gdh'de ara...

Savaşçı kurt dişlerini gösterdi, peki ısıracak mı?

💢 Çin yönetimi sorunları sükunet ile çözme yönünde ısrar ettikçe, ABD’nin yeni krizler icat etme konusundaki mahareti de artıyor. 

💢 2018 yılından itibaren kademeli şekilde artan ABD-Çin geriliminde Çin'in savunma bütçesini artırması ne anlama geliyor?

1. resim

Gerek 6 Şubat depreminin yaralarını sarma gayretimiz gerek yaklaşan seçim sürecinin kaldırdığı toz duman uluslararası platformdaki gelişmelere dair farkındalığımızı kaçınılmaz biçimde zayıflatıyor. ABD Genelkurmay Başkanı Milley’in Suriye’nin toprak bütünlüğünü hiçe sayar şekilde Kuzey Suriye’ye yaptığı ziyaret, Gürcistan’da “Yabancı Etkinin Şeffaflığı” hakkındaki yasanın kabulünün ardından Avrupa Birliği yanlılarının başlattığı protesto eylemleri, İsrail’in Halep Havaalanına düzenlediği saldırı… Yanı başımızda Türkiye’yi birinci dereceden ilgilendiren olaylar bize nefes alma fırsatı vermeden gelişmekte. Küresel jeopolitik mücadele ortamı, olaylarla birinci dereceden ilgili Türkiye gibi ülkelere tüm enerjileriyle kendi meselelerine odaklanma ve içe kapanma imkanı tanımıyor.

Ukrayna-Rusya Savaşı’nın 2024 yılına sarkacağı gerçeğiyle barıştıysak yakın gelecekte gündemimizi meşgul edecek yeni savaş alanlarına dair ihtimalleri değerlendirmeye başlamamız gerekiyor. ABD’nin “insanlık adına rasyonel” olan yerine, “olmaz denileni” mümkün kıldığını dikkate alacak olursak öncelikle Hint-Pasifik bölgesinde yaşanabilecek bir sıcak çatışma ihtimalini, bu çatışmanın askeri ve ekonomik boyutlarını dikkate almak gerekecek.

Hint-Pasifik bölgesinde iki potansiyel çatışma ihtimali gündemde. İhtimallerden biri, ne yapacağını kestirmenin mümkün olmadığı Kuzey Kore’ye karşı girişilecek bir saldırı. Güney Kore ve ABD’nin, Kuzey Kore topraklarının içlerindeki askeri üslere yönelik nükleer saldırı simülasyonlarını denediği yönünde haberler geliyor. İkinci ihtimal ise Tayvan merkezli olarak Çin Halk Cumhuriyeti’ne karşı ABD önderliğindeki bir ittifakın hatta NATO müttefiklerinin dahil olacağı bir savaşın başlaması.

Geçen hafta Çin Komünist Partisi Merkez Komitesi 20’inci Kongresi’nde savunma bütçesinin yüzde 7,2 oranında artırılacağının duyurulması Washington ve Hint-Pasifik bölgesindeki müttefikleri arasında heyecan yarattı. Bu artışla Çin’in yıllık savunma bütçesi 224 milyar dolara ulaşacak. Yine de bu meblağ ABD’nin 2023 yılı için belirlediği 797 milyar dolarlık savunma bütçesinin hala çok gerisinde. Pekin yönetimi savunma harcamalarında yine yüksek bir sıçramayı üstelik yüzde 8,1 düzeyinde olmak üzere 2018 yılında yapmıştı. 2018 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin savunma bütçesi için hedef 175 milyar dolar olarak belirlenmişti. Ancak Pekin yönetiminin şeffaf olmayan bütçe verileri ilan edilen ile gerçekleşen savunma harcamaları arasında ciddi uçurumlar olabileceğine işaret ediyor. Nitekim 2017 yılında Çin’in savunma harcamalarının gerçek miktarı ABD Savunma Bakanlığı Pentagon’a göre 190 milyar dolar civarındaydı.

Keza “Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü”ne göre Çin Halk Cumhuriyeti’nin 2021 yılındaki savunma harcamaları 293 milyar dolara ulaşmıştı. 2017 ve 2021 yılına dair yapılan tahminler ışığında Pekin yönetiminin 2023 yılında savunma alanında yapacağı harcamanın 300 milyar doları geçeceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Tayvan’a ABD tarafından temin edilecek 20 milyar doların üzerinde tutacak silah sistemleri, Filipinler’de kurulacak yeni ABD üsleri, Japonya ordusunun artan vurucu gücünün, Çin Halk Ordusu’na yeni görevler ve harcamalar yüklemesi kaçınılmaz olacak.

Çin Halk Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mao, 1970’li yıllarda biraraya geldiği ABD’li muhataplarına ( Nixon ve Kissinger ) ülkesinin Tayvan ile bütünleşmek için acelesi olmadığını, hatta bunun 100 yıl sonra gerçekleşmesinin kendileri için bir mahsuru olmadığını ifade etmişti. Ancak ABD askeri ve istihbarat kaynakları son haftalarda Çin anakarasının Tayvan’ı topraklarına barışçı metotlar ya da savaş yoluyla katacağına dair yeni tarihler veriyorlar. Amerikalılara göre Pekin’deki liderlik 100 yıl beklemeye niyetli değil ve Mao’nun açıklamalarının 50’inci yılı geride kalırken sorunu noktalamak istiyor.

