Tahıl Koridoru’nda pazarlığın adı “Afrika Barış Girişimi” mi?
💢 Rusya, Ukrayna'nın limanlarını neden vuruyor?
💢 Avrupalı devletler, Ukrayna tahılını Polonya üzerinden tedarik etmeye mi hazırlanıyor?
Rusya, gıda ihracatının önündeki engellerin kaldırılmaması gerekçesiyle 17 Temmuz’da Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekildi. Kremlin, anlaşmaya dönüş koşulu olarak da Rus gıda ve gübre ürünlerine uygulanan yaptırımların kaldırılmasını şart koştu. Moskova’nın bu beklentisinin karşılanması ise pek mümkün değil.
Kuşkusuz Türkiye’nin insanı merkeze alan barışçıl diplomasisi sayesinde hayata geçirilen Tahıl Koridoru, Rusya-Ukrayna Savaşı’nın ardından yaşanabilecek gıda krizinin önlenmesi noktasında geliştirilen mühim bir formüldü.
Dolayısıyla Moskova yönetiminin anlaşmayı yürürlükten kaldırması, küresel düzeyde gıda tedarikine ilişkin sorunlar yaşanmasına sebebiyet verecek. Aynı zamanda bu durum, temel gıda maddeleri üzerindeki enflasyon baskısını da beraberinde getirecek.
Rusya niçin Ukrayna’nın limanlarını vuruyor?
Rusya, anlaşmadan çekilirken; Ukrayna’nın tahıl ihracatı gerçekleştirebileceği limanları da vuruyor. Buradaki amacın Kiev’in söz konusu koridorun Rusya olmadan da işletilebileceği şeklindeki önerisini baltalamak olduğu aşikar. Yani Moskova, kendisinin ihracat yapamadığı bir ortamda Ukrayna’nın tahıl satışını da baltalama arayışında. Fakat Odessa Limanı’nın hedef alınması, savaşın genişleyebileceği yönündeki tehdidi de barındırıyor. Nasıl mı?
Odessa Limanı’nın açık kalması, savaşın başından beri tartışılan Trans-Dinyester Sorunu’nda Kişinev yönetimine ve uluslararası topluma verilen bir güvence mahiyetine sahipti. Çünkü Trans-Dinyester Bölgesi, her ne kadar Moldova’nın toprak bütünlüğünün bir parçası olsa da bölgede ayrılıkçı bir yönetim bulunuyor. Bölge halkının çoğunluğunu da tıpkı Ukrayna’nın doğusunda olduğu gibi Rus yanlısı kesmler oluşturuyor.
Dahası Trans-Dinyester Bölgesi’nde Rus Barış Gücü de görev yapıyor. Dolayısıyla Odessa’nın Rus saldırılarının hedefinin olması, çatışmaların Moldova topraklarına sıçrayabileceğine dair bir imayı da içeriyor.
Gıda krizinin sarstığı kıta: Afrika
Tahmin edileceği üzere, Tahıl Koridoru’nun ortadan kalkmasından etkilenecek devletlerin başında Afrika ülkeleri gelmekte. Zira Afrika devletler, zaten temel gıdaya erişimde dahi sıkıntı yaşıyor. Mevcut durum ise bu sorunların daha da derinleşeceğinin habercisi.
Esasen Güney Afrika Cumhurbaşkanı Cyril Ramaphosa’nın başkanlığında Afrikalı liderlerden oluşan heyetin 16-17 Haziran’da Kiev ve Moskova’yı ziyaret ederek “Afrika Barış Girişimi”ni duyurması da gıda krizinden kaynaklanmıştı.
Ayrıca Afrika ülkeleri, gübreye erişim noktasındaki sorunlardan da rahatsız. Zaten bu yüzden de Tahıl Koridoru Anlaşması’nda zaman daralırken; kıtadaki liderler, inisiyatif alarak ateşekes için gerekli koşulları oluşturmak istemişti.
Anlaşılacağı gibi mevcut durumdan da en fazla Afrika etkilenecek. Bununla birlikte Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova yönetiminin Afrika’ya temel gıdaların eriştirilmesi için gereken çabayı ortaya koyacaklarını duyurmuştur.
Öyleyse sorulması gereken soru şu: Tahıl Koridoru Anlaşması’ndan çekilmek suretiyle Afrikalı ülkelerin karşı karşıya kaldığı problemleri derinleştiren Rusya, niçin böyle bir açıklama yaptı?
Putin tahılda pazarlık vesilesiyle hangi sonuça ulaşmak istiyor?
Rusya’nın Afrika’ya tahıl akışını sürdürme konusundaki gayretlerin süreceğini duyurması, her şeyden önce Moskova yönetiminin “işgalci güç” imajından kurtulma çabasıyla ilişkili. Kremlin yönetimi, dünyanın muhtelif coğrafyalarındaki mazlum uluslarla dayanşma içerisinde olduğu mesajını verme arzusunda. Ancak mesele bundan ibaret değil.
Rusya, Ukrayna’ya yönelik müdahalesi nedeniyle uluslararası toplumun yoğun yaptırım baskısıyla yüzleşiyor. Dolayısıyla Afrika ülkelerinin sorunlarıyla ilgilendiği mesajını vererek yalnızlığını gidermeyi amaçlıyor. Haliyle dünyaya da yalnız olmadığı; hala dostlarının bulunduğu mesajını verecek.
Ayrıca Putin’in Tahıl Koridoru’nu pazarlık unsuruna dönüştürdüğünü de vurgulamak gerek. Yani gıda krizinin milyonlarca insanı etkileyecek olması vesilesiyle Moskova, Kiev’in Afrika Barış Girişimi’ne sıcak bakması noktasında Ukrayna Cumhurbaşkanı Vladimir Zelenski üzerinde baskı oluşturmak istiyor olabilir.
