Sivastopol önünde yatar İHA'lar
💢 14 Mart'ta Amerikan MQ-9 Reaper'ın devriye uçuşu, Rus Su-27 savaş uçağının müdahalesiyle noktalandı.
💢 Karadeniz eksenli gelişmeler "Karadeniz'de gemilerin mi battı" sorusunu “Karadeniz’e İHA’ların mı düştü?” şeklinde güncelleyebileceğimiz noktaya geldi.
Rusya’nın Kırım’ı ilhak ettiği 2014 yılından bu yana Karadeniz, üzerindeki uydular, erken uyarı uçakları ve insansız hava araçları ile Baltık Denizi ve Güney Çin Denizi ile beraber en yoğun şekilde izlenen denizlerden biri.
14 Mart 2023 günü artık rutin kabul edilen bir Amerikan MQ-9 Reaper insansız hava aracının devriye uçuşu, Rus Su-27 savaş uçağının sıra dışı müdahalesiyle Karadeniz’in soğuk sularında noktalandı.
Peki neden? MQ-9 Reaper, görmemesi ve duymaması gereken bir şeye mi şahit olmuştu?
Canı sıkkın, yüzü asık bir arkadaşımızı gördüğümüzde bu halinin sebebini anlamak için söze “Karadeniz’de gemilerin mi battı?” sorusuyla girmek neredeyse adettendir.
Savunma sanayindeki atılımlar ve jeopolitik gelişmeler, bu soruyu “Karadeniz’e İHA’ların mı düştü?” şeklinde güncelleyebileceğimiz noktaya geldi.
Karadeniz'in kısa jeopolitik tarihi
Karadeniz günümüzden 3 bin yıl kadar önce antik Yunan ve Fenike uygarlıklarının kurdukları ticaret kolonileri ile jeopolitik sahada önem kazanmaya başladı. Antik çağda Ege Denizi ve Anadolu’nun kaderini belirleyen Sparta ile Atina arasındaki mücadeleye nokta koyan Aigospotamoi Muharebesi Milattan Önce 405 yılında Çanakkale Boğazı’nda yaşanmıştı.
Peleponnes Savaşlarını da noktalayan bu muharebede Spartalılar, Atina ve müttefiklerinin Karadeniz’in kuzeyindeki topraklardan (bugünkü Ukrayna ) temin ettikleri buğday sevkiyatının yolunu yolunu kesmiş, hasımlarını aç bırakarak Çanakkale Boğazı’nda savaşa zorlamış ve zafer kazanmışlardı.
15’inci yüzyılda Fatih Sultan Mehmet’in Karadeniz’de tam hakimiyeti tesis eden seferlerinin ardından yaklaşık 300 yıl boyunca bölge tarihte bir daha göremeyeceği bir sükuneti yaşadı.
Rus Çarlığının Karadeniz kıyılarına inmesinin ardından 1853-1856 arasındaki Kırım Savaşı, küresel güçlerin donanmaları ve kara ordularıyla Karadeniz’e nüfuz ettiği ilk vaka oldu.
Bu savaştan sonra Karadeniz’in önemi sürekli arttı. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girişi Karadeniz’deki Rus limanlarının bombalanmasıyla gerçekleşti.
İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası Kafkaslar’daki petrol kaynaklarına erişebilmek için ordusunu Karadeniz’deki donanma gücüyle destekledi.
Bu uğurda Alman denizaltıları parçalara ayrılarak Tuna Nehri ve karayolundan taşınarak Karadeniz’e ulaştırıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Soğuk Savaşın başlaması Karadeniz’e daha da büyük bir önem yükledi.
Sovyetler Birliği’nin nükleer programını ve füze üslerini izlemek için NATO ve ABD’nin ihtiyaç duyduğu sinyal istihbaratı bakımından en ideal konum Türkiye’nin Karadeniz kıyılarıydı.
Sovyetler Arap-İsrail savaşları sırasında bölgedeki Arap müttefiklerini desteklemek için Karadeniz’deki donanmalarından en üst düzeyde faydalandılar. Soğuk Savaş’ın sona ermesi, Karadeniz için yeni bir dönemin başlangıcı oldu.
NATO’nun doğuya doğru ilerleme hamleleri ile beraber Ukrayna kontrolündeki Kırım ve Sivastopol yeniden bir çatışma konusu haline geldi. Rusya ile Gürcistan arasında 2008 yılında yaşanan Güney Osetya Savaşı ile NATO deniz gücü Karadeniz’i mesken edindi.
