NATO'nun beyin ölümünü ilan eden Macron, U dönüşü yaptı

Yevgeny Prigojin’in geçen ay Rus hükümetine karşı kısa süreli ayaklanması sırasında bir Fransız savaş gemisi Baltık'a ilk ziyaretini gerçekleştiriyordu.

1. resim

Auvergne fırkateyni NATO'nun en yeni üyesi Finlandiya'ya destek gösterisi için 24 Haziran'da Helsinki'ye demirledi.

Putin'in memleketi St Petersburg'dan sadece 300 kilometre uzaklıkta konuşlandırılması, Fransa'nın on yıllar süren kararsızlığının ardından Batı ittifakına yönelik yenilenen hevesini göstermeyi de amaçlamış olabilir.

NATO liderleri önümüzdeki hafta Vilnius'ta bir araya gelmeye hazırlanırken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da kaybettiği zamanı telafi etmeye çalışıyor.

Macron, ittifakın diğer Avrupa uluslarını korumadaki rolüne odaklanmayı keskinleştiren Rus işgalinden bu yana NATO'nun "beyin ölümü" hakkındaki ünlü söyleminden geri adım attı.

Şimdi, bu ay ülkesinde yaşanan şok edici ayaklanmaları geride bırakmaya çalışırken, Ukrayna'ya üyelik yolunu açarak hem NATO'nun hem de Avrupa Birliği'nin doğuya doğru genişlemesini hızlandırmayı hedefliyor.

Geçen ay yaptığı bir konuşmada, bir zamanlar şüpheci olan Cumhurbaşkanı, Fransa'nın Batı güvenlik şemsiyesinin genişletilmesine karşı uzun süredir devam eden direncini terk etti ve NATO ile AB arasında savunma konusunda daha sıkı bir koordinasyon çağrısında bulundu.

Macron 31 Mayıs'ta Bratislava'da düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada "Asıl soru genişleyip genişlemememiz gerektiği ya da bunu ne zaman yapmamız gerektiği değil - bana göre mümkün olduğunca çabuk - bunu nasıl yapmamız gerektiğidir" dedi.

Bir Fransız diplomat 45 yaşındaki Cumhurbaşkanı'nın tarihin doğru tarafında yer alması gerektiğini anladığını söyledi. Ancak Macron'un bu konuda yapması gerekenler var.

Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nde araştırmacı olan Rym Momtaz, "Mesaj önemli," dedi.

"Bu mesajın yeni bir stratejik yöne dönüşüp dönüşmeyeceğini görmemiz gerekecek."

Macron yıllarca Charles De Gaulle ve Jacques Chirac gibi ABD liderliğindeki NATO ittifakına mesafeli duran ve Chirac örneğinde olduğu gibi Doğu Avrupa'nın endişelerini görmezden gelen Fransız liderlerin varisi rolünü benimsedi.

Macron 2017'de Vladimir Putin'e kırmızı halı serdi ve işgalden hemen önce, Moskova'yı yatıştırmak için AB ya da NATO üyeliği ihtimalinden vazgeçerek Ukrayna'nın olası "Finlandiya'laştırılmasından" bahsettiğinde öfkeye neden oldu.

Bloomberg'e adlarının açıklanmaması koşuluyla konuşan yetkililerin birçoğu görünürdeki dönüşüm karşısında şaşırırken bazıları da şüpheyle yaklaştı.

Üst düzey bir Avrupalı yetkili konuşmayı sıcak hava olarak nitelendirdi. Bir diğeri ise Macron'un Çin'le birlikte barış görüşmelerine aracılık etme planlarıyla alay ederek, daha önce Putin'i Ukrayna'ya saldırmamaya ikna etmek için yaptığı başarısız girişimleri hatırlattı. Bir üçüncüsü ise Macron'un Putin'i ikna etme çabalarının işe yaramadığını fark ettiğini öne sürdü.

Ancak diğerleri bunun yine de önemli olduğunda ısrar etti. Macron, Doğu Avrupa'nın en büyük iki talebini - NATO ile daha sıkı koordinasyon ve Ukrayna için üyeliğe giden net bir yol haritası - destekleyerek, tam da siyasi ağırlık merkezinin doğuya kaydığı bir dönemde AB içindeki hesapları değiştiriyor.

Doğu Avrupa'dan bir diplomat, Fransa'yı Ukrayna'nın en ateşli destekçileri olan Polonya ve Baltık ülkelerinin yanında konumlandırmanın, Almanya Başbakanı Olaf Scholz'un daha temkinli yaklaşımının bıraktığı boşluğu doldurmaya yardımcı olduğunu söyledi.

Bir Alman yetkili de Paris ile Berlin arasındaki sürtüşmenin arttığı bir dönemde Fransa ile doğu ülkeleri arasında yeni bir ittifak yaratan bu gelişmenin önemli bir değişim olduğu görüşünde.

