Responsible Statecraft: Harris göreve gelmesi halinde nasıl bir dış politika izleyecek?

Harris göreve gelmesi durumunda; Asya, Hint-Pasifik, Afrika, Avrupa ve Ortadoğu'da nasıl bir politika izleyecek? Harris'in İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili yaklaşımı nasıl şekillenecek?

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından Responsible Statecraft'da, artık Biden'ın çekilmesinin ardından Domkratların adayı olarak ön plana çıkan Kamala Harris'in göreve gelmesi halinde izleyeceği olası dış politika vizyonunun değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Kamala Harris'in dış politikada nasıl bir yaklaşım izleyeceğinin Washington'da ve dünyadaki diğer başkentlerde en çok merek edilen konulardan birisi olduğu belirtilen analizde, Harris'in Kasım ayında seçilmesi halinde nasıl bir dış politika doktrinine sahip olacağına dair öngörülere yer verildi.

Analizde ayrıca; Harris'in göreve gelmesi halinde, Güney Asya ve Hint-Pasifik'ten Afrika ve Ortadoğu'ya kadar atabileceği dış politika adımları ayrı ayrı değerlendirildi.

İşte Responsible Statecraft'da yayınlanan analiz:

ABD Başkan Yardımcısı Kamala Harris'in 2024 başkanlık yarışı için Demokratların adaylığını garantilediği şu günlerde, Washington'da ve yabancı başkentlerde dönen en büyük sorulardan biri, Harris'in Kasım ayında seçilmesi halinde nasıl bir dış politika doktrinine sahip olacağıdır.

ABD Başkanı Joe Biden'ın dış politika görüşleri ile Harris'in görüşleri arasındaki farkları saptamak, ikisinin de yaklaşık dört yıldır dış politika ve ulusal güvenlik konularında tam bir uyum içinde olduklarını göstermeye çalıştıkları düşünüldüğünde, kolay bir iş değil.

Ancak Harris daha önce kısa bir süre de olsa başkanlığa adaylığını koymuş ve 2017'den 2021'e kadar ABD senatörü olarak görev yapmıştır. Bunun gözardı edilmemesi gerekmektedir.

Harris'in Çin sicili, 2020'de aday olsa bile başkan yardımcısı olarak Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile uzun zaman geçirmiş olmakla övünebilen Biden'a kıyasla nispeten sınırlı.

Harris'in kayıtlarda Çin lideriyle sadece kısa bir yüz yüze görüşmesi var. O da 2022'de Bangkok'taki Asya-Pasifik Ekonomik İşbirliği zirvesine giderken "Başkan Xi'yi selamlaması".

Harris'in en güçlü Çin deneyimi, başkan yardımcısı olarak daha geniş Hint-Pasifik bölgesinde ABD ittifaklarını güçlendirmek için harcadığı zaman olabilir.

Uzmanlar genel olarak Harris'im, Çin politikasına yaklaşımının Biden'ınkinden önemli ölçüde farklılaşmasının muhtemel olmadığını belirtiyor.

Hindistan, Güney Asya ve Hint-Pasifik

Hindistan, Biden yönetiminin ikili ilişkilerindeki en parlak noktalardan biri oldu ve Washington giderek Hindistan'ı Çin'e karşı önemli bir denge unsuru ve ABD'nin daha geniş Hint-Pasifik stratejisinde kilit bir ortak olarak görüyor.

Savunma ve teknoloji, Hindistan Başbakanı Narendra Modi'nin geçen yıl Washington'a yaptığı devlet ziyareti sırasında duyurulan çeşitli anlaşmalar ve girişimlerle ABD-Hindistan ilişkisinin özellikle güçlü sütunları olmuştur.

Diğer ortaklıklar ve bölgelerde olduğu gibi, uzmanlar Harris'in Hindistan politikasının Biden'ınkinden önemli ölçüde farklılaşmasının muhtemel olmadığını belirtiyor.

ABD-Hindistan ilişkisi, Trump dönemi de dahil olmak üzere on yıllardır iki partinin de desteğini almıştır ve her iki taraf için de önemli ölçüde sarsılmayacak kadar önemli olmaya devam etmektedir.

Harris'in Hindistan ile herhangi bir ABD başkan adayının sahip olduğundan daha fazla kişisel bağı var. Harris'in annesi Shyamala Gopalan Hindistan'dan ABD'ye göç etti ve Harris defalarca annesinin hayatı ve görüşleri üzerindeki etkisinden bahsetti. Ancak siyasi açıdan bunun pek bir rol oynaması beklenmiyor.

Wilson Center Güney Asya Enstitüsü Direktörü ve Foreign Policy Güney Asya sorumlu yazarı Michael Kugelman;

"Harris'in atalarının Hindistan'la olan bağları, muhtemelen Hindistan'a olan yakınlığını ifade etmek için kullanacağı bir şey, Ancak Hindistan politikası açısından, Biden ile arasında gerçekten bir fark olmayacaktır."

değerlendirmesinde bulundu.