Bahse konu olan durumu açmak gerekirse, Afrika Barış Girişimi’ne Güney Afrika Cumhrubaşkanı’nın liderlik ettiği hatırlatılmalı. Yani bir BRICS ülkesi ve dolayısıyla Rusya’nın müttefiki. Üstelik aynı Güney Afrika, ABD tarafından “Amerikan karşıtlığı yapmakla” ve Ukrayna’daki savaş sırasında “Rusya’ya silah tedarik etmekle” suçlanmakta.
Haliyle Kiev de Afrika Barış Girişimi’ne soğuk yaklaşıyor. Lakin sahada istediği neticeyi elde edemeyen ve ABD-İngiltere ikilisi tarafından bir yıpratma savaşının içine çekildiğinin farkına varan Moskova yönetimi, Rus halkın zafer şeklinde sunabileceği; yani sahadaki mevcut statükoyu kabul ettirebileceği bir çıkış arayışında. Bu yüzden de Moskova, Afrika Barış Girişimi’ni önemsiyor. Bu sebeple de gıda krizini pazarlık unsuruna dönüştürüyor.
Muhtemelen Moskova’nın ajandasında Tahıl Koridoru’na dönüş için belirlenen tarih, 22-24 Ağustos. Bu tarihte Güney Afrika’nın ev sahipliğinde Johannesburg’da toplanacak BRICS Liderler Zirvesi’nde Afrikalı ülkelerin yürüttüğü diplomasi aracılığıyla Rusya’nın anlaşmaya döndüğü açıklanabilir. Bu da Afrika Barış Girişimi’nin Ukrayna tarafından dikkate alınması yönünde uluslararası kamuoyunda bir beklenti oluşturabilir.
Aynı zamanda böylesi bri gelişme, Rusya’nın başat aktörlerinden biri olduğu BRICS’in ulsulararası prestijini arttıracak bir hadise anlamına gelecektir. Bu, Moskova’nın uluslararası plaformlardaki etkisinin artmasını da beraberinde getirecek.
Mevzubahis beklentinin Zelenski yönetimini baskı altına alması için bir propaganda da yürütülebilir. Böylelikle Rusya, BM oylamalarında kendi aleyhinde kaar alınmasına çekimser kalan ve ret oyu veren aktörlerin de aralarında bulunduğu bir heyetin arabuluculuğunu dikte etmeye çalışabilir.
Tahıl Koridoru’nda Batı’nın iki yüzlülüğü
Tahıl Koridoru mevzusunda Rusya’nın gıda krizini bir pazarlık unsuruna dönüştürmesi ne kadar yanlışsa, anlaşmanın pratikteki uygulanışında Batı’nın tutumunun da o kadar çelişkili olduğu ifade edilebilir. Zira koridorun işleyişine bakıldığında aslan payını %48’le Avrupa’nın aldığı ve Afrika’nın ise yalnızca %2’lik payı tedarik edebildiği görülüyor.
Bahsi geçen durum nedeniyle de Rusya’nın gıda krizini pazarlık malzemesi haline getirmesi anlaşılabilir bir mahiyete bürünüyor. Çünkü Moskova yönetimi, yalnızca Ukrayna’yla değil; kolektif Batı’yla savaştığını düşünüyor. Böylesi bir ortamda Batı’ya karşı elinde bulundurduğu tüm kartları kullanmakta beis görmeyen bir Rusya söz konusu.
Batı’nın iki yüzlülüğü de tam olarak burada gün yüzüne çıkıyor. Başta Afrika olmak üzere farklı coğrafyaların tahıla erişimini kolaylaştıran Tahıl Koridoru’nu yaşatmak için Türkiye dışında herhangi bir aktörün kayda değer çabası yok.
Batı ise her ne kadar yüksek sesle dile getirilmese de Ukrayna tahılının Polonya üzerinden Avrupa’ya ulaştırılacağı formüllere yoğunlaşmakta. Yani evrensel olduğu iddia edilen değerleri savunan Batı, kendi ihtiyacını karşılama telaşında ve dünyanın sorunlarına kulak asmıyor.
Kısacası Rusya, gıda krizini bir pazarlık unsuruna dönüştürmüş durumda. Bu esnada Odessa Limanı başta olmak üzere Ukrayna’nın limanlarını vurarak savaşın Moldova’ya da sıçrayabileceği mesajını vermekten geri durmuyor. Ancak esasen Moskova’nın pazarlığa ilişkin beklentisi; Afrika Barış Girişimi’nin arabulucu aktöre dönüşmesi, böylelikle Kiev’in müzakere masasına Moskova’nın beklentilerine uygun biçimde oturtılması ve BRICS’in uluslararası saygınlığının arttırılması.
Tüm bu nedenlerden ötürü BRICS Johannesburg Zirvesi’nde Rusya’nın Tahıl Koridoru Anlaşması’na döndüğünün duyurulması şaşırtıcı olmayacak. Lakin Batı’nın önceliğinin gıda krizinin aşılması olmadığı da açık. Batı, Avrupa’nın ihtiyacının karşılanması derdinde ve bu nedenle Ukrayna tahılının Polonya üzerinden tedarik edilmesine ilişkin hazırlık içerisinde. Mazlum milletleri düşünerek Tahıl Koridoru’nun sağlıklı bir şekilde işlemesi için gayret eden tek aktör ise barışçıl diplomasi anlayışıyla tüm dünyaya örnek olan Türkiye.