Montreux Boğazlar Sözleşmesi’nin getirdiği sınırlamalara rağmen ABD donanması başta olmak üzere NATO üyesi diğer ülkelerin savaş gemileri, hatta Kanada donanması, Karadeniz’i hiç boş bırakmadı.
2014 yılında Rusya’nın Kırım’ı ilhak ederek Sivastopol limanına tam olarak yerleşmesiyle Karadeniz, NATO tarafından kapsamlı bir şekilde göz hapsine alındı. İtalya ve Romanya’daki üslerden kalkan MQ-9 Reaper tipi insansız hava araçları neredeyse tarifeli uçak seferleri standardında Karadeniz üzerinde aralıksız uçuşlar yapmaya başladı.
2015 yılının Mayıs ayında, tarihte ilk kez Çin Halk Cumhuriyeti donanmasından iki savaş gemisinin ( Linyi ve Weifang güdümlü füze fırkateynleri ) Karadeniz’e girişleri bölgenin artan önemini tasdik ediyordu. 2014 yılından itibaren Rus uçaklarının Karadeniz’e giren NATO gemilerine yönelik alçaktan uçuşla taciz gösterileri yaşansa da bunlar ağır fiziki sonuçlar ve kayıplar doğurmamıştı.
Karadeniz'de büyük gözaltı
Görüldüğü üzere Karadeniz özellikle son 15 yıldır NATO’nun uzaydan, havadan, denizden hatta karadan yoğun gözetimi altında. Ancak tüm bu süre boyunca 14 Mart 2023 günü yaşanana benzer bir vaka yaşanmamış, NATO ile Rus ordusunun birbirini tarttığı vakalarda kayıp meydana gelmemişti.
Peki bu durumda 14 Mart’ta MQ-9 Reaper İHA’sının düşüşünü nasıl anlamlandırmalıyız? Rus Su-27 uçağı pilotunun, İkinci Dünya Savaşı’nda İngiliz pilotların Alman V-1 füzelerine uyguladıklarına benzer bir taktikle İHA’yı düşürmesini işgüzarlık ya da Amerikalıların tabiriyle “profesyonel olmayan bir davranış” olarak nitelemekle yetinebilir miyiz? (İngiliz pilotları Avrupa ana karasından atılan Alman V-1 füzelerini Britanya Adası üzerine geldiklerinde karşılıyor ve yerleşim yerlerine yaklaşmalarına fırsat bırakmadan uçaklarının kanatlarıyla füzenin kanatlarına uyguladıkları hafif bir darbe ile düşmelerini sağlıyorlardı.)
Yoksa, düşen İHA görmemesi ve duymaması gereken bir bilgi ile mi karşılaşmıştı?
Ruslar İHA'nın değil taşıdığı Pod'un mu peşinde?
Başlıktaki ve bir önceki paragrafın sonundaki sorunun yanıtını bulabilmek için bu alanın uzmanlarının 14 Mart’ın akabinde dikkat çektikleri bir hususa odaklanmak gerekiyor. Savunma teknolojileri alanında uzman olmadığım için ayrıntılara girmem mümkün değil.
Ancak konunun uzmanları düşürülen İHA’nın sol kanadına taşıdığı pod’un, yani sinyal istihbaratı toplamak amacıyla kullanılan haznenin çok yeni teknolojiler içerdiğine, bu teknolojilerin de Rusların hedefi haline gelmiş olabileceğine işaret ediyorlar.
MQ-9 Reaper İHA’ların SeaGuardian ( Deniz Muhafızı ) modellerine, yani su altı ve su üstü harbi için geliştirilmiş olanlara, sinyal istihbaratı alanında yeni teknolojiler içeren podun yerleştirileceği 2019’daki Paris Havacılık Fuarı sırasında ilan edilmişti.
18 Ağustos 2020’de Suriye’de, 14 Temmuz 2022’de Romanya’da düşen MQ-9 Reaper tipi İHA’larda bu yeni podlardan olduğu açık kaynaklara da yansıdı. 2023 yılı itibarıyla Estonya, Polonya, İtalya ve Romanya’da konuşlu MQ-9 Reaper İHA’larının Amerikan “L3 Savunma ve Havacılık Şirketi” tarafından üretilmiş bu podlarla donatıldıklarını söylemek mümkün.
Peki bu podları geçmiştekilerden ayıran ve Rusların İHA’yı hedef almasına yol açan sebepler ne olabilir?
