Stratfor: Azerbaycan'ın son hamlesinden sonra Güney Kafkasya'yı neler bekliyor?

Azerbaycan'ın son hamlesi, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki etkisinin Türkiye ve Batı lehine azalmasına neden olacak. Son gelişmelerden sonra Güney Kafkasya'daki dengeler nasıl şekillenecek? 

1. resim

Gölge CIA olarak da adlandırılan ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Stratfor'da Azerbaycan'ın son operasyonu sonrasında Güney Kafkasya'da ortaya çıkan gelişmelerin olası sonuçlarının değerledirildiği bir analiz yayınlandı

Azerbaycan'ın son hamlesi ile Güney Kafkasya'daki dengelerin özellikle Türkiye ve Batı lehine değişeceği belirtilen analizde, Ermenistan'ın ise Rusya'dan gelecek olası tehditlere karşı, barış anlaşmasının ardından Azerbaycan ve Türkiye ile ilişkilerini derinleştireceği öngörüsünde bulunuldu.

Analizde ayrıca, Batı ülkelerinin bundan sonraki süreçte Ermenistan'a askeri destek konusunda istekli olmadığı ve bir NATO ülkesi olan Türkiye'nin Azerbaycan'ın yanında olmasının bu kararları konusunda belirleyici etken olduğu belirtildi.

İşte Stratfor'da yayınlanan analiz:

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'ı tamamen ele geçirmesi, devam eden barış görüşmeleri sırasında Bakü'nün Ermenistan üzerindeki etkisini artıracak ve Rusya'nın Güney Kafkasya'daki etkisini azaltacaktır.

19 Eylül'de Azerbaycan, kendi toprakları içinde Ermeniler tarafından yönetilen bir bölge olan Dağlık Karabağ'a askeri bir operasyon başlattı ve hemen ertesi gün, Ermeni güçler Azerbaycan'ın taleplerine boyun eğerek silah bıraktı.

Ermenistan silahlı kuvvetleri mensuplarının da bölgeyi terk ettiği iddia edilse de Ermenistan Savunma Bakanlığı, Kasım 2020'deki ateşkes uyarınca 2021'de bölgeden çekildikleri için Dağlık Karabağ'da Ermeni askeri personeli bulunmadığı iddiasını yineledi.

Ortaya çıkan sonuç şüphesiz ki; Azerbaycan'ın Ermenistan ile barış görüşmelerinde pazarlık gücünü arttıracak ve aksi bir durumda Bakü, Erivan'a karşı askeri harekat kozunu kullanmaya devam edecektir.

Erivan şimdiye kadar, Zengezur Koridoru'nun işlevine ilişkin taleplerini Dağlık Karabağ Ermenilerinin hakları ve statüsüne ilişkin hak iddiaları ile hayata geçirmeyi umuyoru. Ancak Bakü, Dağlık Karabağ'ı tamamen ele geçirerek bu durumu fiilen imkansız hale getirdi ve Ermenistan'ın barış müzakerelerinde elinde kalan son kozu da ortadan kaldırdı.

Egemen topraklarının tamamını geri alan ve uluslararası alanda tanınan sınırlarını yeniden tesis eden Azerbaycan, artık bölgede tamamen etkin bir rol oynayacaktır.

Ermenistan, Dağlık Karabağ'daki Ermeni nüfusun sözde “etnik temizliğine duyduğu öfke nedeniyle” muhtemelen bu güçlenme karşısında direnmeye çalışacak olsa da; Azerbaycan'ın askeri gücü, sonunda Ermenistan'ın Azerbaycan'ın şartlarına uygun bir barış anlaşmasını kabul etmesine neden olacaktır.

19 Eylül'de Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan, Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'daki askeri operasyonun asıl amacının Ermenistan'ı savaşa çekmek olduğunu öne sürdü.

Paşinyan yaptığı açıklamada;

“Bazı dış ve iç güçlerin Ermenistan'ın devlet yapısını saldırı altına almasına izin vermemeliyiz.”

ifadelerini kullandı.

20 Eylül'de ise Azerbaycan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Hikmet Hacıyev, Bakü ve Erivan'ın barış anlaşması taslağının %70'i üzerinde anlaştıklarını açıkladı.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 19 Eylül'de BM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada Ermenistan'ın bir barış anlaşması imzalamak için "tarihi bir fırsatı" kaçırdığını belirtti ve Ermenistan'dan Zangezur Koridoru'nu açmasını beklediğini doğrudan ifade etti.

Ancak Ermenistan Dışişleri Bakanı Ararat Mirzoyan buna cevaben;

"Ermenistan'ın Zengezur Koridoru'nu açmak gibi bir yükümlülüğü olmadığını"

söyledi.

Bundan sonra bölgeyi neler bekliyor?

Düşük olasılıklı ilk senaryoda, Azerbaycan'ın Ermenistan'ın egemen topraklarına yönelik bir askeri operasyonu, bölgede tam ölçekli bir savaşa yol açabilir.

Böyle bir savaş, Ermenistan-Azerbaycan sınırındaki kısasa kısas bombardımanın önemli ölçüde tırmanması veya daha büyük olasılıkla Azerbaycan'ın Nahcivan ile bölgesel bir bağlantı oluşturmak için Zangezur Koridoru'nu ele geçirmek üzere askeri bir operasyon düzenlemesi halinde patlak verebilir.

