National Security Journal: Geride kalan bir yılda Ortadoğu'daki gerilimin kazananı kim oldu?
ABD, İsrail, İran, Suriye, Lübnan, Hamas, Hizbullah ve Husiler. Geride kalan bir yılda Ortadoğu'daki gerilimin kazananı kim oldu?
ABD merkezli düşünce kuruluşlarından The National Security Journal'da, bir yılını geride bırakan Gazze savaşının taraflarının kayıplarının ve kazanımlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail, İran, Hizbullah, Hamas ve Husiler gibi savaş sırasında etkin olan tarafların attığı adımların, kayıplarının ve kazanımlarının değerlendirildiği analizde, gelinen noktada savaşın kazananının olmadığı tespitine yer verildi.
Analizde ayrıca; bir savaşın herkese zarar verdiğine dair yaklaşımın belki de hiç bu kadar net bir örneği olmadığı tespiti yapıldı.
İşte National Security Journal'da yayınlanan analiz:
İran'ın İsrail'e balistik füze saldırısının ardından, Orta Doğu'da bölgesel bir savaşa dönüşen sürecin geleceği açısından bir dönüm noktasında bulunuyoruz.
Peki buraya nasıl gelindi?
Pek çok çatışmada olduğu gibi bu savaş da bir dizi oyuncunun kendine özgü çıkarlarını hayata geçirme hevesinden doğdu ve ortaya çıkan yangın şu anada kadar hiç kimsenin yararına olmadı.
Şu anda tüm oyuncular savaş başladığında olduklarından daha kötü durumdalar ve aslında çatışmanın geri kalanının büyük bir kısmının statükoya geri dönme çabasıyla karakterize olması muhtemel.
Hamas
Hamas'ın 7 Ekim'deki büyük saldırıyı başlatırken neyi amaçladığına dair sorular sorulmaya devam ediyor.
Bazıları saldırının bir baskın olarak tasarlandığını ve İsrail'in sert misillemesini tetiklediği ölçüde planlayıcılarının beklentilerinin çok ötesinde başarılı olduğunu ileri sürüyor.
Bazıları ise Hamas'ın bu saldırıyı yeniden itibar kazanmak ve özellikle de İsrail ile Suudi Arabistan arasındaki olası bir barış müzakeresini raydan çıkarmak için düzenlediğini öne sürüyor.
Ancak niyet ne olursa olsun, saldırı son derece yıkıcıydı ve Gazze'yi tamamen harap eden, Batı Şeria topraklarını daha fazla İsrail kontrolü altına alan ve on binlerce insanın ölümüne neden olan büyük ve orantısız İsrail saldırılarını tetikledi.
Hizbullah
Hizbullah bir yandan çatışmaya katkısını en aza indirmeye çalışırken bir yandan da İsrail'e karşı koyma kararlılığı konusunda bölgesel ortaklarına güven vermeye çalıştı.
Ancak Hizbullah'ın bu yaklaşımı büyük ölçüde başarısız oldu. Kuzey İsrail'e yönelik bombardımanı birkaç yerleşim birimini boşalttı ancak Hamas üzerindeki baskıyı azaltmadı.
Sonunda İsrail, Hizbullah'ın iletişim prosedürlerindeki boşluklardan yararlanarak üst düzey lider kadrosunun çoğunu öldüren ve örgütün geri kalanını darmadağın eden çok bir dizi saldırı başlattı.
Şimdi İsrail işgaliyle karşı karşıya kalan Hizbullah, bölgesel olaylar üzerindeki etkisi açısından en düşük seviyeye inmiş görünüyor.
Ensarullah (Husiler)
Husiler, 7 Ekim olaylarından kısa bir süre sonra Kızıldeniz'deki deniz taşımacılığına karşı bombalama ve engelleme adımlarıyla Gazze çatışmasına müdahil oldu.
Saldırılar az zarar vermiş olsa da, birçok büyük nakliye şirketi ve ülke, transferlerini Süveyş Kanalı'ndan uzaklaştırmak zorunda kaldı. Bu durum, tedarik zincirinde zorluklar ve deniz taşımacılığında fiyat artışları yarattı.
