Jamestown Foundation: Türkiye, Hazar'da baskın bir oyuncu haline geliyor

Türkiye, Hazar'daki adımları ile bölge genelinde yeni bir güç projeksiyonu oluşturuyor. Türk dünyası söylemine karşı Rusya, İran ve Çin nasıl hareket edecek?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Jamestown Foundation'da Türkiye'nin özellikle son dönemde Güney Kafkasya ve Hazar etrafında attığı adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Türkiye'nin, Hazar Denizi'nin petrol ve gaz zenginliğini kontrol etmek ve aynı zamanda Türkmenistan ile Azerbaycan'ı desteklemek için son önemli adımlar attığı belirtilen analizde ayrıca bu adımların bölgede etkin olmak isteyen Rusya, Çin ve İran'ı rahatsız ettiği belirtildi.

Analizde ayrıca, Türkiye'nin bölgede yeni bir güç projeksiyonu oluşturduğu tespitine yer verilirken, bölgedeki artacak rekabetin yeni bir savaş alanı oluşturma riskine dikkat çekildi.

İşte Jamestown Foundation'da yayınlanan analiz:

Rusya'nın Hazar Filosu iç denizlerde o kadar uzun süredir baskın konumdaydı ki, pek çok kişi son birkaç yıldır önemli olan tek ulusal donanma olmaktan çıktığı gerçeğini görmezden geldi.

Ancak son dönemde çok sayıda ülke donanmalarının genişlemesi nedeniyle, daha büyük bir rol üstlenmek için harekete geçiyor.

Astana, Türkiye'nin Kazakistan'da deniz araçları inşa etmesi konusunda Ankara ile anlaşmalar imzaladı ki bu anlaşmalar Orta Asya devletinin filosunu Rusya'nın Hazar Filosu'na karşı güçlü bir meydan okuma haline getirmekle kalmayacak, aynı zamanda Türk hükümetine ilk başvurulacak deniz müteahhidi olma ve hatta başkalarının bayrağı altında inşa ettiği gemileri Türk hedeflerini desteklemek için kullanma kapasitesi vererek Türkiye'nin bölge genelinde güç projeksiyonu yapmasına olanak tanıyacak.

Moskova'daki yetkililer bu gelişmeleri giderek daha fazla dikkate alıyor ve bazıları diğer kıyıdaş devletlerin denizcilik konularında Kazakistan'ı takip edebileceği uyarısında bulunuyor. Hatta bazıları bu hamlenin Türkiye'nin gücünü Türk dünyasının çok ötesine taşımasına ve eski Sovyet coğrafyasının tüm güney kısmı boyunca Çin sınırlarına kadar hakim jeopolitik güç olmasına olanak sağlayacağını öne sürüyor.

Bu tür çıkarımlar için erken olsa da, Türkiye'nin Hazar'da yaptığı ve daha da önemlisi yapmayı planladığı deniz inşasının jeopolitik ve hatta askeri rekabet için önemli bir yeni savaş alanı oluşturduğunun açık bir işaretidir.

Beş yıl kadar kısa bir süre önce Moskova, Hazar'a kıyısı olan diğer ülkelerin gemi inşa pazarını ele geçirdiğini düşünüyordu. Bu hem ikili anlaşmalar yoluyla, hem Kazakistan da dahil olmak üzere kıyıdaş ülkelerin çoğunun gemi inşası için Rusya Federasyonu'na bağlı olması nedeniyle bu şekilde bir sonuç ortaya çıkarmış gibi görünüyordu.

Ancak bu yaklaşım Rusya adına istediği gibi sonuç vermedi. Moskova, Kazakistan ve diğer kıyıdaş ülkelerle gemi inşa etmek için çok sayıda anlaşma imzaladı. Ancak bu anlaşmaları hayata geçiremedi ve bu ülkeleri başlangıçta Güney Kore gibi gemi inşa güçlerine ve şimdi de Türkiye'ye kaptırmaya başladı.

Rus analistlere göre Ankara, Hazar'a yabancı donanmaların girişiyle ilgili kısıtlamaları aşmanın bir yolunu buldu.

