Strategic and Defense Studies Centre: Dünya, Gazze'de yaşanan katliamdaki ABD'nin rolünü izliyor!
ABD, savaşı uzatması için İsrail'e askeri ve siyasi olarak ihtiyaç duyduğu tüm desteği veriyor. Dünya, Gazze'deki çocuklarla birlikte acı çekiyor ama soykırımı durduramıyor...
Avustralya merkezli Strategic and Defense Studies Centre'de, Gazze'de İsrail'in soykırım ve savaş suçları ile yaklaşık 3 aydır devam eden saldırılarında ABD poltikalarının etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
İsrail'in Gazze'de, İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya'nın bombalamasından daha fazla yıkıma yol açtığı belirtilen analizde, ateşkes çağrışarının ABD tarafından BMGK'da veto edilmesine de dikkat çekildi.
Analizde ayrıca, savaşın başlamasından bu yana yaklaşık 20 gemi ve 244 ABD uçağı İsrail'e 10.000 tondan fazla silah ve askeri teçhizat teslim ettiğine dikkat çekilerek, soykırımdaki rolünün büyük olduğu belirtildi.
İşte Strategic and Defense Studies Centre'da yayınlanan analiz:
Amerikalı yetkililer İsrail'i milyarlarca dolarlık askeri ve ekonomik yardımla desteklemeye devam ederken ve İsrail'in Gazze'deki Filistinlilere yönelik soykırımını sürdürmesini sağlayan her şeyi yaparken bunu biliyor olmalılar.
Tüm dünya Gazze katliamının kolaylaştırılmasında Amerika'nın doğrudan rolünü izliyor, dinliyor, okuyor ve her geçen gün daha da fazla tepki gösteriyor.
Associated Press'in geçen ay uydu verileri analizine dayanarak bildirdiğine göre, İsrail'in Gazze'deki askeri harekatı "2012-2016 yılları arasında Suriye'nin Halep kentinin yerle bir edilmesinden, Ukrayna'nın Mariupol kentinden ya da oransal olarak İkinci Dünya Savaşı'nda Müttefiklerin Almanya'yı bombalamasından daha fazla yıkıma yol açtı" ve "şu anda yakın tarihin en ölümcül ve en yıkıcı saldırıları arasında yer alıyor".
Enkaz altında kalan on binlerce ölü ya da kayıp bir yana, aralarında binlerce çocuğun da bulunduğu çok daha fazla sayıda insan yaralandı ve engelli hale geldi. UNICEF'e göre pek çok çocuk "bir kolunu ya da bir bacağını kaybetmenin acısını" yaşıyor.
Gazze'de yaşanaa felaket televizyonlardan ve mümkün olan her iletişim aracından izleniyor. Sanki dünya Gazze'deki çocuklarla birlikte acı çekiyor ama soykırımı durduramıyor ya da yavaşlatamıyor.
Birkaçı hariç tüm Avrupa ülkeleri savaş konusundaki tutumlarını değiştirerek dünyanın geri kalanına katılıp acil ve kapsamlı bir ateşkes talep ettiklerinde bile Washington bu çağrıları reddetmeye devam etti.
ABD'nin BM Büyükelçisi Linda Thomas-Greenfield, ülkesinin veto hakkını kullanarak BM Güvenlik Konseyi'nin 18 Ekim'de kalıcı bir ateşkes sağlamaya yönelik ilk ciddi girişimini boşa çıkarması sonrasında;
"İsrail, BM Şartı'nın 51. Maddesinde de belirtildiği üzere meşru müdafaa hakkına sahiptir."
açıklamasında bulundu.
Ancak bu mantık, Gazze trajedisinin boyutları Amerikalılar da dahil olmak üzere herkes tarafından bilindiği için pek kabul görmedi.
Bu kendine hizmet eden mantık, savaş ve çatışma zamanlarında sivillerin hedef alınmasını ve insani yardımın sivil savaş mağdurlarına ulaşmasının engellenmesini şiddetle reddeden uluslararası ve insani hukukun ruhuna aykırıdır.
Gazze'deki kurbanların büyük çoğunluğu sivillerden oluşmaktadır ve öldürülenlerin yüzde 70'inden fazlası kadın ya da çocuktur.
Dahası, İsrail'in insanlık dışı uygulamaları nedeniyle, Gazze'de hayatta kalanlar şu anda Filistin'in modern tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir olay olan gerçek bir kıtlıkla karşı karşıyadır.
Biden yönetimi, Gazze'de devam etmekte olan soykırım sırasında İsrail'i en temel insani yasalara bile uymaya zorlamak bir yana, baskı yapmak için hiçbir şey yapmamıştır. Daha da kötüsü, Başkan Joe Biden İsrail'i bu yıkıcı savaşı uzatmak için ihtiyaç duyduğu araçlarla donatıyor.
İsrail Kanal 12'nin 25 Aralık tarihli bir haberine göre, savaşın başlamasından bu yana yaklaşık 20 gemi ve 244 ABD uçağı İsrail'e 10.000 tondan fazla silah ve askeri teçhizat teslim etti.
Bu askeri malzemeler arasında İsrail savaşı boyunca defalarca kullanılan ve her seferinde yüzlerce kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olan en az 100 adet 2,000 kiloluk sığınak bombasının da bulunduğu bildiriliyor.
ABD'nin savaşın başlamasından bu yana attığı tek somut adım, İsrail'e giden ya da İsrail'den gelen gemiler de dahil olmak üzere Kızıldeniz'den geçen gemilerin güvenliğini sağlamak amacıyla "Refah Muhafızı Operasyonu" adında bir koalisyon oluşturmak oldu.
Ancak ABD geçmişten, yani Irak'a karşı yürüttüğü yıkıcı savaştan, sözde terörle savaştan ya da İsrail'e verdiği destek ile Filistinlilere, Araplara ve Müslümanlara duyduğu saygı arasında bir denge kuramamasından hiçbir ders almamış görünüyor. Aksine, bazı ABD yetkilileri bu gerçeklikten tamamen kopmuş görünüyor.
Geçtiğimiz ay Beyaz Saray'da düzenlenen bir basın toplantısında ABD Ulusal Güvenlik Konseyi sözcüsü John Kirby;
"Söyleyin bana, Gazze halkının acı ve ıstırabını dindirmek için ABD kadar çaba sarf eden başka bir ülke, başka bir ulus söyleyin. Söyleyemezsiniz. Yapamazsınız."
ifadelerini kullandı.
Peki ama akıllı bombalar, sığınak deliciler ve on binlerce ton patlayıcı Gazze'nin ve çocuklarının "acı ve ıstırabını nasıl hafifletiyor"?
Eğer Kirby ülkesinin Gazze'deki soykırımdaki rolünden habersizse, o zaman Amerikan dış politikasındaki kriz hayal edebileceğimizden de kötü demektir. Eğer farkındaysa, ki farkında olması gerekir, o zaman ülkesinin içinde bulunduğu ahlaki krizin modern tarihte eşi benzeri yoktur.
ABD siyasetindeki sorun, yönetimlerin, eylemlerinin ya da eylemsizliklerinin gelecek seçimlerde siyasi partilerini nasıl etkileyeceğine odaklandıkları için gerçekliği parçalı bir şekilde görmeleridir.
Ancak ülkelerini ve ülkelerinin büyük ölçüde değişen Orta Doğu ve hızla değişen küresel jeopolitikteki konumunu önemseyen Amerikalılar, tarihin her dört yılda bir sabit bir Kasım tarihinde ne başladığını ne de bittiğini hatırlamalıdır.