Rusya-Ukrayna Savaşı’nda Afrika’nın arabuluculuk girişimi
💢 Afrika ülkelerinin çabaları Rusya-Ukrayna Savaşı'nı sonlandırmaya yeter mi?
💢 Kiev, niçin Afrika ülkelerinin tarafsız olmadığını düşünüyor?
💢 Heyetin ziyareti esnasında Kiev'i vuran Rusya, gerçekten de müzakere istiyor mu?
24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Rusya-Ukrayna Savaşı, Moskova yönetiminin Ukrayna’nın tam ölçekli işgali hedefinden uzaklaştığı ve Kiev’de rejim değişikliği beklentisinin karşılanmadığı bir ortamda her geçen yıpratma savaşına dönüşmekte. Savaşın yarattığı tahribat ise yalnızca iki ülkeyi ve yakın çevresini değil; tüm dünyayı etkilemekte. Özellikle de enerji krizi ve gıda krizi, çeşitli aktörlerin savaşın sona erdirilmesine dönük arabuluculuk diplomasisi yürütmesini beraberinde getirmekte. Söz konusu aktörlerden biri de hiç şüphesiz Afrika.
Nitekim Mayıs 2023’te Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa, Rus ve Ukraynalı muhataplarının “Afrika Barış Girişimi”yle görüşmeyi kabul ettiğini duyurmuştur. Bahse konu olan ziyaret ise Ramaphosa’nın liderliğindeki heyetin 16 Haziran 2023 tarihinde Ukrayna’ya ve 17 Haziran 2023 tarihinde de Rusya’ya gitmesiyle gerçekleşmiştir. Heyette Komor Adaları, Senegal, Güney Afrika ve Zambiya Cumhurbaşkanlarının yanı sıra Mısır Başbakanı ve Kongo ve Uganda’nın üst düzey yetkilileri de yer almıştır.
Kuşkusuz Afrika heyetinin böylesi bir girişimde bulunması, Türkiye’nin başarılı diplomasisi neticesinde hayata geçirilen “Tahıl Koridoru”nu Rusya’nın bir pazarlık aracına dönüştürmesiyle ilgili. Gıdaya erişimde zaten sıkıntı yaşayan Afrika ülkeleri, gıda güvenliğini sağlamanın yolunun savaşın sona ermesinden geçtiğine inanmakta. Nitekim girişimin ilk açıklaması da Mayıs ayında Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’nı iki ay süreyle uzattığını açıklamasından iki gün önce gelmişti. Ayrıca Ramaphosa’nın liderliğindeki ülkeler, gübre ihracatının da güvence altına alınmasını istemekte.
Bununla birlikte heyetin başarı elde etmesi kolay gözükmemekte. Zira Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski, heyete Ukrayna topraklarının işgali devam ederken Kiev’in Moskova’yla herhangi bir görüşme gerçekleştirmesinin mümkün olmadığını iletti.
Diğer taraftan Zelenski’nin Afrikalı liderleri Ukraynalı esirlerin iadesi noktasında Moskova’ya baskı yapmaya çağırması, tüm zorluklara rağmen müzakere süreci açısından bir başlangıç olabilir.
Rusya ise Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov aracılığıyla yaptığı açıklamada, heyetin 10 maddelik bir taslak önerdiğini; fakat somut anlamda detaylandırılmış bir planın bulunmadığını dile getirmiştir. Yani Moskova, çok daha somut bir plan önerilmesini beklemekte. Buna işgal edilen bölgelerin korunacağı ve yaptırımların kalkacağı bir senaryonun önerilmesi beklentisi de denilebilir.
Öte yandan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise uluslararası toplumun kaygılarını anladığını ve yapıcı müzakerelere açık olduğunu belirtmiştir. Lakin heyetin Ukrayna ziyareti esnasında Rus Ordusu’nun Kiev’e füze saldırısı gerçekleştirdiği düşünüldüğünde, Moskova’nın ateşkesi ne kadar istediği de son derece tartışmalı. Zaten Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitri Kuleba da bu saldırıların Rusya’nın savaşın uzamasını istediğini gösteren bir gelişme olduğunu dile getirdi.
Daha ziyade Rusya, uluslararası toplumdan tecrit edildiği bir dönemde müzakereden kaçan aktör konumuna sürüklenmek istemiyor gibi gözükmekte. Ayrıca Rusya’nın “Afrika Açılımı” ve Temmuz’da St. Petersburg’da düzenlenecek 2. Rusya-Afrika Zirvesi sebebiyle Afrikalı ülkelerle ilişkilerindeki olumlu atmosferi korumak istemekte. Yapıcı açıklamalar da bundan kaynaklanmakta. Zira Moskova, her şeyden önce Kiev’in girişimin tarafsız olmadığını düşündüğünün farkında.
Belirtmek gerekir ki; uluslararası politikada arabulucu aktör olmanın temel kriteri tarafsızlıktır. Ancak pek çok Afrika ülkesinde Wagnerler faaldir. Dahası kıta ülkeleri, self-determinasyon hakkını kullandıkları dönemde; yani bağımsızlık süreçlerinde Sovyetler Birliği’nin verdiği destekten beri Rusya’yla yakın ilişkilere sahip. Nitekim gerek Ukrayna’daki savaş nedeniyle Moskova yönetimini kınayan BM kararında gerekse de Rusya’nın BM İnsan Hakları Konseyi’ndne ihraç edildiği karar esnasında Afrika ülkelerinin yarısından fazlası çekimser kalmıştı. Karşı oy kullananlar da olmuştu.
Tüm bu nedenlerden ötürü Kiev yönetimi, Afrika ülkelerini güvenilir bir arabulucu olarak görmemekte. Bu noktada dikkat çekilmesi gereken hususlardan biri de söz konusu heyetin Güney Afrika’nın liderliğinde oluşturulması.
Güney Afrika, bizzat ABD’nin Cape Town Büyükelçisi Reuben Brigety tarafından “Amerikan karşıtlığı” yapmakla tenkit edilmiş ve Rusya’ya silah tedarik etmekle suçlanmıştır. Üstelik Güney Afrika’nın öncülük ettiği bu girişimin zamanlaması da manidar. Zira girişim, Ukrayna’nın 1000 km’lik bir alanın çeşitli bölgelerinde Batı tarafından tedarik edilen modern silahları kullanarak Rus güçlerine karşı taarruza geçmesinin akabinde gündeme gelmiştir.
Neticede Afrika ülkeleri, özellikle de tahıl üretimiyle ön plana çıkan iki ülkenin karşı karşıya gelmesinin yarattığı gıda krizinden ötürü Rusya-Ukrayna Savaşı’nın sona ermesine yönelik bir çaba içerisinde. Fakat tarafların beklentileri oldukça farklı. Moskova, Ukrayna’da sahada istediği neticeyi alamadığı savaşı, kendi halkına zafer olarak sunacağı bir netice elde etmeden; yani yaptırımların kaldırıldığı ve halihazırda kontrol ettiği bölgelerin kendisinde kaldığı bir çıkış yolu beklentisiyle müzakerelere kapıyı açık tutsa da Kiev yönetimi, Kırım dahil olmak üzere Ukrayna’nın toprak bütünlüğünün sağlanması noktasında kararlı. Dahası Ukrayna, heyetin tarafsızlığına da şüpheyle yaklaşıyor. Bu da girişimin başarı ihtimalini sıfırın altına indirmekte.