The Australian Strategic Policy Institute: Trump ve Çin arasındaki ikinci rauntta neler yaşanacak?

Ticaret ve çip savaşları, teknoloji ve askeri rekabet, etki alanı mücadelesi. Trump ve Çin arasındaki ikinci rauntta neler yaşanacak?

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşlarından The Australian Strategic Policy Institute'de, Trump'ın yeni başkanlık döneminde ABD-Çin ilişkilerinin geleceğinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Yeniden ABD Başkanı seçilen Trump'ın ilk dönemindeki Çin'e karşı attığı adımlara dikkat çekilen analizde, Trump dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyle bağları koparma gücüne sahip olduğu ve bunu büyük bir hevesle yapabileceği belirtildi.

Analizde ayrıca; ABD'deki yürütme organlarının başkanlar üzerindeki etkisinin az olmasının, ABD liderlerinin de çok sert bir şekilde eleştirdikleri Çin'in otokratik modeline doğru evrilebilecekleri bir ortama sahip olmaya başladıkları tespiti yapıldı.

İşte The Australian Strategic Policy Institute'de yayınlanan analiz:

Ağustos 2019'da, Çin ile tırmanan ticaret savaşının ortasında, dönemin ABD Başkanı Donald Trump, ABD şirketlerini 'derhal Çin'e alternatifler aramaya başlamaya' ve üretimlerini ABD'ye geri kaydırmaya yönlendiren bir dizi plan üzerinde çalıştı.

O dönemde bu talep hisse senedi piyasalarını altüst etti ve Çin'de üretim yapan ABD'li işletmeleri alarma geçirdi.

Trump nihayetinde tutumunu yumuşatmış olsa da bu tehdit, Beyaz Saray'a geri dönmesiyle birlikte dünyanın yüzleşmesi gereken rahatsız edici bir gerçeğin altını çizdi.

Trump dünyanın en büyük ikinci ekonomisiyle bağları koparma gücüne sahip ve bunu bir hevesle yapabilir.

Trump'ın Kamala Harris'e karşı kazandığı büyük zaferle birlikte, diplomasiye yönelik fevri ve eli ağır yaklaşımının hayaleti büyük ölçüde yeniden belirdi.

Eğer Trump'ın geçmişte yaptıkları bir gösterge ise, Amerika yakında Çin'e karşı yeni bir düzensiz, yüksek riskli manevralara hazırlanıyor olabilir.

ABD anayasası dış ilişkiler konusunda yetkiyi hem başkana hem de kongreye vermiştir. Bu yapı yürütmenin takdir yetkisini yasamanın gözetimiyle dengelemek üzere tasarlanmıştır. Ancak bu denge son yıllarda dramatik bir şekilde değişti.

Siyaset bilimcilerin partizanlığın artmasına ve kongre uzmanlığının azalmasına bağladıkları bu eğilime göre, dış politika artık ezici bir çoğunlukla yürütme organında yoğunlaşıyor ve büyük ölçüde denetlenmiyor.

Yani her iki partinin de Çin'e karşı sert bir yaklaşımı tercih etmesiyle Trump, bu ülkeye karşı daha da özgür davranabilecek.

Bu arada ulusal güvenliğin son derece esnek bir kavram olduğu, vatan savunması ve siber güvenlik gibi geleneksel kaygıların çok ötesine uzandığı kanıtlandı. Artık sınır ötesi veri akışları ve tedarik zinciri açıklarından, yabancı rakiplerin hakim olamayacağı kadar kritik kabul edilen sektörlerin korunmasına kadar her şeyi kapsıyor.

Bu genişletilmiş tanım ABD'de, sadece on yıl önce hayal bile edilemeyecek başkanlık eylemlerini mümkün kılmıştır.

ABD-Çin ilişkilerinini geleceğine dair fikir sahibi olmak için; Trump ve halefi Joe Biden tarafından Çin'e karşı alınan önlemlerden bazılarını hatırlamakta fayda var.

