Middle East Eye: ABD, İsrail'in Gazze'deki soykırımına nasıl ortak oluyor?

ABD İsrail'den; Rachel Corri, Shireen Akleh ve Aysenur Ezgi Eygi gibi ABD vatandaşlarının ölümünün hesabını bile soramıyor. Gazze'de yaşananlar, sadece İsrail'in değil ABD'nin de soykırımına dönüşüyor!

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından Middle East Eye'de, ABD'nin İsrail'in soykırım savaşına verdiği desteğin ve ABD'nin Ortadoğu'da gerçekleşen diğer çatışmalardaki politikalarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

ABD'nin, 11 Eylül sonrası “sonsuza dek sürecek” çok sayıda savaşa destek verdiği belirtilen analizde, ülkenin son olarak ise İsrail tarafından yürütülen soykırım savaşı için de silah üretmeye ve savaşı finanse etmeye devam ettiğine dikkat çekildi.

Analizde ayrıca; ABD'nin Rachel Corri, Shireen Abu Akleh ve son olarak geçtiğimiz günlerde öldürülen Aysenur Ezgi Eygi gibi ABD vatandaşlarının bile hakkını savunmayarak, İsrail'in soykırımına ortak olduğu tespiti yapıldı.

İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:

Savunma bütçesi, Rusya ve Çin'in ardınan gelen en büyük 10 ülkenin toplamından daha fazla olan ABD, doğal olarak uluslararası bir hegemon güç olmaya devam ediyor.

Ancak ABD artık, bir zamanlar kendisini dünyaya sattığı gibi “iyiliksever” bir imparatorluk değil.

ABD şimdi, 11 Eylül sonrası sonsuza dek sürecek savaşlara geçiş yaparken ve şu anda yaşanan bir soykırımın silahlarını üretmeye, finanse etmeye ve kullanmaya devam ederken genel olarak dibe vurmuş durumda.

Bu süreç içerisinde elbette teolojik çıkarımlar var. Müslümanlar doğal olarak Filistin'i kutsal topraklar olarak görüyor, tıpkı Yahudiler ve Hıristiyanlar gibi.

İsrail'in Filistin topraklarını yetmiş yılı aşkın bir süredir işgal altında tutması, Batı Şeria'da sürekli olarak yasadışı İsrail yerleşimlerinin inşa etmesi ve İsrail'in insan hakları ihlallerinin giderek büyüyen listesi de dahil olmak üzere tarihsel çıkarımlar da var.

Ancak akla gelen en büyük fark, bu soykırımın her ayrıntısının yayınlanıyor olmasıydı.

Uluslararası Adalet Divanı'ndaki Güney Afrika ekibinin danışmanı Blinne Ni Ghralaigh'in deyimiyle bu bir “canlı yayın soykırımı”.

Bu soykırım; telefonunuzda, bilgisayar ekranınızda, sosyal medyada yayınlanıyor ve sağlıklı bir vicdan, on binlerce Filistinli çocuğun parçalanmış bedenlerini görmezden gelemez.

Kibir ve ikiyüzlülük

Ancak bu süreç, ABD'nin binlerce masum sivilin öldürülmesinde suç ortağı olduğu ilk olay değil.

Afganistan'da ve daha sonra Irak'ta Amerikan askeri makinesinin kurbanları kendi ölümlerini ve yıkımlarını canlı yayınlayabilselerdi ne olurdu?

ABD kaç katliama aracılık etmiş ya da bizzat gerçekleştirmiştir? Kaç kurbandan asla bahsedilmeyecek?

Örnek olarak; 2020 yılında New Yorker, Bilgi Edinme Özgürlüğü Yasası kapsamında, ABD Deniz Piyadelerinin 24 Iraklı erkek, kadın ve çocuğu öldürdüğü bir sivil katliamı olan 2005 Haditha katliamının görüntülerini elde etmek amacıyla Deniz Kuvvetleri, Deniz Piyadeleri ve ABD Merkez Komutanlığı'na dava açtı.

Küçük kurbanlar arasında üç yaşında bir kız çocuğu ve sadece altı adım ötesindeki bir kişi tarafından başından vurulan Abdullah adında dört yaşında bir erkek çocuğu vardı.

Dört yıl süren uzun bir mücadelenin ardından, Mart ayında ABD askeri kurumları katliamın görüntülerini yayınladı. Ancak failler cezasız kalmaya devam ediyor.

Haditha katliamı sadece ABD'nin Irak işgalinin değil, Batı'nın yapay değişim yaratma, yerel halklar pahasına ulusal güvenlik çıkarlarını güvence altına alma ve Müslüman dünyaya kendi iradesini dayatma yönündeki acımasız girişiminin de bir mikrokozmosudur.

Afganistan ve Irak'ta sonsuza dek süren savaşlardan, Barack Obama'nın Yemen, Pakistan ve Somali'de insansız hava araçlarıyla vurma politikasını körükleyen “sahada bot yok” kararına kadar, ABD'nin manevi ölümü uzun zamandır yaklaşıyor.

Çünkü gelinen noktada mesele sadece cinayet ve yıkım değil, aynı zamanda kibir ve ikiyüzlülüktür.

Şeytani savunma

Gazze'deki hastanelere, camilere, kiliselere ve 500'den fazla okula atılan bombalar büyük ölçüde Amerikan bombalarıdır.

Amerika, İsrail'in savaş suçlarını ve insan hakları ihlallerini görmezden geliyor ve devam eden soykırımını sürdürmesine izin veriyor. İsrail aslında bir yandan da, Amerika'nın manevi ölümünün tabutuna son çiviyi çakıyor.

Washington onlarca yıldır İsrail'in Amerikan vatandaşlarını katletmesine karşı bile sessiz ve umursamaz kaldı. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray, brifinglerinde kendi vatandaşlarına yönelik saldırıları bile savundu.

2003 yılında 23 yaşındaki Amerikalı aktivist Rachel Corrie, Gazze'de bir İsrail buldozeri tarafından ezilerek öldürüldü. Bu buldozer, ABD tarafından İsrail'e satılan bir Amerikan buldozeriydi.

Filistin asıllı Amerikalı Shireen Abu Akleh ise 2022 yılında Batı Şeria'da İsrailli keskin nişancılar tarafından öldürüldü.

Daha bu hafta İsrail güçleri, Nablus'un güneyindeki yasadışı İsrail yerleşimlerine karşı düzenlenen protestolara katılan 26 yaşındaki Türk asıllı Amerikalı Aysenur Ezgi Eygi'yi vurarak öldürdü.

İsrailli yetkililer “olayı inceleyeceklerini” ifade ettiler ki bu on yıllardır yinelenen ve sonucu olmayacak bir yanıttı.

ABD, İsrail'in Filistin'i işgali karşısında bir müzakereci, hakem ya da herhangi bir şekilde tarafsız bir ses değil. Bu durum İsrail açısından bir bakıma da ABD'nin varoluş nedenidir.

Gelinen noktada; Gazze soykırımı aslında bir Amerikan soykırımıdır ve Amerikalıların dünyadaki savaş suçlarındaki suç ortaklığıyla yüzleşmelerinin zamanı gelmiştir.

Tartışma