Kerkük bağlamında Türklerin bölgedeki varlığı

Uzun zamandan beri bir Türk yurdu olan Kerkük'ün tarihi ve Osmanlı dönemi sonrasında yaşanan baskıların hikayesi.

1. resim

Türkmenlerin Ortadoğu’daki varlığı, Anadolu’ya açılmamızdan da önceki tarihlere dayanmaktadır. Emevî, Abbasi, Selçuk ve Osmanlı Dönemlerinde, bölgenin en önemli nüfusu olan Türkmenler, bu süreçlerde devlet yönetiminde yer almış, askeri alanda üst düzey görevler edinmiştir.

Ancak Osmanlı İmparatorluğunun dağılmasıyla bölgedeki istikrar son bulmuş ve bölge, sahip olduğu yer altı zenginlikleri nedeniyle büyük devletlerin ilgisini fazlasıyla çekmiştir. Lozan Antlaşmasının bazı maddeleri dolasıyla Türkmenlerin o dönemde Türkiye’ye gelip yerleşme hakkı saklıdır.

Ancak yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Türkmenler, vatanlarını bırakıp gelmek istememiştir.

Birinci Dünya Savaşı sonrası İngiliz hegemonyası, bölgede en baskın güçtür. Türkmenler bu dönemlerden itibaren bölgenin diğer halkları gibi çeşitli zorluklar yaşamıştır.

Ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ve özellikle Kerkük ve Musul’da Türkiye’nin de hak iddia edebileceği korkusu sebebiyle Türkmenlerin bölgedeki varlığı; yıllar içerisinde zorbalık ve baskılarla özellikle Baas yönetimi döneminde yok edilmeye çalışılmıştır.

Bundan da önce Birinci Dünya Savaşından sonra Kerkük Türkmenleri İngilizler için bölgedeki asıl düşman haline gelmiş diğer grupları ve özellikle Kürtleri bölgede korurken Türkmenlere karşı baskıcı bir tutum izlemiştir. 1950’li yıllardan sonra I. Kral Faysal, Kral Gazi ve II. Kral Faysal isimleri İngiliz hegemonyasını buradaki yönetiminin isimleridir.

Ayrıca 1924 Kerkük Katliamı, 12 Temmuz 1946 Gavurbağı Hadisesi, 14 Temmuz 1959 Kerkük Katliamı da bu dönemde yaşanmıştır. 

1924 Kerkük Katliamı:

“Irak Türkmenlerinin anavatandan ayrıldıktan sonra uğradığı ilk soykırımdır. İngilizler tarafından Levy adı verilen Teyyari (Asuri) askerlerinin başlattığı bu olay, bayram hazırlığı yapan Kerküklülerin Büyükbazar denilen yerde esnaftan biri ile tartışmaya girmesi ile başlamıştır.” Sonrasında ise olaylar büyümüş ve çatışma çıkmıştır.

Kerkük katliamı; stratejik olarak Türklerin bölgede asimile edilmesi ve katliamlara uğramasının tarihidir. Hala daha Kerkük meselesinde yaşanan sorunlar bu minvalde devam etmektedir.

Makalenin sonunda değineceğimiz Kerkük’ün IKBY’ye bağlanmasını öngören yasa taslağı bulunmaktadır. Bugün hala sorun teşkil eden Kürtlerin bu stratejisi 1924 yılına dayanmaktadır.

Bu olaylar neticesinde 100’e yakın kişi öldürülmüştür. Askerler ceza alsa da iki yıl sonra af gelmiş ve olayın üstü kapatılmıştır.

1946 Gavurbağ Katliamı

1946 yılında çoğunluğu Türklerden oluşan bir grup işçi, haklarının gasp edilmesi nedeniyle grev başlatmışlardır. Bunun neticesinde protesto gösterileri de düzenleyen Türkler polis müdahalesi ve Irak yönetiminin baskısı ile katledilmiş ve birçok masum kişi de olaylar sırasında yaralanmıştır.

Bu hadise her ne kadar Komünist Parti’nin işi gibi lanse edilse de aslında İngilizlerin olayların yükselmesine neden oldukları düşünülmüştür. 

1959 Kerkük Katliamı

Bu katliam Irak’ta milliyetçi subayların ordu içerisinde darbe yapması sonrası gerçekleşmiştir. Bu darbeden sonra pek çok taraf sevinmiştir ancak beklenilen netice gerçekleşmemiş ve katliamlar yaşanmıştır.

Rusya’da eğitilen ve yeniden Irak’a gelen Molla Barzani’nin Irak’a gelişi ordu tarafından büyük bir mutlulukla karşılanmıştır. Sonrasında ise Barzani bin yıllık Türk şehri olan Kerkük’ü Kürt devletinin başkenti ilan etmiştir.

Bu süreçte Kerkük’e gelmiş ve geldiği gün Yıldız Kahvehanesinde oturan Türklere planlı saldırılar başlamıştır. Ardından ise posterler ve Kerkük Kürt şehridir, Türkler burayı terk edin şeklinde sloganlar atılmış ve halk baskılanmıştır.

“5000 kadar Kürt, Kerkük sokaklarında taşkınlık yaparak üç Türk'ü ağır şekilde yaralamış, sahipleri Türkler olan dükkanları yağmalamışlardı.” 

