gdh'de ara...

Kafkasya'da barışa Rusya freni

Rusya, Ukrayna’da savaşın ikinci hedefine de ulaşamadı. Savaşın 68’inci günündeki manzaraya bakılırsa, Ukrayna’nın güney ve doğusundan Transdinyester’e uzayan araziyi işgal etme planının 9 Mayıs’a kadar ve hatta yakın vadede gerçekleşmesi inandırıcı görünmüyor.  Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,  9 Mayıs’ta “zaferi zorlamayacaklarını” açıkladı - muhtemelen Rus toplumunun  “büyük zafer töreni” beklentisinin gerçekleşmemesinden doğacak hayal kırıklığını önlemek için…

1. resim
02.05.2022

Zira bu, Rus toplumu için Rusya’nın Kiev ve Çernihiv’den çekilmesinin ardından yaşanan ikinci psikolojik yenilgi. Ukrayna ve diğer eski Sovyet coğrafyası ülkeleri için ise bir umut…

“Büyük ve güçlü Rusya” mitinin Ukrayna’da gün geçtikçe erimesi diğer eski Sovyet coğrafyası ülkelerinde de hareketliliği arttırıyor. Özellikle de Azerbaycan-Ermenistan hattında son iki ayda yaşananlar dikkate alınırsa, Rusya’nın halen bölge üzerindeki etkisini korumaya çalıştığını,  açık ve gizli tehditlerini, kozlarını sahaya sürdüğünü, ancak kan kaybettiğini söylemek mümkün…

Brüksel’in müdahalesi, Rusya’nın hamlesi

Putin, Ukrayna savaşının yeni aşamasını başlatmadan bir gün önce Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i Moskova’ya davet etti. Ukrayna’da savaş başlarken Kremlin’de Azerbaycan’la Rusya arasında şampanyalı kutlama eşliğinde müttefiklik antlaşması imzalandı. Türkiye ile Azerbaycan arasındaki stratejik Şuşa Beyannamesi ile çelişen bu antlaşma, Bakü’nün Moskova ile Ankara arasında denge kurma çabası olarak değerlendirilse de, Putin’in Azerbaycan’ı kontrol altında tutma girişiminden başka bir şey değildi…

Ancak bu antlaşmanın imzalanmasından daha bir ay bile geçmeden Rusya, Azerbaycan’ı Karabağ’da ateşkes ihlali ile suçladı. Müttefiklik anlaşması “dostluğu” korumaya yetmedi - Moskova’nın tepkisi propagandistlerin diliyle Azerbaycan’ı nükleer saldırı ile tehdit etmeye kadar yükseldi. Bakü’nün nükleer saldırı tehdidine tepkisi sert oldu. Putin’in Sözcüsü Peskov, açıklama yaparak “nükleer saldırı” tehdidinin milletvekili Delyagin’in kişisel hatası olduğunu açıklamak zorunda kaldı. Azerbaycan Savunma Bakanlığı, aynı zamanda ilk kez Rusya’ya Azerbaycan’da “Dağlık Karabağ” diye bir birimin olmadığını hatırlattı.

Martın ortalarında Azerbaycan, Ermenistan’a 5 maddeden oluşan barış anlaşması teklif etti. Anlaşma taslağı, tarafların karşılıklı olarak bir birinin egemenliğini ve toprak bütünlüğünü tanımasını; toprak iddialarından vazgeçilmesini ve gelecekte de bu tür iddiaların olmayacağını taahhüt etmeyi; gelecekte karşılıklı güvenlik sorunlarının oluşturulmamasını taahhüt etmeyi; devlet sınırlarının delimitasyon ve demarkasyonunun yapılarak diplomatik ilişkilerin kurulmasını ve karşılıklı ulaşım hatlarının açılmasını öngörüyordu.

Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan Erivan’ın Bakü’nün şartlarını reddetmediğini, ancak detaylara dikkat çektiğini, kendileri için Dağlık Karabağ sorununun var olduğunu, bölgede yaşayan Ermenilerin haklarının barış anlaşması kapsamında ele alınması gerektiğini söyledi.

Mart sonunda Aliyev ve Paşinyan’ın 6 Nisan’da Brüksel’de bir araya geleceği açıklandı.

Haberin açıklandığı gün – 31 Mart’ta Rusya Devlet Başkanı Putin, Azerbaycan ve Ermenistan liderleri ile telefonda görüştü. Bu, Moskova’nın iki ülke arasındaki süreci asla diğer güçlere bırakmama çabası ve uyarı görüşmesi olarak değerlendirildi.

6 Nisan’da Aliyev ve Paşinyan Brüksel’de bir araya geldi.  AB Konseyi Başkanı Charles Michel arabuluculuğunda yapılan görüşmede Azerbaycan ve Ermenistan arasında sınır hattının belirlenmesi için Nisan sonuna kadar Ortak Sınır Komisyonu kurulması konusunda anlaşma sağlandı.

Ancak, bazı pozitif beklentilere rağmen, bu anlaşma yerine getirilemedi.  Çünkü Rusya, Azerbaycan-Ermenistan konusunda kendisi haricinde başka bir “hakem”in bulunmasını kabul etmiyor ve bunu Brüksel görüşmesinin ardından önce Ermenistan Dışişleri Bakanını, ardındansa Ermenistan Başbakanını Moskova’ya davet ederek bir kez daha ifade etti. 

Her ne kadar Paşinyan’ın ziyareti iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin 30.yıldönümü adı altında gerçekleşse de, konu Brüksel görüşmesi oldu.  Ermenistan’daki Rusya yanlısı muhalefetin protestoları ve Rusya’dan garantörlük talepleri ile eşzamanlı gerçekleşen Moskova ziyaretini Kremlin’in kontrolündeki medya kuruluşları “Karabağ müzakereleri Brüksel’de değil, Moskova’da devam edecek” vurgusuyla duyurdu. Ermenistan basını ise  Kremlin’in Paşinyan’ı açıkça uyardığını yazdı.  Bu uyarının sonuçları kendini çok bekletmedi –  Brüksel ziyaretinin ardından  “Dağlık Karabağ’ın statüsü konusunda taleplerimizi yüksek tutmamamız gerekiyor, uluslararası toplum bu konuda bizi desteklemiyor” diyerek Azerbaycan’la toprak bütünlüğünün tanınmasını da içeren anlaşmaya ilişkin sıcak mesajlar veren Paşinyan Moskova görüşmesinden sonra söylem değiştirdi.  Ermenistan Başbakanı, anlaşmanın yalnızca Ermeni toplumunun onayı ile imzalanacağını söyledi.  Brüksel’de üzerinde anlaşma sağlanan ortak komisyondan ise henüz haber yok…

Moskova, Paşinyan’ı gösterilerle cezalandırıyor

Lakin Rusya’yı bu kadarı da tatmin etmemiş olacak ki, Ermenistan iktidarına yönelik baskıyı arttırmayı sürdürüyor. Ermenistan’da Rusya yanlısı muhalefet dünden itibaren Erivan’da “Hain Paşinyan’ı devirmek” için eyleme başladı.  Radikal Ermeni muhalefeti, Paşinyan’ı “Türkiye ve Azerbaycan’ın taleplerine boyun eğmekle” suçluyor.  Rusya yanlısı muhalifler, Türkiye ile Ermenistan arasında yarın yenisi yapılacak normalleşme görüşmelerine de tepkili. Eski Savunma Bakanı, muhalif Ermenistan blokunun başkanı Seyran Ohanyan dün Erivan’daki gösteride bu tepkiyi şu sözlerle ifade etti: “Bugün iktidar bize Türkiye ile Azerbaycan’ın güçlü olduğunu, o yüzden boyun eğmemiz gerektiğini lanse etmeye çalışıyor.  Hayır, Türkler bizi diz çöktüremez. Biz mücadelemizi sona kadar sürdürmeliyiz”.

