gdh'de ara...

Libya ve Türkiye arasındaki hidrokarbonlar anlaşması ne anlama geliyor?

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Ticaret Bakanı Mehmet Muş, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun ve Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın'dan oluşan heyet, 3 Ekim'de Libya'nın başkenti Trablus'a sürpriz bir günübirlik ziyaret gerçekleştirdi.

1. resim

Gazeteci Taha Yasin, Libya'daki son gelişmeleri ve Türk heyetinin ülkede yaptığı anlaşmaları gdh.digital'e değerlendirdi.

Ziyaret esnasında enerji, savunma, ticaret ve iletişim alanlarında iki ülke arasında iş birliğini güçlendirici adımlar atıldı. Bu adımlardan en önemlisi ise hidrokarbonlar alanında imzalanan mutabakat muhtırası oldu.

İki ülke arasında "hidrokarbonlar alanında karada ve denizde ikili bilimsel, teknik, teknolojik, hukuki, idari ve ticari iş birliğinin geliştirilmesini öngören" bir mutabakat muhtırası imzalandı.

Mutabakat ile artık uygulama aşamasına geçildi

27 Kasım 2019'da Ankara ile Trablus arasında imzalanan "Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılması" ile “Güvenlik ve Askeri İşbirliği” mutabakat muhtıraları artık uygulama aşamasına girmiş oldu.

Nitekim anlaşma sonrası konuşan Çavuşoğlu, ‘’Biraz önce imzaladığımız hidrokarbon anlaşması hem karada hem denizde ve yetki alanlarımızda kazan-kazan anlayışıyla Türk ile Libya firmalarının birlikte araştırma, sondaj gibi iş birliğine gitmesini hedefliyor.’’ ifadelerini kullanmış, aynı şekilde Libya Başbakanı Dibeybe’de, “Türkiye ile imzalanan deniz anlaşmasına göre, petrol arama çalışmaları yapılacak.’’ demişti.

Bu sözler iki ülkenin ortak bir şekilde hem denizde hem de karada beraber arama ve sondaj çalışmaları safhasına geçtiğini söylemek mümkün. Türkiye’nin yakın zaman içerisinde Libya’nın münhasır ekonomik bölgesi (MEB) içerisinde sismik arama çalışmalarına başlaması bekleniyor.

Öte yandan Türkiye’nin 4 sondaj gemisi ve 2 sismik araştırma gemisinden oluşan güçlü bir enerji filosunun bulunması ve bu filo ile hem Akdeniz hem de Karadeniz’de somut keşifler elde etmesi de anlaşma için önemli bir referans haline geldi.

Anlaşmanın zamanlaması küresel enerji krizi açısından kritik

Tam bir çekişme sahnesine dönüşen Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon sahaları, küresel anlamda ortaya çıkan enerji krizi ile beraber hem Akdeniz’e kıyısı olan ülkeler hem de enerji ihtiyacını karşılamak isteyen üçüncü ülkeler tarafından güç mücadelesinin göbeği konumuna geldi.

Buradaki potansiyel hidrokarbon kaynaklarının güvenli bir şekilde Avrupa’ya transferi ise uzun süredir İsrail, Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan tarafından tartışılıyor. Hatta bu transfer işlemi için Türkiye'nin devre dışı bırakıldığı EastMed Boru Hattı Projesi ortaya atılmış ancak ABD’nin desteğini geri çekmesi sonrası proje çökmüştü.

Öte yandan Rusya’dan Avrupa’ya doğalgaz taşımak için inşa edilen Kuzey Akım 1 ve Kuzey Akım 2 boru hattındaki gaz sızıntıları ise Libya’dan Avrupa’ya 510 kilometrelik Yeşil Akım (Green Stream) hattı ile taşınan doğal gazın da güvenliğini gündeme getirdi. Öyle ki İtalyan medyasında çıkan haberlere göre İtalyan Donanması, mayın arama gemileri, fırkateynler ve deniz karakol uçakları ile bu gaz hattının korunması için çalışmalara başlayacak.

İtalya’nın bu kaygısının sebebi ise Rus güvenlik şirketi Wagner'e bağlı paralı askerlerin Libya'daki varlığı ve İtalya’ya akışı sağlanan doğalgaza sabotaj ihtimali.

Wagner'in Libya'daki yayılım haritasına bakıldığında, İtalya'ya ihraç edilmekte olan Akdeniz’deki Libya doğal gaz platformlarını kontrol etmediği ancak karadaki sahaların çoğunluğuna yakın bölgelerde konuşlandığı görülüyor.

Ancak Wagner'in, karadaki doğal gaz sahalarında üretimi durdurmak marifetiyle, Akdeniz'den çıkarılan ve Avrupa'ya ihraç edilen doğal gazın iç piyasada kullanılmasını sağlayabileceği ihtimali göz önünde bulunduruluyor.

Öte yandan Türkiye’nin, Libya’nın MEB sahasından arama ve sondaj faaliyetlerinde bulunması önümüzdeki dönemde Türkiye ve İtalya arasında krizlere sebebiyet verebilir.

Anlaşmanın bölgesel etkileri

Libya 2019’da deniz yetki anlaşması ile Girit’in güneyindeki haklarından vazgeçmediğini göstermiş ve Yunanistan ile Mısır 2020 yılında "deniz yetki alanlarını sınırlandırma anlaşması" imzalayarak bu hamleye karşılık vermişti.