Husiler ayrıca doğrudan İsrail'e de bazı saldırılar düzenledi.
Ensarullah, İsrail karşıtı, anti-emperyalist bir örgüt olarak itibarını yeniden tesis etmenin ötesinde, sahada çok az şey başardı. Küresel nakliye rotaları Kızıldeniz'den uzaklaştı ancak saldırılar henüz askeri hedeflere önemli bir zarar vermedi.
İran
İran, 7 Ekim mümkün kılan durumu yarattığı için herkes kadar övgüyü hak ediyor.
İran, bölge genelinde çeşitli grupları dikkatle beslemiş ve uzun süredir hem Hamas hem de Hizbullah'ın hamisi olarak hareket etmiştir.
İsrail'in Suriye'deki İran tesislerine ve personeline yönelik saldırılarının ardından İran çatışmaya doğrudan müdahil oldu. İran, İsrail'e yönelik büyük bir insansız hava aracı ve balistik füze saldırısı başlattı.
İsrail ise, Tahran'da Haniyye'yi hedef alarak bu saldırıdan dolayı caymadığını gösterdi ve Suriye'deki İran varlıklarına karşı saldırılar düzenlemeye devam etti.
Geçtiğimiz hafta İran İsrail'e karşı ikinci bir füze saldırısı düzenledi ve bu saldırının askeri etkisi yine çok az oldu. İran'ın İsrail'e gerçekten zarar verme konusundaki yetersizliğine rağmen, bu saldırı İsrail'in çatışmayı genişletecek bir misillemesini tetikleyebilir.
İsrail
7 Ekim 2023'te İsrail, tarihinin en yıkıcı saldırılarından birine maruz kaldı.
İsrail bu saldırıya rehine takasını kabul ederek değil, Gazze Şeridi'nde Hamas'a karşı son derece yıkıcı bir saldırı süreci yürüterek karşılık verdi.
Bu savaş on binlerce Filistinli sivilin ölümüyle sonuçlandı ve soykırım suçlamalarını tetikledi.
İsrail'in siyasi sistemi çöküşün eşiğinde ve hiç sevilmeyen Netanyahu, iktidarı zar zor elinde tutuyor. İsrail'in saldırıları Hamas'a büyük zarar verdi ama sadece İsrail'i değil ABD'yi de yıprattı.
Suudi Arabistan ile kalıcı barış da artık masadan kalkmış görünüyor.
Hamas'a, Hizbullah'a ve İran'ın Suriye'deki varlıklarına büyük zarar vermek İsrail'e bir süreliğine güvenlik kazandıracak olsa da, tüm bu saldırılar İsrail'in Orta Doğu'daki konumunun barışçıl bir çözüme kavuşturulmasını daha da uzak bir geleceğe itti.
Şimdi ne olacak?
Gelinen noktada bu çatışmayı kimse kazanmıyor.
İsrail yıkıcı zararlar verirlen dünyanın geri kalanı da bu saldırılara zımmen razı oluyor.
İran, İsrail'i yenmek, caydırmak ve hatta kızdırmak için çok az şey yapabildiği için bölgesel itibarının çöküşünü görüyor.
Hizbullah, İsrail'in sistematik olarak liderliğini ve iletişimini yok etmesini ve şimdi de topraklarına tecavüz etmesini sadece izliyor.
Suriye, İsrail'in çok sayıda hava saldırısından zarar gördü ve görmeye devam ediyor.
Hamas ise varlığını sürdürüyor ancak saklanmaktan başka bir şey yapma kapasitesini kaybetti.
Savaşın tek faydalı hedefi olan bir barışa ulaşılamadı.
Yani bir savaşın herkese zarar verdiğine dair yaklaşımın belki de hiç bu kadar net bir örneği olmamıştı. Ve artık bölgede barışın yakın olduğuna inanmak için neredeyse hiç neden yok.