Middle East Eye: Türkiye Orta Doğu'daki hassas dengeyi nasıl koruyor?

Türkiye, Orta Doğu'da bölgesel politikayı yönlendirecek bir dış politika vizyonu ortaya koyuyor. Türkiye, İsrail-Filistin savaşı ve İran-İsrail-ABD üçgeninde bölgesel nüfuzunu artırmayı başarıyor.

1. resim

İngiltere merkezli yayın yapan Middle East Eye'de, Türkiye'nin son dönemde Ortadoğu'da attığı politika adımlarının değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.

Ortadoğu'nun özellikle son dönemde ortaya çıkan çatışma ortamından uzaklamaşı ve birçok zorlukla karşı karşıya olan bölgenini yeni bir pozitif yönelime ihtiyacı olduğu belirtilen analizde, İran, Suriye ve Rusya ile bölgesel konularda görüşmeler yapan Türkiye'nin şimdi de Irak'a yöneldiği belirtildi.

Analizde ayrıca; Türkiye'nin İsrail-Filistin çatışmasında ve İran-İsrail-ABD üçgeninde nüfuzunu artırmayı başarırken aynı zamanda da bölgesel olarak elini güçlendirdiği tespiti yapıldı.

İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın geçtiğimiz günlerde Irak'a gerçekleştirdiği "tarihi" ziyaret, Türkiye'nin ikili ilişkilere odaklanarak bölgesel işbirliği arayışında olan yeni bir dış politika konseptini kararlılıkla devam ettirdiğini gösteriyor.

Bu konseptin iki ayağı var. Ekonomi odaklı bir dış politika ve bölge ülkeleriyle işbirliği. Türkiye'nin bu politikası ayrıca; karşılıklı bağımlılıklar yaratarak bölgesel istikrarı teşvik etmeyi amaçlamaktadır.

Türkiye, Orta Doğu'da bölgesel politikayı yönlendirecek bir vizyon ortaya koymaktadır. Zira Türkiye, özellikle son dönemde çok sayıda soruna rağmen, Irak'tan önce Mısır, Suudi Arabistan ve BAE'ye de el uzatmıştır.

Orta Doğu birçok zorlukla karşı karşıya ve yeni bir pozitif yönelime ihtiyaç var.

Türkiye 2011 Arap Baharı ayaklanmalarından önce bölge için model bir ülke haline gelmişti. Ancak o zamandan bu yana dış politika dengesi çeşitli nedenlerden dolayı değişti.

Suriye savaşındaki gelişmeler, Libya ve Doğu Akdeniz'deki anlaşmazlıklar ve Rusya-Ukrayna çatışması Türkiye'nin dış politikasında kriz yönetimine öncelik vermesine neden oldu.

Bu krizler çözümsüz kalmaya devam ederken, aynı zamanda kontrol ve denge sağlanmış görünüyor.

Türkiye ayrıca İsrail-Filistin çatışmasında ve İran-İsrail-ABD üçgeninde nüfuzunu artırmayı başarırken, Dağlık Karabağ sorununda Azerbaycan ile elde ettiği avantaj Ankara'nın bölgesel elini güçlendirmiştir.

Yine de Türkiye ile İran arasındaki bölgesel rekabet devam etmekte, Irak ve Suriye bu rekabetin ana zeminini oluşturmaktadır.

İran, Suriye ve Rusya ile bölgesel konularda görüşmeler yapan Türkiye, şimdi de Irak'a yöneliyor.

Bölgesel işbirliği

Özellikle 2019'da Irak'ta yaşanan hükümet karşıtı protestolardan bu yana, halkın İran'ın ülkedeki nüfuzuna duyduğu kızgınlığı görmezden gelmek zor.

Ancak İranlı komutan Kasım Süleymani'nin 2020'de Bağdat'ta ABD tarafından öldürülmesinden bu yana İran'ın Irak'taki etkisi zayıflamış olsa da Ankara Tahran'ı dışlamak istemiyor.

Aksine İran'ın bölgesel rolünü kontrollü bir şekilde sürdürmesini istiyor çünkü İran süreçten ne kadar uzaklaştırılırsa o kadar saldırganlaşabilir.Böyle bir senaryoda bölgesel işbirliği kavramını geliştirmek giderek zorlaşacaktır.

Nihayetinde İran'ın azalan etkisi, ekonomi ve hizmet temelli bir hükümet programının benimsenmesiyle pekişmiş görünüyor. Sudani hükümet programını açıkladığında, ekonomik kalkınma öncelikler listesinde üst sıralarda yer alıyordu.

Bu amaçla ilk olarak son iki yıldır parlamento tarafından onaylanmayan bütçe yasası üzerinde çalıştı ve Irak'ta ilk kez 2023, 2024 ve 2025 yıllarını kapsayan üç yıllık bütçe birlikte onaylandı.

Böylece Sudani hükümetiyle birlikte Irak'ta siyasetten çok ekonomik ilerleme ve sürdürülebilir kalkınma konuşulmaya başlandı.

Bu durum, özellikle 2021 seçimlerinden ve komşuları ve bölge ülkeleriyle dengeli ilişkiler geliştirme çabalarından sonra Irak halkı ve siyasetçileri tarafından geniş ölçüde kabul görmüştür.

Irak, İran'ın Orta Doğu politikaları için bir operasyon üssü ve Tahran burayı tamamen kaybetmek istemiyor.

Örneğin Devrim Muhafızları komutanlarını Irak'ta eskisi kadar göremiyoruz. Ayrıca Iraklı milis gruplar Irak'ın içinden çok Irak dışında eylem yapmayı tercih ediyor gibi görünüyor.Bu durum İran'ın Irak'taki baskısını azalttığı şeklinde yorumlanabilir.

Bu durum, İran'ı tamamen dışlamadan dengede tutmaya çalışan Türkiye'ye Irak ile işbirliği yapmak için mükemmel bir fırsat sunuyor.

Türkiye, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Bağlantısızlar Hareketi'ne benzer bir şey yaratmaya çalışıyor gibi görünüyor.

Bu hareketin merkezi Irak olabilir ve Türkiye'nin ikili ilişkilere büyük önem vermesinin, hatta Irak'ın iç siyasi sorunlarını çözmek için inisiyatif almasının nedeni de budur. Türkiye bunu Bağdat ve Erbil arasındaki sorunların çözümünde arabulucu ve yardımcı bir rol oynayarak yapabilir.

Erdoğan'ın Bağdat ile birlikte Erbil'e yaptığı ziyaretin amaçlarından biri de buydu.

Önümüzdeki aylarda Suudi Arabistan, Ürdün, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi diğer bölge ülkelerinin de Türkiye ve Irak tarafından geliştirilen ekonomik girişimi desteklemek için adım attığını görebiliriz.

Bu arada İran'ın ve hatta Suriye'nin de Kalkınma Yolu projesine dahil edilebileceği konuşuluyor. Böylece proje Orta Doğu'da istikrara önemli bir katkı sağlayabilir.

Tartışma