3 Ekim’de imzalanan anlaşma yine Yunanistan ve Mısır cephesinden eleştiri aldı. Yunan Dışişleri Bakanı Dendias’ın 9 Ekim’de Kahire’yi ziyaret ederek Mısırlı mevkidaşı ile görüşmüş ve ‘’Türkiye'den gelecek her türlü provokasyona cevap vermeye hazırız.’’ ifadelerini kullanmıştı.

Yunanistan’ın anlaşmalara karşı çıkması ise üç temel konudan kaynaklanıyor. Halihazırda Ege ve Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı gerginliği arttırıcı tavırlarda bulunan Yunanistan, Türkiye’nin Libya ile anlaşarak güneyinde faaliyet göstermesini istemiyor.

Diğer bir rahatsızlık ise Libya’nın ‘’hakkı olan’’ Girit’in güneyindeki haklarını Türkiye ile anlaşarak uluslararası anlamda kazanması. Libya, Türkiye ile iki anlaşmayı imzalayarak Girit’in güneyinde Yunanistan ile yapılacak anlaşmaya nazaran 16 bin 700 kilometrekare daha fazla bir deniz alanı kazandığını not etmek gerekiyor.

Başbakan Dibeybe de bu konuya değinerek, ‘’Girit'in güneyindeki karasuları hakkımızdan vazgeçmeyeceğiz. İmzalanan protokol, bölgesel sularımızdaki büyük petrol servetimizi ve buna bağlı yatırımlarımızı güçlendirecek.’’ ifadelerini kullanmıştı.

Bu durum aynı zamanda çeşitli aktörler tarafından ‘’mutabakat sadece Türkiye’nin çıkarlarına odaklanıyor’’ iddiasını çürüterek, ortada bir kazan-kazan olduğunu gösteriyor.

Jeopolitik açıdan ise Yunanistan, Türkiye-Libya deniz sınırlarının kendisinin Doğu Akdeniz’e olan erişimini kesmesini ve Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki MEB’inin güçlenerek, diğer komşu ülkelere örnek teşkil etmesini istemiyor.

Öte yandan Türkiye’nin Libya’nın ekonomik sahasında hidrokarbon arama çalışmalarına başlaması halinde Yunanistan’ın nasıl tepki vereceği, önümüzdeki dönemde gündemi oldukça meşgul edecek. Nitekim Türkiye’nin bölgeye göndereceği sondaj ve arama gemilerine şu anda Libya açıklarında bulunan fırkateynler ile koruma sağlaması bekleniyor.

Anlaşmaya olumsuz tepki veren bir diğer ülke Mısır ise Libya’daki nüfuzunun zayıflarken, Türkiye’nin başta ülkenin doğusu olmak üzere Libya’da ekonomik ve siyasi olarak güçlenmesinden endişe ediyor.

Türkiye, Libya’da bütün taraflar ile temas halinde

Türkiye, anlaşma ile Libya’daki konumuna dair uluslararası aktörlere bazı somut mesajlar verdi.

ABD ve AB başta olmak üzere uluslararası aktörler uzun süredir Libya’daki istikrarsızlığa karşı pasif ve risksiz bir yaklaşım sergiliyor. Dünyanın gözünün Rusya-Ukrayna savaşına çevrildiği şu günlerde, Türkiye’nin bu hamlesi ile Doğu Akdeniz’de ve Libya’daki konumunu güçlendirirken, Libyalı aktörlere güven pompalanmasını sağladı.

Enerjinin kendisi kadar enerji güvenliğinin de hayati bir role büründüğü günümüzde, enerjide ‘’güvenli’’ merkez ülke konumunu hedefleyen Türkiye’nin bu adımı, hedefine ne kadar yaklaştığının parametresi konumunda.

Anlaşmanın ardından konuşan Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ‘’Libya'daki tüm kesimlerle de görüşüyoruz. Geçmişte görüş ayrılığına düştüğümüz tüm Libyalı gruplar bu anlaşmayı güçlü bir şekilde destekliyor.’’ ifadelerini kullanarak, Libya’daki bütün taraflar ile temas halinde olunduğunu ve anlaşmanın sadece ülkenin batısı değil tamamına hitap ettiğini gösterdi.

Öte yandan ağustos ayında Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi (TM) Başkanı Akile Salih Türkiye’ye gelerek Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmer gerçekleştirmiş olması ve daha öncesinde de Türkiye’nin Trablus Büyükelçisi Kenan Yılmaz, Bingazi’de temaslarda bulunması, bu sözlerin nişanesi olarak kabul edilebilir.

Türkiye anlaşma ile Trablus’taki hükümete dair desteğin devam edeceğini ve Libya’da oldubittilere izin verilmeyeceğini de gösterdi. Nitekim Tobruk'taki Temsilciler Meclisi, mevcut Ulusal Birlik Hükümeti'nin görev süresinin 24 Aralık 2021'de dolduğu gerekçesiyle 10 Şubat'ta ülkenin batısındaki milletvekillerinin çoğunun katılmadığı oturumda Fethi Başağa'yı başbakan seçmiş, 1 Mart'ta da Başağa hükümetine güvenoyu vermişti.

Başağa ise Trablus’taki hükümeti askeri ve siyasi yollar ile devirmeye çalışmış ancak çabaları başarısızlık ile sonuçlanmıştı.

Tartışma