S-400’ler gerçekte ne kadar etkili?

Türkiye’nin de satın aldığı ve Rusya’nın tüm hava savunma doktrininin merkezinde yer alan S-400 hava savunma sistemleri gerçekte ne kadar etkin sorusu gündemde.

1. resim
30.07.2022

Dünyanın en iyi hava savunma sistemi olarak tanıtılan Rus yapımı S-400 hava savunma sistemi, Türkiye açısından son derece önemli bir konuya dönüşmüştür. Türkiye’nin de satın aldığı ve Rusya’nın tüm hava savunma doktrininin merkezinde yer alan S-400 hava savunma sistemleri gerçekte ne kadar etkin sorusu gündeme gelmeye başladı.

Türkiye açısından S-400 hava savunma sistemi uzun ve meşakkatli bir serüveni temsil etmektedir. İlk önce Rusya’nın Suriye’ye S-400 hava savunma sistemi yerleştirmesi ile, Rusya’nın Suriye’de sağlamlaştırdığı hava üstünlüğü, Türkiye’nin Rusya ile kurduğu angajmanı belirleyen temel unsurlardan birisi olmuştur. Öyle ki, 2020 Şubat ayında İdlib’te 34 Türk askeri şehit olduğunda, bölgeye intikal etmesi istenilen helikopterler Rusya’dan hava sahasına girme izni alamamışlardır ve bölgede şehit düşen ve yaralanan askerler karayolu ile Türkiye’ye getirilmiştir. Rusya Suriye bağlamında Türkiye ile yürüttüğü tüm müzakerelerde hava üstünlüğüne sahip olan Rusya’nın önemli bir kozu bulunmuştur.

Türkiye S-400 hava savunma sistemlerini sadece güneyinde değil, kuzeyinde de görmektedir. Rusya’nın Kırım yarımadasını işgal etmesi sonrasında bölgeye 3 S-400 hava savunma sistemi yerleştirdiği bilinmektedir. Sözkonusu sistemler Karadeniz'in kuzey hattını neredeyse tamamen kapatmaktadır.

Bir yandan S-400’leri karşısında bulan Türkiye, yine aynı sistemleri kendi ulusal güvenliği için de tedarik yoluna gitmiştir. NATO’daki müttefiklerinden istediği hava savunma sistemlerini satın alamayan ve yerli üretimlerin envatere girmesi için belirli bir süre beklemek zorunda olan Türkiye S-400 hava savunma sistemlerine yönelmiştir. S-400 hava savunma sistemlerini inceleyen Türk subayları ve kurmayları Rusya’da yapılan gösterilerde sisteme tam puan verirken, Türk kamuoyunda birçok eski emekli asker S-400 hava savunma sistemlerin muadillerine nazaran ne kadar etkin olduğunu uzun uzun anlatmışlardır.

Ancak tüm bu değerlendirmeler, katalog bilgilere veya suni ortamlardaki denemelere dayanmaktaydı. S-400 hava savunma sistemlerin gerçek savaş sahasındaki kabiliyetleri ve becerileri görülmemişti. Örneğin Rus yapımı diğer alt segmentlerdeki hava savunma sistemlerinin göstermesi gereken performansın çok altında kaldığı Bayraktar TB2’lerce tüm dünyaya ispatlandı. Önce Suriye, sonra Libya ve sonra da Karabağ’da Rus hava savunma sistemlerinin Bayraktar TB2’ler karşısında başarısızlıkları bir yanda Bayraktar TB2'nin becerilerini gösterirken, diğer yandan da Rus yapımı sistemlerin katalog bilgilerinde yer alan verilerden daha kötü performans gösterdiğini ilan etmiş oldu. Rusya ve Rus yanlısı uzmanlar bu sorunsalı, hava savunma sistemlerin sahadaki kullanıcılar tarafından yanlış kullanıldığı ve Rus ordusu gibi düzenli ve tertipli orduların elinde daha üstün performans göstereceği iddia edilmişti. Ne var ki, Ukrayna savaşı ile bu iddia da çürüdü. An itibariyle SİHA’larca imha edilmeyen son Rus yapımı hava savunma sistemi S-400’dür.

S-400’ler yapı gereği her ne kadar SİHA’lara karşı tasarlanmamış olsa da, Ukrayna savaşında Rusya’nın S-400’leri etkin olarak kullanamaması dikkat çekmektedir. Savaşın ilk günlerinde bir SU-27 model nispeten eski bir savaş uçağı düşürdüğü söylenen S-400 hava savunma sistemlerinin, daha sonra da kayda değer bir başarısı veya angajmanı olmamıştır. Buna ilaveten Ukrayna ordusuna ait hava araçlarının S-400’lerin angajman hattının içerisinde faaliyet göstermiş olmaları, S-400’ler hakkında ciddi soru işaretleri uyandırmaktadır.

