Rusya İran'ı nasıl bir askeri güç merkezine dönüştürdü?
Rusya-İran savunma ilişkilerinin geçmişi 1979 İslam Devrimi'ne kadar uzanıyor. İktidar değiştikten sonra yeni kurulan İran rejimi, silahlı kuvvetlerinin inşasına öncelik verdi ve bu noktada Rusya devreye girdi.
Çin ve Kuzey Kore, başlangıçta İran'ın birincil silah tedarikçileri olurken, 1990'lardan sonra Rusya, Tahran'ın ana konvansiyonel silah tedarikçisi haline geldi. 1995-2000 yılları arasında Rusya tarafından silah satışlarına beş yıllık bir ara verilmesine rağmen, iki ülke arasındaki silah transfer anlaşmalarının değeri 2005 yılına kadar ortalama 1,7 milyar dolar olarak gerçekleşti.
Moskova'nın yıllar içinde Tahran'a tedarik ettiği çeşitli konvansiyonel silahlar arasında; denizaltılar, S-300 karadan havaya füze (SAM) sistemleri ve MiG-29 savaş uçakları en önemli başlıklar olara göze çarptı.
İran'ın Sovyet karşıtı Dini Lideri Ruhollah Humeyni'nin 1989'da ölümünün ardından Tahran, Moskova için karlı bir bağımlı devlet olarak ortaya çıktı.
1990'ların başında yayınlanan bir New York Times raporuna göre; “İran, 1988 ve 1989'da, çok sayıda MIG savaş uçağı ve tanklar için eski Sovyetler Birliği'ne 3.2 milyar dolar ödedi."
İran'ın iki MiG-29 filosu şu anda filosundaki en modern ve sofistike savaş jetlerini temsil ediyor. Çift motorlu bu savaş uçağı ilk olarak 1982'de Sovyet Hava Kuvvetleri'nde hizmete girmişti.
1990'da İran,18 MiG-29'un ilk teslimatını teslim aldı. Bir yıl sonra, Çöl Fırtınası Operasyonunun ardından dört MİG-29 daha İran'a teslim edildi.
MiG-29'lar İran'ın Hava Kuvvetleri yeteneklerini geliştirirken, Rus yapımı denizaltılar ülkenin deniz savunmasını güçlendirdi. Rusya'nın Kilo sınıfı denizaltıları ilk olarak 1980'lerin başında Sovyetler Birliği'nde hizmete girdi ve sonraki on yıl içerisinde de İran'a da satıldı. 3.000 tonluk dizel elektrikli Kilo sınıfı denizaltılar, Tahran'ın en gelişmiş denizaltıları olarak kabul ediliyor. ABD Donanması tarafından “Kara Delik” olarak adlandırılan Kilo sınıfı denizaltıların sofistike tasarımı ve küçük çerçevesi, tespit edilmesini son derece zorlaştırıyor.
Fakat Kilo sınıfı denizaltıların dezavantajları var. Bu denizaltıların düzgün çalışması için en az 165 fit derinlik gerekiyor. Bu kısıtlama nedeniyle, denizaltılar Körfez'in sadece üçte birinde faaliyet gösterebiliyor. Bu olumsuzluğa rağmen, İran'ın Kilo filosu, donanması için kritik bir oyuncu olmaya devam ediyor.
MiG-29'lar ve Kilo sınıfı denizaltılara ek olarak, Rus yapımı S-300 uzun menzilli karadan havaya füze sistemleri de İran'ın konvansiyonel silah cephaneliğine büyük katkı sağlıyor.
Operasyondaki en güçlü uçaksavar füze sistemlerinden biri olarak kabul edilen SAMS sistemi, hava araçlarına, insansız hava araçlarına (İHA) müdahale edebiliyor. Ayrıca seyir ve balistik füze savunma yetenekleriyle donatılmış durumdalar.
Rusya ve İran, SAMS anlaşmasını 2000'li yılların başında yapmış, ancak Batı'nın baskısı nedeniyle iptal edilmişti. Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nın (JCPOA) 2015 yılında tamamlanmasının ardından Rusya, rejime SAM satışına yeniden başladı.
Batı'nın yaptırımlarına rağmen Rusya'nın İran'a silah satışları ise devam ediyor. Son olarak Ocak 2022 tarihinde Rusya ve İran arasında Su-35 savaş uçakları, S-400 hava savunma sistemleri ve uydu alımını da içeren 10 milyar dolarlık bir güvenlik ve savunma iş birliği anlaşması imzalandığı iddia edildi. Fakat bu anlaşma iki ülke tarafından da doğrulanmadı.
Ayrıca İran’ın nükleer silah çalışmaları konusunun Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne havalesine karşı çıkan Rusya, İran'ın Buşehir kentinde bir nükleer reaktör de inşa ediyor.
19fortyfive'da yayımlanan analiz gdh.digital tarafından çevrilmiştir.