silahları bu ülkeye temin etmeye karar verdi. Eğer müzakereler ilerlerse ABD, sivil nükleer programı için de Suudi Arabistan’a destek vermeyi vaat ediyor. Washington böylece Çin Halk Cumhuriyeti’nin Suudi Arabistan’daki etkisini kırmayı planlıyor. Ancak Riyad yönetiminin süreçle ilgili net bir şartı var. Netanyahu İsrail’de başbakanlık koltuğunda olduğu sürece iki ülke ilişkilerinin normalleşmesi mümkün değil. Netanyahu koltuğunu korumak için, ABD yönetiminin bu planını 26 Mayıs gecesi işlediği savaş suçuyla sabote etmeyi göze almış olabilir.
  1. İki hafta önce ABD’den bir başka heyet de İsrail’i ziyaret etti. Bu heyet ABD’de Kasım ayında yapılacak başkanlık seçiminin en güçlü adayı Donald Trump’ın diplomasi ekibi. Ekibin başında Trump’ın birinci başkanlık dönemindeki son Ulusal Güvenlik Danışmanı Robet O’Brien bulunuyordu. Bu ekibin Netanyahu ve diğer İsrailli yetkililerle yaptığı görüşmelere dair basına hiçbir bilgi verilmedi. Muhtemelen, Trump, ABD’deki Siyonist lobinin desteği karşılığında Netanyahu’ya zaman kazandırma vaadinde bulundu.
  1. ABD’deki Siyonist lobi kuruluşları AIPAC ( Amerika-İsrail Halkla İlişkiler Komitesi ) başta olmak üzere 7 Ekim’den bu yana Kasım ayındaki seçimleri etkilemek için 90 milyon dolar bağış topladılar. Netanyahu, Kongre’nin her iki kanadında ve Beyaz Saray’da, politikalarını destekleyecek isimlerin artacağı fikriyle Kasım ayına kadar müzakere etmemeyi ve savaşı sürdürmeyi istiyor olabilir.

İşte bu sebepler ve gelişmeler dizisi, İsrail’in her müzakere ve ateşkes ihtimalinde gerçekleştirdiği yeni bir katliamın, askeri olmaktan ziyade siyasi ve diplomatik taktik amaçlı olduğu fikrini güçlendiriyor.

Tartışma