Örneğin, İsrail’in Suriye’de yaptığı hava saldırılara karşı S-400’lerin aktif olmaması, Rusya’nın İsrail’e bir yeşil ışık yakması olarak değerlendiriliyordu, fakat S-400’lerin Ukrayna’daki pasif durumu, Rusya’nın kabiliyetlerin sorgulanmasına yol açıyor. Nitekim İsrail hava kuvvetleri F-35’i kullandığı gibi, savaş uçak filosuna yaptığı yatırımlar, güncellemeler ve modifikasyonlar ile bölgedeki en üst donanımlı hava kuvvetleridir.

Türkiye açısından durum değerlendirildiğinde, Türkiye’nin Rusya’dan satın aldığı S-400 hava savunma sistemleri ihracat versiyonlarıdır. İhracat versiyonu oldukları için Rusya’nın Kırım ve Ukrayna sınırına yakın bölgelerde kullandığı sistemlerden daha düşük performans göstermesi beklenilmelidir.

Kısaca, S-400 hava savunma sistemleri Rus propagandasının iddia ettiği kadar etkin olmadığı Ukrayna savaşı ile daha somut olarak görülmekte. Rusya’nın diğer hava savunma sistemleri gibi S-400 de gerçek savaş şartlarında zorlanacaktır. S-400’e karşı dürüst olmak gerekirse, Amerikan yapımı Patriot’ların ya da İsrail’in geliştirdiği İron Dome sistemleri de gerçek savaş ortamında beklenenden daha kötü bir performans gösterdiği belirtilmelidir. Örneğin Suudi Arabistan, elindeki Patriot sistemlerine rağmen, Yemen’deki Husilerin birçok saldırısını önleyememiştir.

Hem S-400’lerin hemde diğer hava savunma sistemlerin gerçek savaş sahasında istenilen performansı gösterememesi aslında savunma stratejilerin en önemli unsurunu hatırlatmaktadır: Caydırıcılık. Aslında en iyi hava savunma kapasitesi, karşı tarafa zarar verme ve cezalandırma kabiliyetidir. Rusya bunu uzun menzilli füzeleri ile sağlamaktadır. Ancak Rus yapımı uçakların NATO ülkelerin kullandığı savaş uçaklarına karşı yetersiz kaldığından hava savunma sistemlerine yatırım yapmaktadır. Gerçek bir savaşta hava üstünlüğünü sağlayamayacağını bilen Rusya, hava savunma sistemleri ile düşmanın hava üstünlüğünün getirdiği avantaja egalite etmeye çalışmaktadır.

Türkiye açısından bu durum değerlendirildiğinde, Türkiye’nin kısa, orta ve uzun vade de, savunma stratejilerinde savunma kabiliyetinden çok saldırı kabiliyeti önem arz etmektedir. Ege’de Yunanistan ile it dalaşlarından, Suriye ve Irak’taki sınır ötesi harekatlara, Doğu Akdeniz, Libya ve Kafkaslara kadar uzanan hattın tamamında Türkiye’nin ofansif güce ihtiyacı bulunmaktadır.

Evet Türkiye’nin hava savunmada ciddi bir eksikliği bulunmaktadır ama bu açık belli ölçüde Hisar-A+ ve Hisar-O+ ile kapatılmaya başlanılmıştır. Türkiye’nin önümüzdeki süreçte dış politika ve güvenlik hedefleri için saldırı kabiliyetini artırma ihtiyacı bulunmaktadır. Yunanistan’ın hava kuvvetlerine yaptığı yatırım Türkiye’yi caydırmak ve hatta Türkiye’yi Yunan taleplerini kabul etmeye zorlamak içindir. Yunanlar F-35’i alarak Anadolu’nun içlerine derin taarruz yeteneği elde etme arzusu taşımaktadır. Rıfat Öncel’in kaleme aldığı “Greece’s unlikely compellence air force modernization & diplomatic assertiveness” isimli İngilizce raporu Yunanistan’ın amaçlarını detaylıca anlatmaktadır. Benzer şekilde, Suriye ve Irak hattında terörle mücadele daha derinlere indikçe, Türkiye’nin hava kuvvetlerin rolü artacaktır. Aynı şekilde Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak için güçlü bir deniz kuvvetleri ve güçlü bir hava kuvvetlerine ihtiyaç vardır.

Türkiye’nin bu ihtiyaçlarını S-400’lerin muhtemelen karşılamayacağı Ukrayna savaşı ile daha da belirgin hale gelmeye başladı. Bu yüzden Türkiye, S-400’leri hava savunmadaki acil ihtiyacı karşılamak için zoraki olarak alınan bir ara çözüm olarak görmeli ve savunma stratejilerini ona göre tasarlamalıdır.