Project-Syndicate: Afrika Birliği G20 üyeliğine hazırlanmalı
Halihazırda uluslararası finansal sistem, Afrika’nın 2030’a kadar yıllık 1,3 trilyon dolar olan sürdürülebilir kalkınma ihtiyaçlarının sadece küçük bir kısmını karşılıyor.
ABD merkezli Project-Syndicate, Afrika'nın uluslararası siyasette artan etkinliği bağlamında Afrika Birliği'nin G20 daimi üyeliği elde etmesine ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı bir analiz yayınladı.
Afrika ülkelerinin hayata geçirmesi beklenen reformlardan dış politiksındaki çok yönlü diplomasi anlayışına kadar pek çok meselenin ele alındığı analizde "Kıta devletlerinin finansal çıkarlarını azami seviyede koruyabilmesi için ABD ile Çin arasındaki rekabette iki tarafla da ilişkilerini sürdürmesi ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) olan ekonomik ilişkilerinden yararlanması gerekecek." ifadeleri yer alıyor.
İbrahim Assane Mayaki ve Daouda Sembene tarafınadn kaleme alınan analizde Afrika Birliği'nin G20'ye daimi üye olarak katılmasının tüm dünyanın çıkarına uygun olduğu savunuluyor.
İşte Project-Syndicate'te yayınlanan o analiz:
Afrika Birliği’nin (AfB) G20’ye tam üye olarak dahil edilmesini savunan ülkelerin sayısı arttıkça, Afrika liderlerinin ekonomik konularda uzlaşmaya varması ve küresel finansal mimariyi yeniden düzenlemek için net bir plan geliştirmesi gerekiyor. Örneğin G20 zirvelerine gönderilecek olası temsilcilerin listesinin hazırlanması gibi. Aksi takdirde Afrika ülkelerinin arzu ettikleri beklentilere ulaşması kolay olmayacak.
AfB’nin G20’ye kabul edilmesi talebi; ABD, Çin, Japonya, Almanya ve Fransa gibi G20’nin başat üyeleri tarafından destekleniyor. Bu nedenle de söz konusu üyeliğin gerçekleşme ihtimali her geçen gün daha da artıyor.
Hiç kuşkusuz AfB’nin tam üyeliği, Afrikalı liderlerin adil ve kapsayıcı bir küresel finansal sistem ve iklim değişikliği gibi sorunlara acil çözüm üretme konularına katkı sağlayabilecekleri anlamına gelmektedir. Elbette bu durum, herkesin çıkarına.
Bununla birlikte tam üyelik için hala birtakım çabalara ihtiyaç var. Bu yöndeki bir stratejinin ise dört temel dayanağının bulunması elzem.
Öncelikle AfB’nin G20 temsilcilerini dikkatlice seçmesi gerekecek. Mevcut koşullarda sürekli değişen; yani bir yıllığına seçilen bir başkanın liderler zirvesine katılması, sınırlı kurumsal destek nedeniyle sorunlu bir durum yaratabilir. Belki de AfB, birkaç yıllığına seçilen ve birliğin bu konudaki temsil faaliyetlerini yürüten bir AfB Komisyonu Başkanı seçebilir ya da bir devlet başkanını birkaç yıllığına yetkilendirme yoluna gidebilir.
Elbette ki G20 zirvelerinde güçlü temsil sağlayacak bir AfB liderinin bulunması mucize bir çözüm değil. Zira Finans bölümü tarafından düzenlenen başkanlar, merkez başkanları ve teknik çalışma grupları toplantılarındaki temsil meselesi de mühim.
Özellikle de Afrika ekonomileri için önemli sonuçları olan Borç Servisini Askıya Alma Girişimi (DSSI) ve DSSI’nin de ötesinde sürdürülebilir Finansal Kalkınma Yol Haritası’nın oluşması için Finans Bölümü’ne dikkat etmesi ve borçların temizlenmesi için sürüdülebilir Finans Haritası’na odaklanması gerekecek.
İkinci olarak AfB temcilcileri, küresel ekonomik meselelerde ortak pozisyonler belirleyip savunabilirlerse etkili olabilirler. Esasen AfB, geleneksel olarak diplomatik konularda Afrika’nın görüşlerini şekillendirme konusunda başarılı olmuştur. Lakin ekonomik anlamda parçalı ve düzensiz bir yapı söz konusu. G20 kararlarını etkileyecek güce ulaşmalarının yolu ise yerel paydaşların ekonomide müşterek politikaları içselleştirmesini savunacakları mekanizmaları teşkil etmeleri.
Üçüncü olarak AfB, küresel finansal ekonominin reforme edilmesi noktasında net bir gündeme ihtiyaç duyacak. İklim değişikliği, gıda ve enerji güvensizliği, halk sağlığı sorunları ve çatışmalardan kaynaklanan krizler sebebiyle kıta, ciddi bir finansman kriziyle karşı karşıya. Halihazırda uluslararası finansal sistem, Afrika’nın 2030’a kadar yıllık 1,3 trilyon dolar olan sürdürülebilir kalkınma ihtiyaçlarının sadece küçük bir kısmını karşılıyor.
Bahse konu olan durumun yansıması olarak Afrika, 2016-1019 yılları arasında kıtaya yönlendirilen küresel iklim finansmanı akışlarının yalnızca %3’ünü aldı. Bu da Afrika’ya senede 30 milyar dolarlık akış sağlarken; kıta devletlerinin Paris İklim Anlaşması kapsamında 2030’a kadar belirlenen ulusal katkıları tamamlayabilmesi için 2,7 trilyon dolar gerekiyor.
Uluslararası sistemde değişiklik talepleri her geçen gün ivme kazanmaktadır. Ancak sadece reform çağrısına katılmak yeterli olmayacak. Değişimi sağlayabilmek için AfB, ortaklarını etrafında toplayabileceği kapsamlı bir plan geliştirmeli. Bunun için de Afrikalı liderlerin çeşitli kurumlar ve uzmanlarla iletişime geçerek uygulanabilir bir teklif hazırlamaları, plan yapmaları gerekecek.
Son olarak AfB’nin etkisini G20’nin politika yapım sürecinde azami seviyeye çıkarabilmek maksadıyla diğer ülkelerle ittifaklar kurması gerekecektir. Bu tür ortaklıkların hükümetlerden AB’ye geniş bir yelpazeyi içermesinde fayda var. Düşünce kuruluşları, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, özel sektör, sendikalar ve gençlik ve kadın örgütleri bu sürece dahil edilebilir.
G20 üyeliği, AfB’ye kendi 2063 Ajandası ile daha uyumlu bir küresel kalkınma gündemi geliştirme ve iklim değişikliğine, enerji ve altyapı hizmetlerine daha kolay finansman sağlama imkanı verecektir. Ancak büyük güçler arasındaki rekabetin ağırlık kazandığı güncel konjonktürde AfB, yalnızca çok taraflı işbirrliğine yönelmemeli; aynı zamanda geleneksel ortaklarıyla işbirliğini de genişletmeli. Kıta devletlerinin finansal çıkarlarını azami seviyede koruyabilmesi için ABD ile Çin arasındaki rekabette iki tarafla da ilişkilerini sürdürmesi ve BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) olan ekonomik ilişkilerinden yararlanması gerekecek.
Neticede AfB ve bu bağlamda üye devletler, kendilerine verilecek olan G20 daimi üyeliğ için hazırlık yapmak zorunda. Zira arzuladıkları politik ve ekonomik sonuçlara ulaşmak için şimdiden temel oluşturmaları elzem.