Moscow’s Center for Analysis of Strategies and Technologies'de kıdemli bir araştırmacı olan Yury Lyamin;

“Türkler; Hazar Denizi'nin petrol ve gaz zenginliğini kontrol etmek ve aynı zamanda Türkmenistan ile Azerbaycan'ı desteklemek için son önemli adımlar attı.”

değerlendirmesinde bulundu.

Kısacası, Ankara'nın şu anda Kazakistan'da yaptığı şey sadece bu ülkeyle ilgili değil, aynı zamanda en yakın müttefiki Azerbaycan'a yardım etmek, Türkiye'nin Hazar havzası ve Orta Asya'daki petrol ve gaza erişimini sağlamak ve kendisini muazzam bir bölge üzerinde hakim güç haline getirmek için Türk gücünün projeksiyonuyla ilgilidir.

Yury Lyamin ayrıca, Türkiye'nin Rusya Federasyonu'nun mevcut sınırları içindeki etkisini genişletmek istediğini belirtiyor.

Yury Lyamin'e göre Türkler, "Rusya'da yaşayan bazı halkların temsilcilerini, Kafkasya'nın bazı cumhuriyetlerini, Orta Volga'yı, Kalmıkya'yı, Urallar'ın bazı bölgelerini ve Sibirya'yı" kendi etki alanları içinde görüyor.

Ankara'nın "Türk dünyası" söylemi, Rusya ve Çin'in dikkatini Türkiye'nin her iki gücün de konumunu tehdit edecek uzun vadeli hedeflerinden uzaklaştırma çabası olarak nitelendirilebilir.

Uzmanlara göre; Hazar'da Türk yapımı bir filonun varlığı Rusya'yı bypass eden ticaret yollarının genişlemeye devam etmesini ve Moskova'nın İran ve Hint Okyanusu'ndaki devletlerle ticaret yapma kabiliyetinin daha da azalmasını sağlayacağından, hem Moskova hem de Pekin şu anda jeopolitik olmaktan çok jeoekonomik ciddi bir meydan okumayla karşı karşıya.

Rus analistler; bu tehlikelerin son iki yılda, özellikle de Kremlin'in Ukrayna'ya yönelik sözde "özel askeri operasyonunun" başlamasından bu yana arttığını belirtiyor.

Dolayısıyla, "Şimdi soru şu: Ukrayna ve Batı ile mücadele eden Rusya, Kazakistan ve Orta Asya'daki Türk meydan okumasını savuşturabilecek mi?”

Eğer Rusya bunu başaramazsa, gelecekte Rusya Federasyonu'nun güneydoğu sınırında Moskova'ya sadık olmayan bir başka devletin ortaya çıkması kaçınılmaz olacaktır.

Kremlin'in Türkiye'ye karşı ilk etapta Çin'e, ardından da İran'a yönelmesi muhtemel. Ancak Çin; Türkiye'nin hamlelerinin sağlayacağı genişlemiş doğu-batı ticaretinden de faydalanmak isteyeceği için, her ne kadar Çin'in çıkarları uzun vadede Türkiye'nin nüfuzunun genişlemesiyle tehdit edilebilecek olsa da, Moskova'nın çıkarlarını desteklemeyebilir.

Geriye İran kalıyor. Dolayısıyla Hazar'da Türk nüfuzunun genişlemesinin en olası sonucunun, Moskova'nın Türkiye'nin ezeli düşmanı Tahran'ı yanına çekme çabası olması muhtemel görünüyor.

Sonuç olarak, Hazar Denizi bölgesinde küçük bir yan gösteri gibi görünen şey, sadece Rusya ile bölge ülkeleri arasında değil, aynı zamanda Tahran ve Batı arasında da daha geniş bir rekabeti kolayca tetikleyebilir.

Ve bu mücadele, potansiyel olarak şu anda Ukrayna'da meydana gelen savaş kadar geniş kapsamlı sonuçları olan başka bir ciddi çatışmanın habercisi olabilir.

Tartışma