Huawei ve ZTE'ye yaptırım uygulanması, TikTok'un yasaklanması, bir flört uygulamasına Çin yatırımının engellenmesi;,ABD'de çalışan Çinli bilim insanlarını orantısız bir şekilde hedef alan tartışmalı Çin Girişimi'nin başlatılması, Çin'e yarı iletken ambargosu uygulanması, Çin yapay zeka ve kuantum bilgisayarlarına ABD yatırımının kısıtlanması ve son olarak Çin elektrikli araçlarına ve bataryalarına yüzde 100 gümrük vergisi getirilmesi.

Bu agresif politikaların birçoğu sadece acil durumlarda uygulanması gerekirken, sadece başkan yetkisi ile neredeyse temelsiz bir şekilde uygulanmıştır.

Ancak bazı uzmanlara göre, acil durumların kapsamı da oldukça genişledi ve artık Çin'in yükselişini engellemeyi de içeriyor.

Trump 2025'te göreve geldiğinde, yürütme organının acil durum ilan etme ve ulusal güvenlik bayrağı altında olağanüstü tedbirler uygulama kapasitesi ve istekliliği önemli ölçüde artabilir.

ABD mahkemeleri, Trump'ın TikTok ve WeChat'i yasaklama girişimlerini engellemede olduğu gibi, başkanlık yetkilerini kontrol etme yetkisine sahip olsa da, dış politika üzerinde sınırlı denetime sahiptir.

Özellikle ulusal güvenlik konularında, federal mahkemeler tarihsel olarak çok itaatkar olmuşlardır. TikTok yasasının yakın zamanda kabul edilmesi, bir yargı kararının kısıtlamasının ardından kongrenin yürütme gücünü nasıl hızlı bir şekilde geri kazanabileceğini göstermektedir.

Sonuç olarak TikTok ve diğer Çinli şirketler, sonu gelmeyen bir körebe oyunu gibi, sürekli olarak yürütmenin yenilenen düşmanlığıyla mücadele ediyor ve Trump döneminde bu daha da artacak gibi görünüyor.

İronik bir şekilde ABD başkanlığındaki bu güç, ABD liderlerinin çok sert bir şekilde eleştirdiği Çin yönetişim modelini yansıtmaktadır.

Çin'de son on yılda siyasi gücün konsolide edilmesi, yatırımcı güvenini sarsan ve girişimciliği azaltan dramatik politika değişikliklerine yol açmıştır. Çin hükümetinin Covid-19 salgınını kötü yönetmekten teknoloji ve emlak sektörlerine yönelik baskılara ve şimdi de artan deflasyon risklerine verdiği yavaş tepkiye kadar son zamanlarda attığı yanlış adımlar, uyarıcı bir hikaye olarak hizmet etmelidir.

ABD de aynı şekilde Çin'e yönelik düşmanca yaklaşımının istenmeyen sonuçlarını hissetmeye başlıyor.

ABD'nin Çinli bilim adamlarını hedef alan Çin Girişimi, yetenekli Çinli bilim insanlarının ülkeyi terk etmesine yol açmış ve bunların çoğu ülkelerine geri dönmüştür.

Bu arada, ABD'nin sert yaptırımlarının ve ihracat kontrollerinin etkinliği azalıyor ve ABD, Çin'i kontrol altına alma çabaları sırasında daha dirençli bir rakip yaratma riskiyle karşı karşıya.

Şimdiye kadar, Çin-Amerikan rekabeti hakkındaki tartışmaların çoğu, Çin'in yükselişini ABD'nin politika değişiklikleri için birincil katalizör olarak çerçeveledi. Ancak bu çok önemli bir noktayı gözden kaçırıyor.

Çatışma aynı zamanda ABD'nin dış politika yapımındaki demokrasi açığına da dayandırılabilir.

ABD, Trump'ın ikinci yönetimi sırasında muhtemelen yapacağı gibi, Çin'i kontrol altına almak için giderek daha aşırı önlemler alırsa, bu açığı genişletme ve karşı çıktığı şey olan otokrasi ile yüzleşmek zorunda kalabilir.

Tartışma