Observer Research Foundation: Dünyada yeniden şekillenen dengeler ve Soğuk Savaş 2.0
ABD-Çin rekabeti, Rusya- Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşı, bölgesel çatışmalar, enerji ve ticaret rekabeti. “Soğuk Savaş 2.0” ile birlikte yeniden şekillenen dünya düzenini neler bekliyor?
Hindistan merkezli düşünce kuruluşu Observer Research Foundation'da, dünyada aynı anda yaşanan çok sayıda çatışma ve küresel gerilimin olası etki ve sonuçlarının değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
Dünyada aynı anda çok sayıda bölgede yaşanan çatışmaların ve ABD ile Rusya-Çin ittifakı arasındaki gerilimlerin “Soğuk Savaş 2.0” olarak tanımlandığı analizde, Karadeniz'den Kızıldeniz'e, Ukrayna'dan Filistin'e, enerji koridorlarından ticaret yollarına kadar çok sayıda başlıkta öngürülere yer verildi.
Analizde ayrıca, Soğuk Savaş kavramı gibi Demir Perde kavramının da yeniden hayata geçebileceğine dikkat çekildi.
İşte Observer Research Foundation'da yayınlanan analiz:
Günümüzün jeopolitik ortamında, küresel düzenin yapısı ve gidişatı üzerine tartışmalar, giderek daha fazla yoğunlaşıyor.
Bazı uzmanlar mevcut durumu 1914'teki istikrarsızlığa benzeterek dünyanın üçüncü bir Dünya Savaşı'nın eşiğinde olduğunu öne sürüyor. Bazı uzmanlar ise durumu 1945'e benzeterek, başta Amerika Birleşik Devletleri ve Çin arasında olmak üzere yeni bir Soğuk Savaş öngörüyor.
Ancak mevcut gerilimleri, çatışmaları ve ABD ile Çin-Rusya arasında derinleşen çatlağı, Soğuk Savaş 2.0 olarak tanımlamak daha doğru olacaktır.
Bu çerçevede bakıldığında, Rusya'nın Ukrayna'daki askeri eylemleri ve İsrail ile Hamas arasındaki askeri çatışma münferit olaylar değil, Bunlar Soğuk Savaş 2.0'ın net bir şekilde tezahürüdür.
Bu başlıklar, daha geniş anlamda dünyada jeopolitik yeniden düzenleme gerekliliğini ve her geçen gün derinleşen bölünmeyi yansıtmaktadır.
2024 yılı, Kuzey Kore'nin eylemleri ile Güney Çin Denizi ve Tayvan Boğazı'nda körüklenen gerginliklerin, Doğu Avrupa ve Orta Doğu'da devam eden çatışmalarla birleşeceği bir yıl olacak.
Mevcut küresel siyasetin karmaşık örgüsü içinde ABD, Çin ve Rusya'nın dahil olduğu doğrudan bir askeri çatışma olasılığı nispeten düşük.
Bunun nedeni ise, kapasite eksikliğinden veya çok yönlü çatışmacı çıkarlardan değil, böyle bir küresel çatışmanın doğuracağı yıkıcı sonuçların karşılıklı olarak anlaşılmasından kaynaklanmaktadır.
Bunun yerine bu büyük güçler, İran destekli Husilerin Çin ve Rus gemilerine güvenli geçiş sözü verdiği Kızıldeniz'deki krizde gözlemlediğimiz gibi, karmaşık bir diplomasi, jeoekonomik baskılar ve bölgesel nüfuz dansı yaparak stratejik manevraları tercih etmektedirler.
Bu yaklaşım, açık kinetik savaş eşiğini geçmeden çıkarlarını ilerletmelerine ve etkilerini göstermelerine olanak tanıyor.
Genellikle vekalet çatışmalarında ya da kritik kaynaklara ve altyapıya erişim ve bunların kontrolü üzerindeki teknolojik ve jeoekonomik rekabet yoluyla ortaya çıkan stratejik duruş, yeni bir jeopolitik rekabet çağının altını çiziyor.
Küresel pazarlar, dijital sanayi devrimi ve ortak ekolojik zorluklarla birbirine bağlanan bir dünyada, geleneksel savaşın maliyetlerinin potansiyel kazanımlardan çok daha ağır bastığına dair incelikli bir anlayışı yansıtmaktadır.
Nükleer silahlar
Yaklaşmakta olan Soğuk Savaş 2.0'ın gölgesinde, nükleer silahların konuşlandırılması hayali mevcut olsa da, olası bir sonuç değil.
