The Atlantic: ABD ve İsrail, İran'a karşı harekete geçecek mi?

İran'ın yıllardır uyguladığı “İsrail'in etrafında ateş çemberi oluşturma” stratejisi çöküyor! İsrail ve ABD'nin İran'a karşı harekete geçmek için fırsatı yakaladı!

1. resim

ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Atlantic'de, İran ve İsrail arasında Ortadoğu'da artan gerilimin geleceğinin ve ABD'nin olası rolünün değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

İran'ın yıllardır uyguladığı “İsrail'in etrafında bir ateş çemberi oluşturma” stratejisinin, geçtiğimiz aya kadar büyük oranda işe yaradığı tespiti yapılan analizde, gelinen noktada ise hem İsrail hem de ABD için İran'a karşı harekete geçmek için büyük bir fırsat doğduğu iddia edildi.

Analizde ayrıca; Biden'ın “İran'a orantılı karşılık” verme stratejisinin ahmakça olduğu belirtilerek, İsrail ve ABD'nin İran'a karşı harekete geçmek için son bir fırsatı olduğu tespitine yer verildi.

İşte The Atlantic'de yayınlanan analiz:

İran altı aydan kısa bir süre içinde iki defa İsrail'e yüzlerce füze fırlattı.

İran Nisan ayında İsrail'e teknik olarak daha fazla silah fırlatmış olsa da, bunların sadece 120 tanesi balistik füzeydi. Bu sefer kullanılan 180'den fazla balistik füzeden daha küçük bir salvoydu.

Nisan ayında kullanılan insansız hava araçları ve seyir füzeleri, İsrail'in bazı Arap ortaklarıyla işbirliği içinde çalışan İsrail, Amerika ve Avrupa hava savunma sistemleri tarafından daha kolay önlendi ve düşürüldü.

İlk raporlara göre, bazı füzeler İsrail'in üç katmanlı füze savunma sistemini aşarak bilinmeyen miktarda hasara yol açmış görünüyor.

İran ve İsrail arasındaki savaş, çoğunlukla gölgede kalsa da aslında uzun süredir devam ediyor.

İran; Hizbullah'ı İsrail'e saldırması için vekil güç olarak silahlandırdı ve yıllar boyunca yol kenarına yerleştirilen bombalar, pusular ve roketlerle bunu yaptı. İran ayrıca Yemen'deki Husileri uzun menzilli silahlarla donattı.

İsrail ise Şam'daki Devrim Muhafızları karargâhını bombaladı, İran'ın nükleer programını sabote etti ve İran'da suikastlar ve baskınlar düzenledi.

Ancak şu anda tanık olunan şey farklı bir durum!

Büyük ve açık bir savaş teatisi, bir nesildir devam eden bir çatışmanın farklı bir aşaması olarak hem bölgenin hem de dünyanın önünde duruyor.

İran hedeflerine ulaşmak için uzun zamandır, tespit edilse bile ABD ya da İsrail ile topyekün bir çatışmaya yol açmayacak dolaylı yollara başvuruyor.

Geçtiğimiz aya kadar İran'ın; İsrail'in etrafında vekaleten yönetilen bir “ateş çemberi” oluşturmak ve ABD'yi acımasız düşük seviyeli şiddetle savaşa devam etme stratejisi işe yarıyor gibi görünüyordu.

Hatta bu uzun dönemde; İran tarafından eğitilen ve donatılan gruplar, Amerikan askerlerini pusuya düşürürken bile ABD İran'a karşı geniş çaplı güç kullanmaktan kaçındı. Ne Bush ne de Obama yönetimleri bu saldırıların arkasındaki ülkeyi vurmak konusunda bir adım atmadı.

Örnek olarak; Amerika'nın Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'yi öldürmesinin ardından, 2020 gibi yakın bir tarihte, Irak'taki bir Amerikan üssünü vuran füzeler, çok sayıda Amerikan askerinde sarsıcı travmatik beyin hasarına yol açmış ve Amerika hiçbir tepki vermemişti.

Süleymani'ye saldırı emrini veren eski Başkan Donald Trump da bu saldırıları sadece “baş ağrısı” olarak nitelendirmişti..

İsrail'in geçtiğimiz ay Hizbullah'a indirdiği bir dizi ağır darbe tüm bu bakış açısını ve dengeleri değiştirdi. İran'ın en güçlü vekili, belki de tam olarak toparlanamayacağı bir şekilde ağır bir darbe aldı.

İsrail'in Hamas'ın siyasi liderini İran'ın yeni cumhurbaşkanının yemin töreni sırasında Devrim Muhafızları'na ait bir misafirhanede öldürmesinin İran üzerindeki etkileri çok derin oldu!

Ancak İran rejimi için aşağılanma potansiyel olarak ölümcül sonuçlar doğrabilir.

Zayıf bir ekonomiye başkanlık eden, kendi hava sahasını koruyamayan bir ordu tarafından desteklenen, yorgun bir devrimci ideolojiye bağımlı bir elit tarafından yönetilen rejim aşağılanmayı göze alamaz.

Dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Orta Doğu'da da karşılık vermeden yumruk yemeye devam ederseniz zayıf görünürsünüz ve Usame bin Ladin'in meşhur sözünde olduğu gibi;

“İnsanlar güçlü bir at ve zayıf bir at gördüklerinde, doğaları gereği güçlü atı severler.”

İşte bu nedenle Başkan Joe Biden'ın İsrail'in “orantılı” bir karşılık vermesini istemesi saçma olarak kabul edilebilir.

Geçtiğimiz Nisan ayında İsrail, İran'daki bir radar üssünü vurmakla yetinmiş ve daha kötüsünün geleceği konusunda uyarıda bulunmuştu. Bu kez daha fazlasını yapmak zorunda. Zira; İsrail'in daha sert karşılık vermesi için daha artık daha büyük nedenleri ve daha önemlisi desteği var.

Zira; İran bu saldırıdan zarar görmezse ve “bedel ödemezse”, daha gelişmiş füzeler inşa etmeye devam etmek ve bir kez daha daha saldırmak için hazırlk yapacaktır. Ve er ya da geç füzelerinden bazıları hedeflerini vuracaktır.

Ancak bu aynı zamanda İsrail için olduğu gibi ABD için de aslında zayıf olan bir düşmanla yüzleşmek için bir fırsattır.

İran'a İsrail istihbarat servisleri tarafından nüfuz edilmiştir. İran ordusu, Şah döneminden kalma eski Amerikan donanımı, büyük ölçüde saldırı amaçlı ev yapımı füzeler ve insansız hava araçları ve S-300 karadan havaya füzeler gibi az sayıda Rus tedarikli sistemlerin bir karışımıyla donatılmıştır.

İran çift haneli enflasyon, çift haneli yoksulluk oranı ve hükümet politikalarının yol açtığı beyin göçünden muzdarip. Ayakta kalabilmek için büyük ölçüde petrol gelirlerine bağımlı ve ABD yaptırımları nedeniyle petrol geliri de düşmüş durumda.

Tüm bunlar sadece İsrail saldırılarını değil, aynı zamanda Amerika'nın da güçlü bir şekilde harekete geçmesini gerektiriyor.

İsrail ekonomik hedeflere ve özellikle de İran ekonomisini ayakta tutan petrol endüstrisine saldırmayı seçebilir. Nükleer programa saldırmak muhtemelen daha zor olacaktır.

Her iki durumda da İsrail'in Amerikan yardımına ihtiyacı olacaktır.

İsrail, yaklaşık 40 adet F-35 de dahil olmak üzere büyük ve yetenekli bir hava gücüne sahip. Ancak uzun menzilli saldırılar için gerekli olan ve ABD'de bol miktarda bulunan havadan yakıt ikmal uçaklarından oluşan geniş bir filoya sahip değil. En azından ABD bu açığın kapatılmasına sessizce yardımcı olabilir.

Asıl soru şu: Daha fazlasını yapmalı mı?

Cevap evet. Başkan Obama, Trump ve Biden İran'ın nükleer silah edinmemesi gerektiği konusunda ısrarcı oldular.

İlki bu programı yavaşlatacak ancak durdurmayacak bir anlaşma imzaladı. İkincisi anlaşmayı rafa kaldırdı ve yaptırımları artırdı. Ancak programı önemli ölçüde etkileyecek hiçbir şey yapmadı. Üçüncüsü anlaşmayı yeniden canlandırmaya çalıştı ancak başarısız oldu ve yine önemli bir şey yapmadı.

Gelinen nokta; muhtemelen önemli bir şey yapmak için son fırsat!

Biden yönetiminin İsrail'den itidal ya da orantılılık talep etmesi anlamsız ve büyük bir fırsatın kaybedilmesi olacaktır.

ABD, İsrail'in aksine uzun menzilli ağır bombardıman uçaklarına, alışılmadık gelişmiş silahlara ve bölgedeki üslerden ve uçak gemilerinden operasyon yapma kabiliyetine sahiptir.

Uzun zamandır istihbarat toplama faaliyetlerini İran'ın nükleer programına odaklamış ve bu programı nasıl yok edeceğini düşünmüştür. İran'ın nükleer silah tehdidine son vermeyi amaçlayan ABD'ye, şimdiye kadar boş tehditler ve daha da boş vaatlerde bulunma fırsatı verdi.

Biden yönetimi korkularına kulak vererek Afganistan'ı karanlık çağlara geri döndürdü, Ukrayna'yı kaybedebileceği korkunç bir yıpratma savaşına soktu ve şimdi de Orta Doğu ve ötesindeki dünyayı nükleer silahlara sahip bir İran'a hazırlayacak.

Bu sağduyu değil, stratejik ahmaklıktır. Bunu düzeltmek ve daha kötüsünün gelmesini önlemek için çok az zaman var.

Kaynaklar

Tartışma