MQ-9 Reaperların sinyal istihbaratı toplama kapasitelerinin artırılmasıyla, Kırım’daki Rus askeri hareketliliği ve haberleşmesine dair bilgileri daha etkili şekilde toplayarak Ukrayna ordusuna gerçek zamanlı istihbarat sağlamadaki etkili rolleri.
Rusların balistik füze taşıyan denizaltılarını akustik sonar sistemlerinden gizlemek için geliştirdiği ve 2021 yılından itibaren kullanıma girdiği tahmin edilen Burak-M sinyal kesici sistemleri aşabilmenin MQ-9 Reaperlara monte edilen yeni podlar ile mümkün olması. Malum olduğu üzere Rusya Karadeniz donanmasındaki savaş gemilerini ve denizaltıları Ukrayna’ya düzenlenecek füze saldırıları için platform olarak kullanıyor.
Özellikle su yüzeyinin altındaki tehditleri tespit etmek için denizaltı avcı uçakları ve helikopterlerden paraşütle denize bırakılan şamandıra formundaki sonar sistemleri (sonobuoy), denizaltıları dezavantajlı bir durumda bırakıyordu.
İşte Rusların 2021 yılından itibaren balistik füze taşıyan denizaltılarına entegre ettiği Burak-M isimli sinyal kesici sistemle bu tehdidi savuşturduğu tahmin ediliyordu. Ancak neredeyse eş zamanlı olarak 2020’nin Kasım ayında ABD, MQ-9 Reaper İHA’larına denizdeki ısı değişimini, ses titreşimlerini ve elektronik sinyalleri tespit etme kapasitesine sahip değişik tipte sonobuoy cihazlarını denize bırakacak 10 hazneli bir podun da denemesini başarıyla tamamladı.
Rusların düşürdüğü İHA’da acaba bu sistem olabilir mi?
Bu iki teknolojik gelişme Karadeniz gibi kısıtlı bir alandaki Rus denizaltılarının hareket ve operasyon kabiliyetlerini sınırlamasının yanı sıra, Kırım Yarımadası’ndaki her türlü askeri hareketliliğin gerçek zamanlı olarak Ukrayna ordusuna ulaştırılmasına imkan sağlıyor.
Ukrayna’nın Nisan ayında Kırım’ı geri alma hedefli bir karşı saldırı başlatacağını sağır sultan dahi duyduğu için Rusya yalnızca sahada değil, elektronik muhabere alanında da tedbirlerini artırmak mecburiyetinde.
14 Mart günü yaşanan olay, bu bilgiler ışığında bir tesadüf ya da kaza olmasının ötesinde ihtimaller içeriyorsa, yakın gelecekte Rusya’nın ABD ile Ukrayna arasındaki gerçek zamanlı istihbarat alışverişini engellemek için daha sert girişimlere başvurabileceğini dikkate almak gerekecek.
ABD askeri kaynakları MQ-9 Reaper’ın enkazının Karadeniz’in bin 500 metre derinliğinde, Kırım Yarımadası’nın güney batısında olduğunu belirtiyorlar.
Rusya eğer İHA’nın üzerindeki podu ele geçirmek için bir kurtarma operasyonu organize ederse Karadeniz’deki gerilimin çapı genişleyebilir. Tabi Rusya’nın bu deniz derinliğinde operasyon kabiliyeti olduğu şüpheli.
ABD ise 1968 yılında Pasifik Okyanusu’nda patlama sonucu batan Sovyet denizaltısı K-129’daki nükleer füzeleri ve belgeleri çalabilmek için “Project Azorian Operasyonu”nu hayata geçirmişti. CIA bu operasyon için özel bir sondaj gemisi inşa ettirmiş ve 1974 yılında hedefine ulaşmıştı.
Okyanusun 4 bin 900 metre derinliğindeki Sovyet denizaltısına ulaşmak için yürütülen operasyonun bugünkü maliyetinin 5 milyar dolara ulaşacağı tahmin ediliyor.
1853-1856 yılları arasındaki Kırım Savaşı’ndan 170 yıl sonra Karadeniz çok uluslu güçlerin ileri teknolojilerinin çarpıştığı bir savaş alanı haline geldi.
Gerçek zamanlı istihbaratın önemi ve denizaltı avcılık kabiliyetiyle şekillenen 14 Mart Vakası, içerdiği ve gün ışığına çıkacak yeni ayrıntılarıyla Rusya-Ukrayna Savaşı içerisinde ayrı bir başlık olarak incelenmeyi hak edecek.