Middle East Eye: Batı'nın çifte standartı ve ABD hegemonyasına meydan okumak!

ABD'nin çifte standartları, birçok ülkenin uluslararası sisteme meydan okumasına neden oluyor. “Batı demokrasilerinin üstünlüğü” ve uluslararası sistemdeki ABD hegemonyası sona mı eriyor?

1. resim

İngiltere merkezli yayın yapan Middle East Eye'de, ABD'nin küresel düzendeki çifte standarlarının son dönemde küresel gelişmeleri nasıl etkilediğinin ve küresel düzenin devamına dair gelişmelerin değerlendirildiği bir analiz kaleme alındı.

ABD istihbarat topluluğunun kısa bir süre önce yayınladığı yıllık tehdit raporuna atıfta bulunulan analizde, ABD'nin “küresel düzene olan meydan okumaları”, “ABD'ye olan meydana okuma” olarak tanımladığına dikkat çekildi.

Analizde ayrıca, ABD'nin özellikle İsrail ile ilgili izlediği stratejinin çifte standartının belgesi haline geldiği ve özellikle son dönemde bu çifte standart nedeni ile Küresel Güney olarak adlandırılan birçok ülkenin küresel düzene açıkça meydan okumaya başladığı belirtildi.

İşte Middle East Eye'de yayınlanan analiz:

ABD istihbarat topluluğu kısa bir süre önce ülkenin ulusal güvenliğine yönelik dünya çapındaki tehditlere odaklanan yıllık tehdit değerlendirmesini yayınladı.

Belge, Merkezi İstihbarat Teşkilatı, Ulusal Güvenlik Teşkilatı, Federal Soruşturma Bürosu ve bir düzineden fazla diğer kurumun ortak analizlerini ve görüşlerini yansıtıyordu.

Raporun ön sözünde;

"Önümüzdeki yıl boyunca Amerika Birleşik Devletleri, büyük güçler arasında hızlanan stratejik rekabet, daha yoğun ve öngörülemez ulus ötesi zorluklar ve geniş kapsamlı etkileri olan çok sayıda bölgesel çatışma nedeniyle giderek kırılganlaşan bir küresel düzenle karşı karşıya kalacaktır."

tespiti yer alıyordu.

Raporda ayrıca;

“Hırslı ama endişeli bir Çin, çatışmacı bir Rusya, İran gibi bazı bölgesel güçler ve devlet dışı aktörler, uluslararası sistemin uzun süredir devam eden kurallarına ve ABD'nin bu sistemdeki üstünlüğüne meydan okuyor."

ifadeleri kullanıldı.

Dolayısıyla İran, Rusya ve Çin, uluslararası sistemin uzun süredir devam eden kurallarına meydan okudukları iddiasıyla başlıca suçlular olarak gösterildi.

Burada aslında sürpriz yok. Zira bu, yıllardır ABD politikasının tehdit olarak tanımladığı başlıca mesele olarak özetlenebilir.

Sorun raporun, BM Şartı ve BM sözleşmelerinde yer alan uluslararası teamül hukuku mu yoksa ABD liderliğindeki sözde kurallara dayalı dünya düzeni mi baz aldığıdır.

Uluslararası hukuk ve BM Şartı, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra inşa edilen küresel düzenin temel direkleridir.

Bu düzen neoliberal ideolojiye dayanmakta ve Gazze'de yaşanan trajedinin en son ve en görünür örneği olduğu çifte standartlarla doludur.

“ABD istisnacılığı” ve “batı demokrasilerinin tartışmasız üstünlüğü” gibi bir dizi varsayıma dayanan bu sistem, ulusal yasaların evrensel yasalar olduğunu iddia etmektedir.

Bu düzen gayri resmi bir sloganla şöyle özetlenebilir.

"Dostlarım için her şey, düşmanlarım içinse kanun."

ABD hegemonyasına meydan okumak

Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, ABD istihbarat topluluğunun raporu Çin, Rusya ve İran'ın yanı sıra bir avuç devlet dışı aktörü sadece uluslararası sistemin kurallarına değil, her şeyden önce ABD'nin "sistem içindeki üstünlüğüne" meydan okumakla suçluyor.

Görünen o ki asıl suç sistemin kendisine değil ABD hegemonyasına meydan okumaktır.

Yine de, böylesine mantıksız bir yaklaşım birkaç yıl önce hala kabul edilebilirken, şimdi bu yaklaşıma Küresel Güney olarak adlandırılan birçok ülke tarafından açıkça meydan okunuyor.

Avrupa ve Doğu Asya'daki ülkelerin sadece küçük bir kısmı ABD'nin üstünlüğünü istikrarlı bir uluslararası sistemin vazgeçilmez bir önkoşulu olarak görmeye devam ediyor.

Küresel düzen, ABD merkezli tek kutuplu bir yapıdan çok kutuplu bir yapıya doğru kaymaktadır.

Tarih boyunca imparatorluklar yükselmiş ve sonra çökmüştür. Gelinen noktada, ABD'li politika yapıcıların tarihin bu kurallarına uyum sağlamaları ve vazgeçilmez oldukları fikrinden vazgeçmeleri akıllıca olacaktır.

Şimdi ikili bir seçimle karşı karşıyalar. İngiltere'nin 1945'ten bu yana aşamalı olarak yaptığı gibi tarihin hükmünü kabul etmek ya da buna feci bir şekilde direnmek.

Çifte standart

ABD'nin küresel konumunu zayıflatan asıl faktör, bazı otokrasilerin sözde eylemleri değil, daha çok Washington'un kendi uluslararası davranışları ve çifte standartlarıdır.

İsrail'in Gazze'deki katliamına verdiği tereddütsüz destek bunun bir örneğidir.

Gazze'de ateşkes talep eden BM Güvenlik Konseyi kararının kısa süre önce kabul edilmesinin ardından Biden yönetiminin sergilediği tavır bu durumu mükemmel bir şekilde ortaya koymaktadır.

ABD, kararın çekimser kalarak geçmesine izin verdikten sonra, kararı bağlayıcı olmayan bir karar olarak nitelendirerek anlamını ve etkisini en aza indirmek için acele etti.

Dolayısıyla, açıklık getirmek adına, uluslararası sistemin uzun süredir devam eden kurallarının ana sağlayıcısı olmakla övünen vazgeçilmez ulus, esasen başka bir BM üyesi devlete (İsrail), Gazze'de 34.000'den fazla insanın öldürülmesinin ardından derhal ateşkes talep eden bir Güvenlik Konseyi kararını görmezden gelebileceğini ortaya koydu.

Trajik ironi şu ki Netanyahu hükümetinin ABD'nin bu telkinine ihtiyacı bile yoktu. Çünkü zaten kararı görmezden gelecekti.

Bilindiği üzere BM Güvenlik Konseyi kararları her zaman bağlayıcıdır ve Biden yönetimi, böylece ikiyüzlü çifte standartlarını tüm dünyanın önünde belgelemiş oldu.

Tartışma