Amerikalı General Mike Minihan 2023 yılının Ocak ayında, Tayvan krizi nedeniyle ABD ve Çin’in 2025 yılında çatışabileceği uyarısında bulunmuştu. Geçen hafta ise ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı CIA’nın Direktörü William Burns, Çin Halk Ordusu’nun kuruluşunun yüzüncü yıldönümü olan 2027 yılında Tayvan’ın ilhak edilebileceği uyarısında bulundu. Burns, bu bütünleşmenin mutlaka savaş yoluyla olmayabileceğine de işaret etti. CIA Direktörü herhalde Tayvan içerisindeki Pekin yanlısı unsurların girişeceği eylemler yoluyla bu sonucun ortaya çıkabileceğine dair ellerinde veriler olduğunu ifade ediyor.

ABD, 2018'den bu yana Çin ile gerilimi kademeli şekilde artırıyor

2018 yılında Çin Halk Cumhuriyeti’nin artan savunma bütçesinin ABD üzerinde yarattığı baskıya dair Anadolu Ajansı için kaleme aldığım makalede (ABD'nin önü alınamayan Çin kabusu) Washington’u rahatsız eden meselenin özünde, Çin Halk Ordusu’nun artan deniz aşırı operasyon kabiliyetinin yattığını ifade etmiştim. Yani, Çin’in demiryolları ve deniz limanları aracılığıyla Afrika ve Avrupa istikametinde genişlettiği ticaret ağını denizden ve havadan asker nakli ile küresel ölçekte koruyacak seviyeye gelmesi ABD’nin üzerinde hassasiyetle durduğu bir nokta. Çin donanmasının üçüncü uçak gemisi Fujian’ın 2024’te hizmete girecek olması ABD’nin bu tehdit algısını besliyor.

2011-2012 yıllarından itibaren yani Obama’nın başkanlık, Hillary Clinton’un Dışişleri Bakanlığı günlerinden itibaren, ABD-Çin ilişkileri 1972’de dönemin ABD Başkanı Nixon ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Kissinger’ın inşa ettiği güven ortamından çok uzaklaştı. ABD önce Çin’i bir ulusal güvenlik tehdidi olarak işaret etti. Ardından NATO İttifakı’nı kademe kademe Hint-Pasifik bölgesindeki “tehditlere” yöneltecek adımlar attı. Bu esnada Avustralya’ya nükleer denizaltı teknolojisi temin etme kisvesi altında ABD-İngiltere ve Avustralya’dan oluşan AUKUS İttifakı’nı kurdu. Bu siyasi ve askeri adımları bazı yapay krizlerle besleyip, desteklediğini de görüyoruz. 2019’dan itibaren Çin kaynaklı Huawei teknolojilerinin müttefik ülkelerde kullanılmaması için ABD tarafından başlatılan baskılar, 2022 yılından itibaren Çin kaynaklı sosyal medya uygulaması TikTok’a getirilen kısıtlama ile yasaklar ve 2023 yılına damgasını vuracak olan “Balon Savaşları”.

Washington yönetimi tarafından ABD kamuoyu üzerinde “uzaylı paranoyası” yaratacak şekilde UFO ( Unidentified Flying Object – Tanımlanamayan Uçan Cisimler ) olarak lanse edilen Çin’e ait yüksek irtifa balonları tam anlamıyla yapay bir uluslararası krizi tetikledi. ABD bu balonları vurmak için F-22 savaş uçakları ve yüzbinlerce dolarlık füzeler kullanınca, Amerikan kamuoyunda bu balonların amaçlarına dair soru işaretleri arttı. ABD toplumunun bir kısmı 1957’de SSCB’nin Sputnik uydusunu yörüngeye oturtması sırasında yaşanana benzer bir paranoyaya kapıldı. Sputnik uydusu da yörüngedeki yolculuğu ABD toplumda “komünistler tarafından sürekli gözetlendikleri, her an bir istilaya uğrayabilecekleri” korkusunu pekiştirmiş, halk evlerinin bahçesine nükleer sığınak inşa edecek bir psikolojik duruma sürüklenmiş ve ülkedeki anti-komünist iklim arzu edilen şekilde beslenmişti.

Çin Halk Cumhuriyeti yönetimi sorunları suhulet ve sükunet ile çözme yönünde ısrar ettikçe, ABD’nin yeni krizler icat etme konusundaki mahareti de artıyor. Çin, bugün için Covid-19 salgını öncesinde başlayan ekonomik durgunluğu aşmak ve 1 milyarın üzerindeki nüfusunu doyurmak mecburiyetinde. Bu süreçte sınırları içerisindeki etnik ve dini hassasiyetlerin kaşınmasına da göğüs germek zorunda. Pekin yönetiminin artırdığı savunma bütçesiyle doğru orantılı olarak, Şi Cingping’in yönetim sürecinde gündeme gelen ve milliyetçi dönüşümün simgesi olan “Savaşçı Kurt Diplomasisi”ni ön plana çıkarıp çıkarmayacağı şu anda en merak edilen konu. Hint-Pasifik bölgesi üzerine önemli çalışmalar yapan akademisyen Dr. Hüseyin Korkmaz’ın da işaret ettiği gibi Pekin yönetimi şu anda hassas bir pozisyonda. Dr. Korkmaz’ın tabiriyle Pekin’in “Savaşçı Kurt” olarak mı sahne alacağı yoksa “Kung-Fu Panda” tarzını mı benimseyeceği, Hint-Pasifik bölgesindeki olası savaş ihtimaline mesafemizi de belirleyecek.

Mehmet Kancı

Tartışma