Harris geçmişte Hindistan'a karşı Biden'dan daha sert bir tutum sergilemiş, senatörken ülkenin Modi yönetimindeki insan hakları sicilini eleştirmiş ve başkan yardımcılığı görevi sırasında Modi ile Washington'da yaptığı birçok görüşmede daha sert bir üslup kullanmıştı.

Ancak Harris, başkan olması halinde bu eleştiriler yumuşayabilir.

Daha geniş bir bölge söz konusu olduğunda ise Harris, Güneydoğu Asya'ya çok sayıda gezi yaptı ve Biden yönetiminin Hint-Pasifik stratejisinin önde gelen yüzlerinden biri oldu. Ancak başkanlık kampanyası sırasında Biden'ın başkan olarak dış politikadaki en kötü anlarından biri olan ve Taliban'ı yeniden iktidara getiren ABD'nin Afganistan'dan kaotik bir şekilde çekilmesinin Harris'in üzerinde ne kadar baskı yarattığını göreceğiz.

Trump ilk münazaralarında bu olayı Biden'a karşı bir sopa olarak kullanmıştı ve uzmanlar aynı etkiyi yaratmayabileceğini söylese de aynı şeyi Harris'e karşı da yapabilir.

Eski bir Beyaz Saray, CIA ve Dışişleri Bakanlığı yetkilisi olan Lisa Curtis konu ile ilgili yaptığı değerlendirmede;

“Bence Cumhuriyetçiler için Kamala Harris'i Afganistan konusuylar lekelemek zor olacak. Çünkü bir felakete dönüşen çekilmenin Biden'ın kişisel kararı olduğu oldukça açıktı."

ifadelerini kullandı.

Ticaret politikası

Harris ne Senato'da ne de başkan yardımcılığında hiçbir zaman bir ticaret uzmanı olmadı. Ancak genel olarak bakıldığında Harris, Senato'daki görevinden 2020 başkanlık seçimlerine kadar, günümüz Demokrat Partisi'ne oldukça rahat bir şekilde uyan ve Trump ile aday adayı Ohio Senatörü Vance'in tutumlarıyla açıkça tezat oluşturan, işçi merkezli, yeşil dostu, ekonomik okuryazar bir ticaret vizyonunu savundu.

Harris, görev süresi boyunca Trump'ın gümrük vergilerini sürekli olarak eleştirdi ve bunları ABD işletmeleri ve tüketicileri üzerinde ticaret ortaklarının tepkisine ve ülke içinde daha fazla ekonomik acıya yol açan ek vergiler olarak doğru bir şekilde tanımladı.

Ancak Biden da o dönemde aynı şeyleri söylemiş ve kritik sektörleri korumaya yönelik daha hedefe yönelik ve stratejik vergiler olsa da Trump'ın orijinal gümrük vergilerinin çoğunu korumaya devam ederek kendi gümrük vergilerini eklemişti.

Belki de korumacılık hastalığı her iki partiye de o kadar yayıldı ki, ithalat vergileri gibi kendi kendini yok eden fikirlerden bile herhangi bir adayın kurtulması zor.

Ticaret anlaşmaları söz konusu olduğunda Harris'i anlamak biraz daha zor olabilir.

Diğer yandan neredeyse tüm ABD'li politikacılar gibi Harris de Çin'i fikri mülkiyeti çalmak ve ticarette hile yapmakla suçluyor. Ancak on yıllardır yerleşik politikacılar gibi o da Kuzey Kore ve iklim değişikliği gibi bölgesel ve küresel meselelerin Pekin ile bir çalışma ilişkisi gerektirdiğinde ısrar ediyor.

Rusya-Ukrayna ve NATO

Biden, Harris'i Münih Güvenlik Konferansı ve Ukrayna barış zirvesi de dahil olmak üzere birçok büyük uluslararası konferansta kendisini temsil etmesi için gönderdi.

Harris, Biden'ın Atlantik ötesi siciline sahip değil ama Avrupa'nın en önemli merkezlerinden biri olan Münih'te, üç yıl üst üste Amerika'nın temsilcisi olarak yer aldı.

Örnek olarak Harris, Rusya'nın Ukrayna'yı geniş çaplı işgalinden sadece beş gün önce, Münih'te yaptığı bir konuşmada Amerika'nın NATO'ya olan bağlılığının "sarsılmaz" ve "demir gibi sağlam" olduğunu belirtti.

Ayrıca Trump'ın ittifakın GSYH'nin yüzde 2'si oranındaki harcama hedefini karşılamayan müttefikleri yerine getirmemekle tehdit ettiği NATO'nun 5. Maddesindeki kendini savunma taahhüdünün "kutsal" olduğunu belirtti.