Ancak bu nükleer rehavet anlamına gelmemektedir.
Aksine, mevcut jeopolitik iklimin nükleer silah geliştirme ve silahlanmada bir yoğunlaşmayı körüklemesi, 20. yüzyılın ortalarını anımsatan ancak çok daha büyük ölçek ve kapsamda bir silahlanma yarışının yeniden canlanmasına işaret etmesi muhtemeldir.
Bu eğilime nükleer silahlarda ileri teknolojik yenilikler, artan stoklama ve cephaneliklerin modernizasyonu damgasını vuracaktır. Bu süreçte, İran gibi nükleer silah edinme eşiğine yaklaşan yeni ülkelerin ortaya çıktığını gözlemleyebiliriz.
Bununla birlikte, nükleer silahların yaygınlaşması yanlış hesaplama ve kazara angajman riskini arttırarak uluslararası ilişkilere karmaşık bir gerilim katmanı eklediğinden, küresel güvenlikteki riskleri de arttırmaktadır.
Küresel sistemin yeniden şekillenmesi
Günümüzün küresel jeoekonomik manzarası, ticaret, teknoloji ve finansal sistemlerin jeopolitik çizgiler boyunca giderek daha fazla kutuplaştığı sürekli bir çatallanmaya tanıklık ediyor.
Soğuk Savaş 2.0'ı yansıtan bu eğilim, bu yıl küresel finans alanlarına da derinlemesine yayılacak. Bu parçalanmış ve bölünmüş küresel düzene yanıt olarak, 2024 yılında G20 ve BRICS gibi büyük ekonomik bloklarda kayda değer değişimler yaşanacak.
En canlı ekonomilere sahip bu ülkelerin, uzun süredir uluslararası ticaret ve finansa hakim olan ABD Doları'na alternatifleri aktif olarak araştırması ve muhtemelen uygulaması bekleniyor.
Bu tür hamleler, tek bir baskın para birimine bağımlılığı azaltma ve daha çok kutuplu bir finans dünyasını teşvik etme arzusuyla küresel finansal mimarinin önemli ölçüde yeniden yapılandırılması anlamına gelecektir.
Bu stratejik çeşitlendirme sadece değişen jeoekonomik gerçekleri ve değişen küresel kaynakları yansıtmayı değil, aynı zamanda jeopolitik belirsizliklere ve herhangi bir ülkenin ekonomik hakimiyetine karşı bir tampon sağlamayı da amaçlamaktadır.
Dahası, mevcut jeopolitik iklim, uluslararası ticareti ve ekonomik dinamikleri yeniden şekillendiren bir olgu olan küresel tedarik zincirlerinin geri döndürülemez bir şekilde bozulmasına belirgin bir şekilde katkıda bulunmaktadır.
Soğuk Savaş 2.0 bağlamında, Karadeniz ve Kızıldeniz'deki Bab-el-Mendeb Boğazı gibi hayati önem taşıyan deniz yolları, ülkelerin bu kritik kavşaklar üzerinde nüfuz sahibi olmak için yarıştığı, yoğun jeopolitik çekişmelerin yaşandığı arenalar haline gelmektedir.
Aynı zamanda Kuzey Denizi Rotası, Rusya ve Çin arasında çok önemli bir bağlantı olarak daha fazla önem kazanacak ve geleneksel nakliye yollarına stratejik bir alternatif sunacaktır.
Bu gelişmeler şüphesiz olarak, kara tabanlı ticaret koridorlarının artan önemiyle paraleldir. Çin'in Kuşak ve Yol Girişimi, Uluslararası Kuzey-Güney Ulaşım Koridoru ve yakın zamanda önerilen Hindistan-Orta Doğu-Avrupa Koridoru (IMEC) gibi girişimler kıtalar arası ticaretin kolaylaştırılmasında giderek daha merkezi bir rol oynamaktadır.
Bu çok modlu bağlantı yolları sadece küresel ticaret araçlarını çeşitlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda geleneksel tedarik zinciri modellerinin jeopolitik gerçekler tarafından yeniden tanımlandığı bir dünyada değişen ittifakları ve ekonomik öncelikleri de yansıtmaktadır.
Çin'in "bin kesikle ölüm" yaklaşımı
Günümüz jeopolitiğinde çok önemli ve hassas bir konu olan Tayvan'a yönelik Çin'in tutumu, tam ölçekli bir askeri işgalin aciliyetinden ziyade bir yıpratma stratejisi ile karakterize edilmektedir.
