Observer Research Foundation: ABD bölgede, İsrail'i desteklemek için yeni bir Batı ittifakı kurabilir
ABD'nin Doğu Akdeniz'de pozisyonu güçlendirerek üç farklı amaca hizmet etmek istiyor. ABD, İsrail'de gerilimin daha da tırmanması durumunda, İsrail'i desteklemek için yeni bir Batı ittifakı kurabilir.
Filistin ve İsrail arasında devam eden savaşta, İsrail'in yanında olduğunu açıklayan Hindistan'da yayın yapan düşünce kuruluşlarından Observer Research Foundation'da, ABD'nin bölgesel çıkarlarının ve İsrail-Filistin savaşının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin İsrail'in güvenliğini sağlamak açısından, bölgeye yönelik politikalarını kökten değiştirme kararı ile karşı karşıya kadlığı belirtilen analizde, ABD'nin İsrail'i desteklemek ve güvenliğini sağlamak için gerekirse yeni bir Batı ittifakı kurabiliceği belirtildi.
Analizde ayrıca, ABD'nin özellikle Doğu Akdeniz'de askeri varlığını artırmasının üç temel hedefe hizmet ettiği belirtildi.
İşte Observer Research Foundation'da yayınlanan analiz:
Ortadoğu'da şiddet döngüsü yeniden ortaya çıktı ve muhtemelen İsrail-Filistin çatışmaları tarihindeki en şiddetli haline ulaştı.
Hamas'ın saldırısı, Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgedeki planlı hareket tarzını önemli ölçüde karmaşıklaştırdı ve diplomasi beklentilerini daha da zorlaştırdı. Bu son saldırıdan önce ABD, bölge ülkelerine stratejik tavizler vermeyi düşünürken bölgesel diplomasiyi geliştirmek için yeni bir yaklaşım arayışındaydı.
Hamas saldırısı, bölgeye yeni güvenlik ve siyasi gerçeklikler getirebilir ve Biden için seçim yılında zorluklar yaratabilir.
Diplomasiye vurulan yumruk
Kısa vadede ABD bölgede diplomatik büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak.
Hamas saldırısı, Biden'ın son dönemdeki bölgesel diplomasi çabalarından beklenen siyasi kazanımları sekteye uğrattı. Biden yönetiminin İran'ın elindeki beş ABD vatandaşını kapsayan bir rehine takası için İran'ın petrol varlıklarındaki 6 milyar ABD Dolarını serbest bırakma kararı, şu anda ülkedeki siyasi mücadelenin ön saflarında yer alıyor.
İran'a serbest bırakılan 6 milyar ABD doları sadece olası müzakereler için nefes aldırmakla kalmıyor, aynı zamanda zor durumdaki ekonomisine de can simidi oluyor ve bu fonların bir kısmının hem kısa hem de uzun vadede İran'ın bölgesel nüfuzunu güçlendirmek için kullanılabileceği endişesi işleri daha da karmaşık hale getiriyor.
İran hükümeti Hamas'ın son saldırısına karıştığını resmen reddetmiş olsa da Hamas'a verdikleri açık destek ve Tahran'ın bu örgüte destek verme konusundaki pek de üstü kapalı olmayan geçmişi şüpheye yer bırakmıyor.
İç mücadele
ABD'de Cumhuriyetçi Parti, Biden'ın İran'a, nihai kullanım denetimi olmaksızın fon sağlama kararına yönelik eleştirileri tartışıyor.
Özellikle İran'ın ekonomik zorluklarla karşı karşıya olduğu ve Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) ile ilgili olarak ABD ile dolaylı görüşmeler yapmayı düşündüğü bir dönemde, bu koşulsuz mali transfer Cumhuriyetçi Parti tarafından Tahran'ın kurtarılması olarak gösterildi.
İsrail'e verilen siyasi ve askeri destek, Capitol Hill'de genellikle iki partili geniş bir mutabakat sağlarken, İsrail-Filistin çatışmasına daha 'ölçülü' bir yaklaşım sergileyen kayda değer ve etkili bir kesim tarafından eleştiriliyor.
Bölgesel geri dönüş
Hamas saldırısı ve İsrail'in tepkisi birçok açıdan ABD'nin Orta Doğu'daki bölgesel politikasında potansiyel olarak bir geri dönüşü tetikledi.
Biden yönetiminin Amerikalı rehineler karşılığında, İran'a 6 milyar ABD dolarını serbest bırakma kararı, Tahran'ı Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) tarafından nükleer zenginleştirme denetiminin ve gözetiminin arttırılmasıyla uluslararası alana geri çekmek için tasarlanmış iyi zamanlanmış ve stratejik bir tavizdi.