Harris 2023'te ise; Münih'e NATO konusunda benzer ama Rusya'nın bir yıl önceki işgali konusunda daha sert bir dille döndü.

Biden'ın başkanlık kampanyasını fiilen sona erdirecek olan tartışmadan yaklaşık iki hafta önce Harris, İsviçre'deki Ukrayna barış zirvesinde Biden'ın vekili olarak yer aldı ve burada "adil ve kalıcı bir barış" çağrısında bulundu.

Kremlin Harris'in başkanlık adaylığı konusunda şu ana kadar çoğunlukla sessiz kaldı. Başkanlık sözcüsü Dmitry Peskov başkan yardımcısının "dostane olmayan söylemine" dikkat çekti ancak Rusya'nın Harris'in adaylığını henüz resmi olarak değerlendiremediğini de sözlerine ekledi.

İsrail-Filistin Çatışması

Harris'in Kasım ayında kazanması halinde devralacağı belki de en yüksek profilli dış politika krizi, Gazze'deki İsrail-Hamas savaşıdır.

Genel olarak dış politika konularında olduğu gibi, Harris'in İsrail-Filistin çatışmasıyla ilgili yaklaşımı da Biden yönetiminden daha farklı olabilir.

Harris, Haziran 2023'te İsrail'in bağımsızlık günü münasebetiyle Washington'da düzenlenen bir resepsiyonda yaptığı konuşmada ABD'nin İsrail'e olan "sarsılmaz" bağlılığını ve İsrail'e yönelik güvenlik yardımlarını dile getirmiş ve Yahudi karşıtlığı nedeniyle İsrail'in dışlanmasına karşı uyarıda bulunmuştu.

Diğer yandan Harris'in eşi Doug Emhoff da bir Yahudi'dir ve yönetimin antisemitizmle mücadele çabalarında önemli bir rol oynamıştır.

Hamas'ın 7 Ekim 2023'teki saldırılarından bu yana Harris, İsrail'in kendini savunma hakkını teyit ederken, İsrail'in askeri harekatının acımasız doğasına yönelik eleştirilerini yavaş yavaş artıran ve rehinelerin serbest bırakılmasını da sağlayacak bir ateşkes anlaşması için bastıran Biden yönetiminin politikasına büyük ölçüde bağlı kaldı.

Ancak en azından retorik olarak ayrıştığı birkaç an da oldu.

Harris kamuoyuna yaptığı açıklamalarda Gazze'de Filistinlilerin çektiği acılara daha fazla vurgu yapıyor ve daha fazla empati gösteriyor.

Aralık ayında Dubai'de yaptığı bir konuşmada, savaşı tetikleyen Hamas saldırılarının acımasız doğasını yeniden gündeme getiren Harris, aynı konuşmada İsrail'i de Gazze'deki sivilleri korumak için daha fazlasını yapmaya çağırdı.

Harris; Mart ayında Alabama'nın Selma kentinde yaptığı bir konuşmada ise rehinelerin serbest bırakılması ve Gazze'ye yardım akışının sağlanması için derhal ateşkes çağrısında bulundu.

Geçtiğimiz hafta İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ile yaptığı görüşmenin ardından kamuoyuna açıklamalarda bulunan Harris, sert bir ton kullandı.

Harris; Biden yönetiminin İsrail'in kendini savunma hakkı olduğu yönündeki duruşunu yinelemekle birlikte, bunu nasıl yaptığının önemli olduğunu belirtti.

Harris Gazze hakkında konuşurken;

“Yaşanan acılar karşısında hissizleşmemize izin veremeyiz ve ben sessiz kalmayacağım"

ifadelerini kullandı.

Harris seçimi kazanırsa Ocak ayına kadar göreve başlamayacak ve o zamana kadar savaşta elbette çok şey değişebilir.

Afrika

2022 yılında Washington'da düzenlenen büyük bir ABD-Afrika liderler zirvesinde Biden, ertesi yıl Afrika'yı ziyaret edeceğine söz verdi. Ama hiç gitmedi.

Kenya Devlet Başkanı William Ruto'nun Mayıs ayında Washington'a yaptığı devlet ziyareti sırasında Biden, yeniden seçilmesi halinde önümüzdeki Şubat ayında Afrika'yı ziyaret etme sözü verdi. Ancak bu defa da yarıştan çekildi.

Afrikalı liderler uzun zamandır Washington'la ilişkilerinin diğer jeopolitik öncelikler karşısında geri planda kalmasından yakınıyorlardı ve Biden'ın bu tavrı, Trump'ın bazı Afrika ülkelerinden "bok çukuru ülkeler" diye bahsetmesinden ve başkan olarak Sahraaltı Afrika'ya hiç ayak basmamasının ardından geldi.

Harris ise, geçen yıl Gana, Tanzanya ve Zambiya'ya seyahat ederek kıtayı ziyaret eden en kıdemli yönetim yetkilisiydi.

Tartışma