gdh'de ara...

Mises Institute: Avrupa enerji krizini, ideolojik saplantı ve kibir nedeniyle yaşıyor

Bu krizin bize gösterdiği bir şey varsa o da; Avrupa bu krizi, enerji politikalarını belirleyen yasa koyucuların ideolojik saplantıları, kibir ve cehaletinin bir kombinasyonu nedeniyle yaşıyor. 

1. resim

İdeolojik görüşlere dayalı olarak arz güvenliğini göz ardı eden bir enerji politikası, büyük bir başarısızlığa mahkumdur.

Avrupa Birliği'nde bugün yaşanan enerji krizi, piyasa başarısızlıkları veya alternatif eksikliğinden kaynaklanmadı. Kriz, siyasi vehamet ve dayatma anlayışı tarafından yaratıldı.

Yenilenebilir enerjiler, teknolojinin değişken ve kesintili doğası nedeniyle kendi başlarına değil, dengeli bir enerji karışımı içinde pozitif bir güçtür. Politikacılar, zamanın neredeyse %100'ünde çalışan temel teknolojileri yasaklayan kararsız bir enerji politikası dayattı ve bu, tüketiciler için fiyatların yükselmesine ve arz güvenliğini tehdit etmesine neden oldu.

Bu hafta Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, manşetlere konu olan iki mesaj verdi. Önce elektrik piyasasına güçlü bir müdahaleyi duyurdu ve ardından Baltık Denizi Enerji Güvenliği Zirvesi'nde yenilenebilir enerjiyi 2030 yılına kadar toplam üretim karışımının %45'ine çıkarma önerisini dile getirdi.

Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula Von Der Leyen, bunun bir enerji krizi olmadığını düşünüyor ve sadece“ bir fosil yakıt krizi.”olarak nitelendirmeye çalışıyor.

Ancak Bayan Von Der Leyen'in bu mesajlarının iki sorunu var. Avrupa'nın bir enerji krizi var bu büyük ölçekte siyasi müdahalelerden kaynaklanıyor. Ayrıca, yenilenebilir kaynakların büyük ölçüde artması, Rusya'ya veya diğer emtia tedarikçilerine bağımlılık riskini ortadan kaldırmaz.

İdeoloji, enerjide kötü bir ortaktır

Çoğu Avrupa ülkesinde elektrik tarifesinin %70 ila %75'i arasında artması sadece bugünün sorunu olarak ortaya çıkmadı.

Örnek olarak Almanya'da, BDEW 2021'e göre bir ev faturasındaki tüm maliyetlerin yalnızca %24'ü "tedarikçi maliyetleri"dir. Maliyetlerin büyük çoğunluğu vergiler ve hükümet tarafından belirlenen 8 başlıktaki masraf başlıklarıdır. Bunlar; şebeke ücretleri (%24), yenilenebilir enerji ek ücreti ( %20), satış vergisi (KDV) (%16), elektrik vergisi (%6), imtiyaz vergisi (%5), offshore sorumluluk vergisi (%0,03), kombine ısı ve enerji santralleri için ek ücret (%0,08), şebeke ücretlerinde endüstri indirimi (%1.3)

Bu örnekte olduğu gibi Avrupa elektrik fiyatları tesadüfen değil, bu gerçekler nedeni ile gereğinden fazla pahalıdır. Ve büyük oranda sebebi politik kararlardır.

Avrupa hükümetleri, geçmişteki planlama hatalarının maliyeti de dahil olmak üzere elektrik tüketimiyle hiçbir ilgisi olmayan tüm bu kalemleri ev faturalarından silme konusunda adım atmalı ve vergileri düşürmelidir. Bu kalemler ulusal bütçede yer almalı ve artan açıkları önlemek için diğer zorunlu olmayan harcamalar kesilmelidir.

Devlet müdahale ederse ne olur?

Avrupa devletleri, nükleer enerjileri ideolojik saplantılarından dolayı kapatıyor ve ardından gelinen noktada enerji kaynaklarını %40 oranında Almanya gibi kömür, linyit ve gaza bağlıyor. Ya da Fransa gibi gümrüklere müdahale ederek enerjide amiral gemisi ve halka açık bir şirketini iflasın eşiğine getiriyor. Ya da İspanya gibi, en büyük doğal gaz tedarikçisi Cezayir ile diplomatik bir çatışma yaratıyor.

Şimdi Avrupa Birliği acele ile otuzdan fazla LNG tesisi kurmak için çaba sarfediyor. Ama burada da sorun, bu kış için hemen hemen tüm sıvılaştırılmış doğal gaz gemileri zaten sözleşmeli.

Doğal gaz tedarik zincirlerini ucuzken güçlendirmeyi reddeden aynı hükümetler, şimdi düşük verimli çözümlere büyük meblağlar harcamak zorunda kalıyor.

Yenilenebilir enerji kaynaklarının kurulması, doğal gaza olan bağımlılığı ortadan kaldırmaz. Yenilenebilir kaynaklar, tanımı gereği, kesintili ve değişkendir ve ayrıca planlanması zordur. Ek olarak, daha fazla yenilenebilir enerji kurmak, tarifeyi daha pahalı hale getiren iletim ve dağıtım yatırımları için büyük harcamalar gerektiriyor.

Ek olarak, yenilenebilirler enerji kaynakları diğer ülkelere olan bağımlılığı azaltmıyor. Ülkeler, lityum, alüminyum, bakır vb. için Çin'e ve diğer ülkelere bağımlı hale geliyor.

Bu krizin bize gösterdiği bir şey varsa o da; Avrupa bu krizi, enerji politikalarını belirleyen yasa koyucuların ideolojik saplantıları, kibir ve cehaletinin bir kombinasyonu nedeniyle yaşıyor.

Nükleer, hidro, gaz ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla dengeli bir karışımın önemi her geçen gün daha da belirgin hale geliyor.

Tartışma