Macron'un partisinden bir milletvekili olan ve Washington merkezli düşünce kuruluşu Atlantic Council'de çalışan Benjamin Haddad, "Fransız-Alman ilişkisi hala var, her zaman temeldir, ancak bu münhasır bir ilişki olmamalıdır" dedi.

"Başka ortaklara ihtiyacımız var ve küçük ülkeler aslında gücümüzü ve etkimizi arttırmak için bir vektör."

Diplomatlar, Macron'un 2018'de Arnavutluk ve Kuzey Makedonya konusundaki suskunluğunun aksine, Ukrayna'nın AB'ye katılım sürecine başlamasına izin verilmesi için perde arkasında lobi faaliyetleri yürüttüğünü söyledi.

Fransız diplomatların da doğudaki mevkidaşlarıyla daha düşük seviyelerde temaslarda bulunduğunu ve bunun not edildiğini belirten bir mevkidaşı, yönetimin Doğu Avrupa'da daha fazla diplomatik personel istihdam etmeyi düşündüğünü söyledi.

Fransız yetkililer Kiev'in yıl sonunda AB katılım müzakerelerine başlamak için gerekli koşulları yerine getireceğinden emin olduklarını söylerken, Ukrayna'nın özel bir muamele görmeyeceği konusunda ısrar ediyorlar.

Elbette Ukrayna'yı bünyesine katma ihtimali, AB'nin karar alma sürecini kolaylaştırmak ve tek tek üyelerin geri kalanı baskı altında tutma potansiyelini azaltmak için AB'nin işleyiş biçiminde daha köklü değişiklikler yapılmasına yönelik görüşmeleri hızlandırdı. Bu süreç kendi içinde yıllar alacaktır ve sonucu son derece belirsizdir.

Benzer bir şekilde, Rusya'nın Ukrayna'nın güney ve doğusundaki geniş toprakları işgal etmesi de NATO üyeliği tartışmalarını kilitliyor.

Avrupalı diplomatlar sadece katılım sürecinin başlamasının bile Kiev'deki ekonomik reformlara ivme kazandıracağını ve NATO'ya katılma yolunun açık olmasının Ukrayna'nın moralini yükselteceğini ve Prigojin’in isyanından sonra hala güven tazelemeye çalışan Moskova hükümetine bir mesaj göndereceğini söylüyorlar.

Macron Avrupalılara NATO zirvesinde Ukrayna'ya NATO üyeliğinin güvence altına alınmasından önceki dönemde koruma sağlamak üzere iki taraflı güvenlik garantileri sunmaları çağrısında bulundu. Bunun ABD'nin İsrail'i destekleme şeklini örnek alabileceğini söylüyor.

Bir Fransız diplomata göre Fransa ayrıca İngiltere ile birlikte geliştirdiği ve Storm Shadow olarak da bilinen Scalp füzelerinden bazılarını Ukrayna'ya göndermeyi kabul ederken, Avrupalı bir meslektaşı Macron'u ağır zırhlı araçlar öneren ilk liderlerden biri olduğu ve bu tartışmayı değiştirmeye yardımcı olduğu için takdir etti.

Macron'un tutum değişikliği konusunda ciddi olduğuna şüphe duyanları ikna etmek istiyorsa Fransa'nın yapması gereken daha çok şey var.

Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nün Ukrayna Destek Takibi'ne göre Fransa'nın bugüne kadar Ukrayna'ya yaptığı yardım GSYH'nin %0.3'üne denk geliyor. Almanya'nınki üretiminin %0,5'ine, Polonya'nınki ise %0,9'una denk geliyor.

Macron'un sahip olduğu benzersiz bir kart da Fransa'nın nükleer cephaneliği. Birleşik Krallık AB'den ayrıldığından beri Paris bloktaki tek nükleer güç ve kıta büyük ölçüde ABD'nin nükleer şemsiyesine güveniyor.

Macron geçen yıl bu konuyu beceriksizce ele almış, Avrupa'nın nükleer bir silahla vurulması halinde Fransa'nın aynı şekilde karşılık vermeyeceğini öne sürmüş ve sonra geri adım atmıştı.

Fransız hükümetinin düşüncelerini bilen bir kişiye göre, şimdi cumhurbaşkanının ekibi Fransız nükleer silahlarının kıtanın geri kalanının korunmasına nasıl yardımcı olabileceği konusunu açıp açmamayı tartışıyor ve bunun Ukrayna'nın güvenlik garantilerine nasıl katkıda bulunabileceğine bakıyor.

Momtaz "Macron NATO'nun karşı karşıya olduğu tarihi anın ciddiyetini anlıyor ve merkezi ve yapıcı bir rol oynamak istiyor" dedi.

"Şimdi kamuoyu önündeki duruşundaki bu değişikliğin somut işaretlerini vermesi gerekiyor."

Kaynaklar

Tartışma