National Interest: Putin'in St. George Hall konuşması, ilhakın ötesinde bir önem taşıyor

Putin uzlaşma için bir yol çizmedi ya da uygun bir çözüm olarak gördüğü alternatifi sunmadı. Rus lider bunun yerine, neredeyse varoluşsal bir medeniyetler mücadelesini ilan etti.

1. resim

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna topraklarının bir bölümünün daha ilhak edildiğini duyurdu ve bu kararla Batı ile daha uzun vadeli bir yüzleşme vizyonu da ortaya koymuş oldu.

Putin, Kremlin'deki St. George Hall'da, Rusya'nın Ukrayna topraklarının yaklaşık yüzde 15'ini ilhak etmesini resmileştiren törende yaptığı açıklamada;

“Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya bölgelerinde referandumlar yapıldı. Sonuçları sayıldı, sonuçlar biliniyor. Halk seçimini yaptı ve bu net bir seçim.” ifadelerini kullandı.

Putin, referandumları “tarihi bir adalet hamlesi” olarak niteledi ve ilhak edilen alanları, Rusya İmparatorluğu döneminde Novorossiya veya “Yeni Rusya” olarak adlandırılan Rus toprakları olarak tanımladı.

Rus lider; “Kiev yetkililerinin ve Batı'daki gerçek efendilerinin beni duymasını istiyorum. Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya'da yaşayan insanlar artık sonsuza kadar bizim vatandaşımız oldu. Kiev rejimini düşmanlıkları derhal sona erdirmeye ve müzakere masasına geri dönmeye çağırıyoruz. Biz buna hazırız. Ama Donetsk, Luhansk, Herson ve Zaporijya'daki insanların seçimini tartışmayacağız. Rusya onlara ihanet etmeyecek” açıklamasında bulundu.

Ukrayna Cumhurbaşkanı Zelensky, oylama öncesinde Rusya'nın referandum planına devam etmesi halinde gelecekteki barış görüşmelerinde masadan kalkacaklarını ilan etmişti. Gerçekten de Putin'in ilhakları resmileştirme kararı, Moskova ile Kiev arasında iyi niyetli ikili bir çözümü fazlasıyla zorlaştırdı.

Putin'in yapmış olduğu konuşma, ilhak planlarının da ötesinde bir önem taşıyor. Putin, Rusya'nın geri adım atmayacağını ve Sovyet sonrası liberal uluslararası düzeni temelden gözden geçirme teklifinde daha fazla tırmanmaya hazır olduğunu belirtti.

Putin, “Batılı seçkinler yalnızca ulusal egemenliği ve uluslararası hukuku inkar etmiyor. Ayrıca hegemonyaları, belirgin bir totaliterlik, despotizm ve apartheid karakteri taşıyor. Dünyayı yüzsüzce vasallarına ve sözde medeni ülkelere göre bölüyorlar. Rusya böyle bir siyasi milliyetçiliği ve ırkçılığı asla kabul etmedi ve asla kabul etmeyecek” ifadelerini kullandı.

Bu hitap, Putin'in 2007 Münih Konferansı konuşmasındaki ana hatlara benzerken, Batı karşıtı eğilimlerin de doruk noktasına işaret ediyor.

Ancak bu aynı zamanda Moskova'nın mesajlarında rahatsız edici yeni bir akımı da beraberinde getirdi: Batı'ya karşı önceki hamlelerinin tam tersine, Putin uzlaşma için bir yol çizmedi ya da uygun bir çözüm olarak gördüğü alternatifi sunmadı. Bunun yerine, Rus lider neredeyse varoluşsal bir medeniyetler mücadelesini ilan etti.

Putin; “Dediğim gibi, Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere dünyanın her yerinde, bizim gibi düşünen birçok insanımız var ve onların desteğini gördüğümüzü hissediyoruz. Tek kutuplu hegemonyaya karşı sömürgecilik karşıtı bir kurtuluş hareketi, çok çeşitli ülkelerde ve toplumlarda halihazırda gelişmektedir. Bu daha da büyüyecek ve gelecekteki jeopolitik gerçekliği belirleyecek olan bu güçtür. Bugün adil ve özgür bir yol için, her şeyden önce kendimiz için, Rusya için ve despotizmin sonsuza dek geçmişte kalması için savaşıyoruz.” dedi

Bu retoriğin önümüzdeki aylarda somut politika terimlerine tam olarak nasıl yansıyacağını göreceğiz, ancak bir şey açık: Putin'in St. George Hall konuşması Ukrayna Savaşı'nda tehlikeli yeni bir aşamaya işaret ediyor. Üst düzey Kremlin yetkilileri, ilhak edilen bölgelere yönelik tehditleri etkisiz hale getirmek için sadece taktik değil, stratejik nükleer silahlar da dahil olmak üzere ellerindeki her türlü aracı kullanabileceklerini öne sürdüler.

Moskova şimdi, yeni ilhak edilen bölgeleri kendi egemen toprakları gibi savunmak zorunda ve çatışma yedinci ayına girerken, bu durum yeni bir tırmanışa zemin hazırlıyor.

Putin ayrıca, konuşmanın gözden kaçan bir bölümünde, NATO'yu Kuzey Akımı boru hatlarına karşı sabotaj eylemleri ile de suçladı.

Putin; “Yaptırımlar artık Anglo-Saksonlar için yeterli değil, Baltık Denizi'nin dibinden geçen Kuzey Akımı'nın uluslararası gaz boru hatlarında patlamaları organize ettiler ve projeyi sabote etmeye çalıştılar.” ifadelerini kullandı.

Kremlin'in kritik Batı altyapısına karşı misilleme amaçlı saldırılar yapıp yapmayacağı ise belirsizliğini koruyor.

Zelenskyy, Putin'in konuşmasına acil bir NATO üyeliği çağrısıyla yanıt verdi.

Stoltenberg, ise Kiev'in talebi hakkında soru sorulduğunda NATO'nun Ukrayna'yı desteklemeye devam edeceğini belirtti. Ancak Ukrayna'yı acilen ittifaka kabul etme fikri konusunda tereddüt etti.

Stoltenberg; “Avrupa'daki her demokrasinin NATO üyeliği için başvurma hakkı vardır ve NATO müttefikleri bu hakka saygı duyar. Biz NATO'nun kapısının açık olduğunu defalarca belirttik. Ancak şimdi odak noktamız, Ukrayna'nın Rus acımasız işgaline karşı kendisini savunmasına yardımcı olmak için Ukrayna'ya acil destek sağlamak. Çünkü Rusya'nın son eylemleri, savaşın başlangıcından bu yana en ciddi tırmanışı temsil ediyor.” açıklamasında bulundu.

Tartışma