Ermenistan muhalefeti, önümüzdeki günlerde gösterileri ülke geneline yayacağını duyurarak, halkı grevlere ve gösterilere katılmaya çağırdı.

Aliyev’den Ukrayna’ya: “İşgalle barışmayın”

Peki, Ermenistan cephesinde bunlar yaşanırken Azerbaycan’da ne oluyor? Bu konu bağlamında en çok dikkat çeken Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in son açıklamaları. Aliyev,  22 Nisan’da Şuşa’da yaptığı açıklamada teklif ettiği barış anlaşmasının Ermenistan’ın son şansı olduğunu, kabul edilmezse, Azerbaycan’ın da Ermenistan’ın toprak bütünlüğünü tanımayacağını söyledi.

İlham Aliyev, 29 Nisan’da ise Brüksel görüşmelerinin devamından yana olduklarının sinyalini verdi: “Avrupa Birliği bizim eski partnerimizdir, biz onun faaliyetini yüksek değerlendiriyoruz. Şimdi Avrupa barış konusunda daha sıkı çalışıyor ve biz bundan dolayı müteşekkiriz.  AGİT Minsk Grubu ise artık faaliyet göstermiyor”…

Aliyev, bu cümleleri Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın “Brüksel utanmazca AGİT Minsk Grubu eşbaşkanlarının önerdiği Rusya-Azerbaycan-Ermenistan anlaşmasının esas maddelerini kendine mal ediyor”  açıklamasından bir gün sonra yapması dikkat çekti.

Azerbaycan Cumhurbaşkanının aynı gün Ukrayna ilgili yaptığı açıklama ise daha çok konuşuldu. Aliyev Azerbaycan’ın Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini ifade ederken Ukrayna’ya “işgali kabullenmeyin ve kimin ne dediğine bakmaksızın kaynaklarınızı arttırın” önerisinde bulunarak örneklendirme yaptı: “Senin toprağını işgal eden saldırganla nasıl barışa imza atabilirsin? Biz 17 sene çabaladık ve bunun imkansız olduğunu gördük. Sonra ise biz barış için çabaladıkça saldırganın daha da saldırganlaştığını gördük.  Ermenistan bizi yeni savaşla tehdit etmeye başladı. O zaman Azerbaycan kendi gücüyle yeni realite yarattı ve daha önce Karabağ’ın Ermenistan’ın olduğunu söyleyenler şimdi Azerbaycan’ın olduğunu söylüyorlar”…

Eski sovyet ülkelerinin kazanması için Rusya’nın kaybetmesi şart

Bakü’nün Rusya ile sıcak ilişkileri dikkate alındığında Aliyev’in bu açıklamaları  çok cesurca görünüyor. Peki, Bakü bu çizgiyi sürdürebilecek mi? Elbette, Türkiye’nin özellikle 44 günlük savaşta bariz belirleyici olan desteği ve bu desteğin savaşın ardından Şuşa beyannamesi ile daha da ileri düzeye taşınmış olması Rusya karşısında Azerbaycan için ciddi bir güvenlik garantisi.  Ancak Rusya’nın Azerbaycan üzerindeki etkisinin hafife alınmayacak kadar oluşu ve  İkinci Karabağ savaşının ardından “Rus barış gücü” adı altında Azerbaycan topraklarına yerleştirilmiş “mayın” dikkate alındığında Bakü’nün Kremlin’in baskılarına açıkça direnebilmesini beklemek zor. Gerek Azerbaycan’ın, gerek Ermenistan’ın, gerekse de bütün eski Sovyet coğrafyasının daha bağımsız, daha özgür ve daha cesur tavır sergileyebilmesi için de, bölgeye barış gelebilmesi için de Rusya’nın Ukrayna’da kaybetmesi ve önemli ölçüde zayıflaması şart…