Project Syndicate: Batı dünyasının Gazze'deki ahlaki çöküşü!

Gazze'de öldürülen, yaralanan ya da kaybolan Filistinlilerin sayısı 100 bini aştı.İsrail'in müttefikleri, katliamı durdurmak ve iki devletli çözüm için hangi adımları atmalı?

1. resim

ABD merkezli düşünce kuruluşlarından Project Syndicate'de, İsrail'in artık soykırım savaşı olarak tarihe geçen Gazze saldırılarının geldiği noktanın ve çözüm için atılması gereken adımların değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Öldürülen, yaralanan ya da kaybolan Filistinlilerin sayısının 100 bini aştığına dikkat çekilen analizde, Batı ülkelerinin BM ve Uluslararası Adalet Divanı gibi kurumların kararlarına karşı izlediği yaklaşım da eleştirildi.

Analizde ayrıca, İsrail'in müttefiki olan ülkelerin atmaları gereken adımlara dair bir talep listesine yer verildi.

İşte Project Syndicate'de yayınlanan analiz:

Gazze'de devam eden acımasız saldırılar adeta insanlığın kara lekesi haline geldi.

Son altı ay içinde öldürülen, yaralanan ya da kaybolan Filistinlilerin sayısının 100 bini aştığı belirleniyor ve bu sayının büyük çoğunluğu, Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırısında hiçbir sorumluluk taşımayan masum sivillerden oluşuyor.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçtiğimiz günlerde, altı ayın sonunda nihayet acil ateşkes ve Hamas'ın elindeki rehinelerin derhal serbest bırakılması çağrısında bulunan bir kararı kabul etti. Şimdi tüm BM üyesi devletler kararın en kısa zamanda tam olarak uygulanmasını sağlamak için ellerinden gelen her şeyi yapmalı.

Ölümcül süreç

İsrail'in askeri saldırılarından sağ kurtulan Gazzelileri ise yerinden edilme, açlık ve hastalığın oluşturduğu ölümcül bir sürecin içerisinde yaşamaya devam ediyor.

İsrail'in insani yardım malzemelerine, gıda ve temiz su kaynaklarına uyguladığı abluka, yerleşim bölgesinde yaşanan hayatı kabusa çevirdi.

Yardım kuruluşları kadınların hiçbir tıbbi müdahale yapılmadan doğum yaptığını, bebeklerin susuzluktan ve yetersiz beslenmeden öldüğünü ve hastalıkların tüm toplumu kasıp kavurduğunu bildiriyor.

Travma tüm bölgeye yayılıyor

Gazzeliler travma sonrası stres bozukluğu ve yakınlarının yasıyla boğuşuyor. Bir milyondan fazla çocuk psiko-sosyal desteğe ihtiyaç duyuyor ve savaş, zaten İsrail'in 18 yıldır Gazze'ye uyguladığı ablukanın yol açtığı acılara yenilerini ekliyor.

Batı Şeria'da ise Filistinliler, ölçüsüz şiddet, zorla yerinden edilme ve keyfi gözaltı tehdidi gibi pek çok tehlikeyle karşı karşıya.

Ancak yaşananlarda bu noktada bitmeyebilir.

Eğer İsrail en yakın müttefiklerinin uyarılarına kulak asmaz ve 600.000'den fazlası çocuk olmak üzere 1.5 milyon kişiye ev sahipliği yapan Refah'a yönelik saldırı planlarında ısrar ederse daha da kötüsü yaşanabilir.

Refah'a sığınanların birçoğu son altı ay içinde çok defa yerlerinden edildi ve bu nedenle ciddi bir travma yaşadılar. İsrail'in geniş çaplı bir askeri müdahalede bulunmasına izin verilmemeli.

İsrail'in müttefikleri devreye girmeli

İsrail'in mütteffiklerinden talep edilmesi gereken başlıca öncelikler şunlar olmalıdır.

İlk önce, hayat kurtaracak yardımlara duyulan yoğun ihtiyacı karşılayacak yeni karayolları acilen açılmalı ve yardım teslimatlarının güvenli bir şekilde yerine ulaşması güvence altına alınmalı.

Havadan yapılan yardımlar ve yakın zamanda gündeme gelen deniz koridoru yeterli değil ve bu yolla İsrail'in Gazze'deki sivillere karşı sorumluluğundan muaf tutulmasına izin verilmemeli.

İkinci adım, dünya liderlerinin İsrail'in uluslararası hukuk ihlallerini durdurması ve Uluslararası Adalet Divanı'nın kararlarına uyması için askeri ve ekonomik güçlerini devreye sokması. İsrail'e askeri yardım sağlayan tüm ülkeler bu sevkiyatları derhal askıya almalı ve gelecekte yapılacak yardımlar için yeni şartlar koymalı.

Zira silah tedarik etmeye devam edenler katliama zemin hazırlıyor ve savaş suçlarına ortak oluyor sayılabilirler.

Üçüncü nokta ise, karar vericilerin BM Filistinli Mültecilere Yardım ve Bayındırlık Ajansı'na (UNRWA) tam bir mali ve siyasi destek vermeleri.

Çok sayıda bağışçı, 7 Ekim'deki saldırıya bazı UNRWA personelinin de katıldığına dair İsrail'in ortaya attığı iddiaların soruşturma sonucunu beklerken, kuruluşa yönelik fon desteğini durdurma konusunda acele etti. Bu erken ve orantısız tepki, milyonlarca Filistinli mültecinin haklarını ve refahını sorumsuzca tehlikeye atıyor.

İsrailliler ile Filistinlilerin karşılıklı saygı içinde, kendi kaderini tayin hakkına sahip oldukları bir ortamda, insanlık onuru çerçevesinde ve güvenlik içinde bir arada yaşamalarını sağlayacak, adil ve kalıcı bir barış isteyen geniş bir koalisyonunun kurulmasını gerektiriyor.

Filistinlilerin ve İsraillilerin hayatları ve güvenlikleri eşit derecede değerli olmalı ve bu da ancak, iki devletli bir çözüm ile sağlanabilir.

Tartışma