Türkler bu duruma büyük bir tepki göstermiştir. Ayrıca belediye reisi olarak yine Rusya’da eğitilmiş birinin görevlendirilmesi ve bu süreçte bölgedeki Türklerin bilinçli bir şekilde işlerden çıkarılması gibi durumların yaşanması Kerkük Türklerini daha çok sinirlendirmiştir. Bu olaylar neticesinde sokak hareketi başlamıştır.

Bu civarda yaşayan neredeyse 3 milyon Türk’ün şu anki nüfusu bu kadardır. Önceki dönemlerde ise daha yoğun olduğu düşünülmektedir.

Irak’ta yaşayan Türkleri etkileyen önemli olaylardan biri de Irak-İran savaşıdır. Bu savaş sonrasında göçler ve sonrasında kurulan siyasi yapının Türklerin aleyhine olması işleri daha da zorlaştırmıştır.

Bugün Türkler yoğun olarak Telefar’den başlayarak güneye doğru devam eden kısımda yaşamaktadırlar. Bağdat’taki sayılarının da yüksek olduğu bilinmektedir. Savaş sonrasında Irak'ın Kuzey Yönetiminin kurulması, bölgede Türklerin hem siyasi hem de sosyal ve ekonomik varlıklarına büyük ket vurmuştur.

Kerkük’ü her ne kadar sınırları içerisine almasalar da bunun için çabaları devam etmektedir. Yıllardır ayrılıkçı Kürt hareketinin Kerkük’ü başkent yapacağız söylemi son zamanlardı daha çok tartışılmaya başlanmıştır.

Bölgede yeni kurulan Irak Hükümetinin, İran Hükümeti tarafından desteklendiği iddiası bir süredir dolaşmaktadır. Hükümetin sistematik olarak bölgedeki Türkleri siyasi alanın dışına çekmeye çalıştığı iddiası Türkmenlerin partisi tarafından dile getiriliyordu.

En sonunda 1 Aralık 2022 Tarihinde Irak’taki Türkmenlerin ifadelerine göre Kerkük ve Türkmeneli’nin IKBY yönetimine verilmesi yönünde IKBY ve Irak Yönetiminin görüşmeler yaptığı dile getirildi.

Geçen aylarda da Irak Türk Gazetecisi Mustafa Kemal Yılmaz’ın ifade ettiği üzere de bu noktaya dikkat çekmek gerekmektedir. Yılmaz, İran ve Barzani’nin anlaştığına ve bu anlaşmanın Türkmenler için iyi olmayacağına dikkat çekmiştir.

Yine Yılmaz’ın haberine göre Bağdat’ta düzenlenen Devlet Yönetimi Koalisyonu toplantısında Irak tüm tarafları davet etmiş ancak Türkmenleri bu toplantıya davet etmeyerek niyetini ortaya koymuştur.

Bu toplantıda Kerkük başta olmak üzere Diyala, Musul ve Salahaddin gibi demografik olarak farklı olan bölgelerin ne olacağı konusu tartışılmıştır.

2003 yılında Saddam’ın devrilmesinden sonra 140. Madde olarak bilinen bir madde koyulmuş ve IKBY ve Irak Hükûmeti arasında 2007‘ye kadar yukarıda bahsedilen bölümlerin referandum uygulanarak hangi bölgede kalması gerektiği konusunda sonuçlandırılması gerektiği ifade edilmiştir.

Ancak 2007 yılına gelindiğinde bölgenin farklı etnik gruplarının liderleri bir araya gelmiş ve bu referandumdan vazgeçmişler ve dolasıyla maddenin de süresi dolmuştur.

1950’li ve belki de daha eski yıllardan bu yana Türk şehri olan Kerkük’ü ayrılıkçı hareketler IKBY yönetimine almak için elinden geleni yapmış ancak başarılı olamamışlardır.

2019 yılında tekrar gündeme gelen ve maddenin hukuki olarak da yargıçlar tarafından kaldırılması da IKBY’nin petrol gelirleri açısından önemli bir kaynak olan bu bölgeyi kaybetmeyi hazmedememesine yol açmıştır.

Yazının en başında ele aldığımız katliamlarla yıllar içerisinde Türkmenlerin sistematik olarak bölgeden yok edilmesi neticesinde nüfusları yıllar içerisinde azalmıştır.

Türk coğrafyalarının makus kaderi olan devletsiz Türklerin zaman içerisinde bulundukları coğrafyalardan sürülmeleri, soykırımlara maruz kalmaları, katliamlar yaşaması neticesinde öz vatanlarından koparılmışlardır. Kırım’da olduğu gibi referandum sonucunda, yüzyıllardır Kırım Türklerinin memleketi olan Kırım da Rus işgaline maruz kalmıştır.

Bugün de, ABD işgali sonrasından kurulan IKBY’nin aracılığıyla nihayetinde referandumla Kerkük’ün kültürel ve tarihi mirası silinmeye çalışılmaktadır. Bu durum yeni sorunların başlangıcı olacaktır.

Felaket getirecek olan referandumun geçekleşmesi sonrasında siyaseten ve kültürel olarak Türkler bölgeden tamamen dışlanacaktır. Yeni katliamların, soykırımların ve asimilasyonların başlangıcının referandumu olacaktır.

Hilal Gül Karagöz

Kaynaklar

Tartışma