İran Cumhurbaşkanı Ebrahim Reisi'nin İran'ın UAEA denetimleriyle 'hiçbir sorunu olmadığını' iddia eden son açıklaması biraz samimiyetsiz olarak görülse de, JCPOA görüşmelerinin yeniden başlaması için olumlu bir sinyal olarak algılandı.
UAEK denetimine tabi, uyumlu bir İran ihtimali ABD için umut vaat ediyordu. Bu durum bölge ülkelerinin nükleer hedeflerini ölçmeleri için bir model teşkil edebilirdi ve daha da önemlisi, ABD ve Suudi Arabistan arasında sivil bir nükleer anlaşma için devam eden müzakereler bağlamında, İran'ın JCPOA'ya geri dönmesi bölgesel bir ölçüt oluşturabilirdi.
Dahası, UAEA tarafından denetlenen bir İran, Tel Aviv'in İran'ın zenginleştirme ve nükleer faaliyetlerinin bölgesel istikrarsızlığa yol açabileceği yönündeki endişelerini hafifletebilirdi.
Ancak Hamas saldırısı ABD'nin bölgedeki diplomasisini önemli ölçüde geriletti ve aylar hatta yıllar boyunca kaydedilen ilerlemeyi potansiyel olarak tersine çevirdi.
Hamas'ın saldırısı Filistin milliyetçiliğini yeniden alevlendirerek İbrahim Anlaşmaları'nın etkisini gölgede bıraktı. Dahası, İsrail'in travmatik olaylarla boğuştuğu ve İsrailli rehinelerin Hamas tarafından alıkonulduğu bir dönemde müzakerelere açık olma olasılığını ortadan kaldırdı.
Değişen dengeler
Bölgedeki gelişmelere tepki gösteren ABD, İsrail'i desteklemek üzere Doğu Akdeniz'e bir uçak gemisi ve taarruz grubu gönderdi.
ABD'nin uçak gemisi taarruz grubunu Körfez'de yeniden konumlandırmaya çalışmasıyla Suriye ve İran'a karşı denizde caydırıcılık tesis etmesi hedefleniyor.
ABD'nin Doğu Akdeniz'deki kuvvet pozisyonunda bir değişiklikle sonuçlanan bu ani hamlesi, üç kapsayıcı, ama hemen göze çarpmayan amaca hizmet ediyor.
Birincisi ve en önemlisi, özellikle İran, Suriye ve Hamas-Hizbullah ittifakı gibi bölgesel düşmanlar karşısında ABD'nin en sadık bölgesel müttefiki olan İsrail'e güvence sağlıyor.
Zira; güç konuşlandırılmasındaki herhangi bir gecikme, çatışmanın kontrol edilemez bir şekilde tırmanması riskini doğurabilir, bölgeyi istikrarsızlaştırabilir ve bölgesel normalleşmeye yönelik zorlu ilerlemeyi tehlikeye atabilirdi.
İkinci olarak, kısa ve orta vadede bölgedeki güçlü bir ABD askeri varlığı, Gazze'de devam eden İsrail askeri müdahalesinin süresini olmasa da niteliğini hafifletmek için stratejik bir araç olarak hizmet edebilir.
Son olarak ise, siyasi ve sembolik açıdan, askeri güçle desteklenen kararlı bir duruş, özellikle 11 Eylül saldırıları ile Hamas'ın acımasız saldırıları arasında karşılaştırma yapıldığında zorunlu hale gelmiştir.
Amerikan vatandaşlarının Hamas tarafından rehin alındığı düşünüldüğünde bu durum daha da önem kazanmakta ve kararlı bir karşılık verilmesi gerektiğinin altını çizmektedir.
Diğer yandan ABD, bölgedeki durumun daha da kötüleşmesi halinde diplomatik çabalarının hızla daha güçlü bir güç projeksiyonuna dönüşmesi ihtimaline karşı temkinli davranıyor.
Bölgesel durumun tırmandığı bir senaryoda ABD, İsrail'in 'savunma hakkını' desteklemek için yeni bir Batı ittifakı kurabilir.
Fransa, İtalya, Almanya ve İngiltere'nin İsrail'e verdiği güçlü destekle birlikte. bölgede yeni bir Batı güvenlik koalisyonunun temelleri atılmış olabilir.
Kısa vadede İsrail'in desteğe ihtiyacı var ve Washington hem sadık bir müttefik hem de ABD Kongresi'nde siyasi desteğini alarak İsrail'e yardım etmek konusunda kararlı.
Uzun vadede ise, ABD'nin çıkarları açısından bölgede yeni gelişmeler olması muhtemeldir.