İkinci senaryo da ise; Batı'nın Azerbaycan'a yaptırım uygulaması ve bu ülkenin hükümetiyle işbirliğini azaltması süreci yaşanabilir.

Ancak Bakü, uluslararası toplumun desteği olmaksızın bir bölgeyi işgal ve ilhak etmediği için bu senaryo zor görünüyor. Zira; Ermenistan'ın 1990'ların başından 2020'ye kadar Azerbaycan'ın topraklarını işgal etmesi, bunun Batı tarafından hiçbir zaman tanınmaması ve sonunda bu durumun tersine çevrilmesi herhangi bir yaptırımı gerektirmiyor.

Diğer yandan Dağlık Karabağ'da yaşayan Ermenileri korumak için yapılacak bir Ermeni askeri müdahalesi de savaşa yol açabilecek olsa da, Ermenistan'ın askeri olarak durumu düşünüldüğünde böyle bir eylem pek mümkün görünmüyor.

Ermenistan'da hükümet ve Azerbaycan karşıtı protestolar devam edebilir. Ancak Paşinyan muhtemelen iktidarda kalacaktır çünkü muhalefet onu görevden alamayacak veya görevden alınmasını haklı çıkaracak uygulanabilir bir politika platformu sunamayacak kadar zayıftır.

Paşinyan'ın resmi konutunun önünde 19 Eylül gecesi toplanan kalabalık, Paşinyan'ı istifaya çağırırken aynı zamanda Azerbaycan ve hükümet karşıtı sloganlar attı. Bazıları ayrıca Azerbaycan'a derhal savaş ilan edilmesini talep etti ve binaya girmeye çalıştı.

Bu protestolarla eş zamanlı olarak diğer Ermeniler de Rus Büyükelçiliği önünde büyük bir miting düzenleyerek Rus ordusu ve Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü (KGAÖ) aleyhinde çeşitli sloganlar attı.

Erivan'daki protestoların devam etmesi muhtemel ancak Paşinyan'ın görevden alınması pek olası değil. Zira muhaliflerin, Paşinyan'ın görevden alınmasını durumunda Ermeni halkına sunabileceği cazip bir politika alternatifi ya da Azerbaycan'la başa çıkmak için inandırıcı bir stratejisi yok.

Paşinyan 19 Eylül gecesi televizyonda yaptığı konuşmada;

“Ermenistan'da darbe yapılması için farklı yerlerden gelen çağrılar var. Bazı insanların, bazı güçlerin Ermeni devletine darbe vurmasına izin vermemeliyiz."

ifadelerini kullandı.

Sonuç olarak Batı, Azerbaycan'ı yaptırım uygulamakla tehdit edecek olsa da, Azerbaycan askeri operasyonunu Ermenistan'a genişletmediği sürece bu tür eylemlerin etkili olması pek olası değil.

Diğer bir ifade ile; çatışmalar tamamen Azerbaycan'ın egemenlik alanıyla sınırlı olduğu ve zaten sona erdiği için, Batılı hükümetlerin karşılık vermesi pek olası değil. Ancak, Ermeni nüfusun Dağlık Karabağ'dan “etnik temizliği” konusunda Azerbaycan'a baskı yapacaklardır.

Daha da önemlisi Batı'nın, Ermenistan'a gelecekteki olası gerilimler için büyük ölçekli askeri teçhizat sevkiyatı yapması ya da birlikler yoluyla daha fazla destek sağlaması da pek olası görünmüyor.

Ermenistan'a somut olarak yardım etme konusundaki bu isteksizlik, büyük ölçüde yavaşlayan küresel ekonomi ve Batı'nın Ukrayna'yı desteklemeye odaklanmasından kaynaklanıyor. Ayrıca NATO üyesi Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği sarsılmaz destek, NATO'nun Ermenistan'ı destekleme veya Azerbaycan'ı izole etme ihtimalinin düşük olduğu anlamına geliyor.

Azerbaycan'ın Dağlık Karabağ'daki zaferi, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki etkisinin Türkiye ve Batı lehine azalmasında belirleyici bir adım olacaktır.

Ermenistan Güvenlik Konseyi Sekreteri Armen Grigoryan 20 Eylül'de yaptığı açıklamada Dağlık Karabağ'ın kaybedilmesinin Moskova'nın Kasım 2020 ateşkesi kapsamındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesinin bir sonucu olduğunu belirtti.

Rusya, Ermenistan'da azalan nüfuzunu Azerbaycan ve Türkiye ile yakın ilişkiler kurarak dengelemeye çalışacaktır.

Rusya'nın siyasi müdahale, işgal ve ekonomik baskı gibi tehlikelerinin farkında olan Ermenistan'da muhtemelen Bakü ve Ankara ile çalışarak, Rusya'nın Güney Kafkasya'daki etkisini istikrarlı bir şekilde azaltmaya çalışacaktır.

Bu amaçla Ermenistan, Ermenistan-Azerbaycan barış anlaşması tamamlandığında muhtemelen Türkiye ile diplomatik ilişkilerini normalleştirmeye çalışacak ve ilişkilerini derinleştirmek için adımlar atacaktır.

Kaynaklar

Tartışma