Mısır mumyaları sıtma, parazitik kurtlar ve bitlerle dolu

Antik Mısır sakinleri, genellikle kansızlığa ve diğer zayıflatıcı hastalıklara neden olan parazitlerden muzdaripti.

1. resim

Mısır mumyaları üzerine yapılan önceki araştırmaların yeni bir meta-analizine göre, mumyaların yaklaşık üçte ikisi çeşitli parazitik kurtlardan muzdaripken, yüzde 22’si sıtma, yüzde 40’ı saç bitinden muzdaripti.

Örneğin ünlü Krallar Vadisi’nde, Plasmodium falciparum (sıtmanın ölümcül bir türünden sorumlu mikrop) için test edilen 16 mumyadan dördü pozitif çıktı.

Bunlardan biri, iki farklı suşla enfekte olduğu tespit edilen Tutankamon’du; ancak kendisi muhtemelen sıtmadan ziyade arabasından düşerek ölmüştü.

Cambridge Üniversitesi’nden çalışma yazarı Piers D. Mitchell’e göre, sıtma açısından analiz edilen 221 mumyadan 49’unun testleri pozitif çıktı.

“Bu nedenle, sıtmanın, Nil boyunca uzanan tüm eski popülasyonlarda çocuk ölümleri ve zayıflatıcı anemi üzerinde büyük bir etkiye sahip olduğunu tahmin ediyoruz.”

Gerçekten de, sıtmayla enfekte olmuş mumyaların yüzde 92’sinde gözenekli kemikler ve kırmızı kan hücrelerinin sayısında azalma veya hemoglobin düzeylerinin tükenmesi ile karakterize edilen diğer anemi belirtileri görülüyor.

Mitchell, “Böyle bir hastalık yükünün, işgücünün büyük bir kısmının fiziksel dayanıklılığı ve üretkenliği üzerinde büyük sonuçları olmuş olmalı.” diyor.

Antik Mısır mumyalarında tespit edilen diğer parazitler arasında şizofreniyle bağlantılı olan zihin değiştirici patojen toksoplazmoz ve tuhaf bir şekilde araba kazasında ölüm olasılığının artması yer alıyor.

Yazar, “Toksoplazmoz, kedilerle yakın temasta bulunan insanlar tarafından yakalanabiliyor. Hastalığın ortaya çıkması, antik Mısır’da sıklıkla mumyalanan ve dini adak olarak kullanılan kedilerin, kült hayvanları olarak oynadığı role bağlı olabilir.” diyor.

Mitchell ayrıca mumyaların yaklaşık yüzde 10’unun aynı zamanda anemiyle bağlantılı olan ve tedavi edilmeyen vakaların yaklaşık yüzde 95’inde ölümcül olan visseral leishmaniasis için pozitif olduğunu tahmin ediyor.

Balık tenyası gibi mide kurtları da iki mumyada tespit edildi. Bunun sebebi muhtemelen Nil’den gelen az pişmiş balıkların yenilmesiydi.

Thebes’teki kraliyet mezar şapelinde dokumacı olduğu belirlenen Nakht adlı bir bireyin göğüs kaslarında trikinoz olarak bilinen başka bir kurt türü tespit edildi. Tipik olarak az pişmiş domuz eti yiyerek bulaşan bu küçük nematod, kas dokusunda kist oluşturur ve kalbe girerse ölüme neden olabilir.

Zavallı yaşlı Nakht’ın ayrıca hem kan damarlarını hem de idrar yollarını etkileyen kurtlarla dolu olduğu ortaya çıktı.

Diğer mumyaların yüzde 65’i gibi o da, kan kurdu olarak bilinen kurtların neden olduğu akut bir paraziter hastalık olan şistozomiyaz hastasıydı.

Manchester Müzesi’nde bulunan bir başka mumyanın beyninde bile kurtlar bulunurken, baş biti açısından analiz edilen 218 mumyanın yüzde 40’ının pozitif olduğu ortaya çıktı.

Mitchell, bu yüksek yaygınlığın sebebinin, “Nil Nehri’nin normalde kurak bölgelerde bulunmayacak tropik suda doğan parazitler için bir kanal görevi görmesinden” şüpheleniyor.

Bu nedenle, düşük yağış seviyelerine rağmen sıtma taşıyan sivrisinekler ve diğer zararlı patojenler eski Mısır’da çoğalmış olabilir.

Ancak Nil, ölüm getirmesinin yanı sıra, yıllık taşkınlar sırasında tortu biriktirerek tarım alanlarının gübrelenmesine de yardımcı olmuş olabilir.

Sonuç olarak çiftçiler ürünlerini insan dışkısıyla gübrelemek zorunda kalmadı; bu da antik Mısır mumyalarında neden çok düşük oranlarda kırbaç kurdu ve yuvarlak kurt görüldüğünü açıklayabilir. Aslında bu parazitlerin her ikisi de Orta Doğu ve Akdeniz’de yaygındı.

Tartışma