Böyle bir saldırı olasılığı tamamen göz ardı edilemese de, beraberinde getireceği karmaşık uluslararası yansımalar göz önüne alındığında en olası senaryo olarak görülmemektedir.
Bunun yerine Çin, taktiksel olarak gelişmiş askeri baskıyı siyasi sızma ve sosyo-ekonomik zorlama ile birleştiren çok yönlü bir yaklaşım kullanıyor gibi görünüyor.
Bu metodik strateji Tayvan'ın direnişini kademeli olarak zayıflatmayı ve Pekin'in ada üzerindeki etkisini arttırmayı amaçlamaktadır.
Tayvan Boğazı ve Güney Çin Denizi'ndeki askeri manevralar güç ve niyet gösterileri olarak hizmet ederken, siyasi taktikler kamuoyunu etkilemek ve Tayvan'ın DPP eski başkan yardımcısı Lai Ching-te'yi lider olarak seçmesinin ardından bağımsızlığa yönelik iç desteği yıpratmak için tasarlanmıştır.
Bu incelikli yaklaşım, Çin'in Tayvan'a yönelik uzun vadeli 'bin kesikle ölüm' stratejik yaklaşımını yansıtmaktadır.
İsrail-Filistin iki devletli çözümü ufukta
Uzun süredir devam eden jeopolitik bir mesele olan İsrail-Hamas çatışmasının, 2024 yılı boyunca devam edeceğine dair güçlü işaretler var.
Bunun daha büyük bir bölgesel savaşa dönüşme olasılığı şu anda düşük olarak değerlendirilse de, önümüzdeki bahar veya yaz ayları yeni gelişmelere gebe olabilir.
Diğer yandan, İsrail-Filistin çatışmasına iki devletli bir çözüm bulunması umudu uluslararası söylemlerde artmış olsa da, bunun başarılmasının önündeki zorluklar devam etmektedir.
Rusya'nın yıpratma savaşı ve Avrupa'da yeni bir “Demir Perde”
Rusya ve Ukrayna arasında devam eden savaş, her kesimin çok yorulmasına rağmen bir çözüm belirtisi göstermiyor.
Bununla birlikte, bu sonbaharda potansiyel görüşmelerin ortaya çıkacağı tahmin edildiğinden, diplomasi için bir umut ışığı var gibi görünüyor.
Bu görüşmeler eğer gerçekleşirse, bu uzun süreli savaşta kritik bir dönüm noktası olabilir.
Bu arada Rusya, ilkbaharda yapılacak başkanlık seçimi kampanyası sırasında önemli iç siyasi sorunlarla karşı karşıya kalmaya hazırlanıyor ve bu da önümüzdeki yıllarda önemli siyasi değişikliklere yol açabilir.
Dahası, Ukrayna'nın toprak olarak bölünmesi ihtimali endişe verici bir olasılık olmaya devam etmektedir.
Dünya Soğuk Savaş 2.0'ın tırmanan gerilimleriyle boğuşurken, bu kez NATO'nun Doğu Kanadı ve Rusya'nın Batı Kanadı boyunca yeni bir Demir Perde ortaya çıkacak gibi görünüyor.
Bu jeopolitik bölünmenin Kuzey Kutbu'nun buzlu bölgelerinden Baltık Denizi, Karadeniz ve Doğu Akdeniz'in stratejik sularına kadar uzanarak İskandinavya, Baltık ülkeleri, Orta ve Doğu Avrupa ve Türkiye'yi de içine alan geniş bir bölgeyi kapsaması ve bir kez daha ilk Soğuk Savaş dönemine benzer şekilde ikiye bölünmüş bir Avrupa yaratması bekleniyor.
Sonuç
Sonuç olarak, dünya bu karmaşık ve gelişen jeopolitik ortamda yol alırken, ABD ile Çin-Rusya ittifakı arasındaki hamleler, dünyadaki köklü değişimin de temelini oluşturacak.
Soğuk Savaş 2.0 paradigması, stratejik rekabet, bölgesel çatışmalar, jeoekonomik ve teknolojik atılımlar ile karakterize edilecek.
Bu gerilimlerin çözümü ya da çözümsüzlüğü ise, hiç şüphesiz 21. yüzyılın jeopolitik gerçekliğini şekillendirecek.