The Australian Strategic Policy Institute: Yeni gerçeklikte, gelişen Çin ve Rusya ilişkileri ne ifade ediyor?

Çin ve Rusya, küresel karşıt propagandalara rağmen çok fazla zayıflama belirtisi göstermiyor. Peki yeni gerçeklikte, gelişen Çin ve Rusya ilişkileri ne ifade ediyor?

1. resim

Avustralya merkezli düşünce kuruluşu The Australian Strategic Policy Institute'de, son dönemde gelişen Rusya-Çin ilişkilerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Çin ve Rusya'nın, küresel karşıt propagandalara rağmen çok fazla zayıflama belirtisi göstermediği belirtilen analizde, iki ülke arasındaki yakınlaşmanın arka planı değerlendirildi.

İşte The Australian Strategic Policy Institute'de yayınlanan analiz:

Son yıllarda yayıncılar Çin ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki ilişkiler üzerine, bazıları çatışmayı öngören, bazıları ise barışı korumaya yönelik formüller sunan bir dizi yeni çalışma yayınladı. Ancak şaşırtıcı bir şekilde son 30 yılda giderek ısınan ve küresel jeopolitik dengeleri önemli ölçüde değiştiren Çin-Rusya ilişkilerine dair çok az yeni analiz yapıldı.

Bu ilişki genellikle bir yandan Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü saldırı savaşı için desteğe ihtiyaç duyması, diğer yandan da Çin'in Rus enerji kaynaklarına olan ilgisinden kaynaklanan bir çıkar ilişkisi olarak görülüyor.

1950'lerde iki komünist güç arasındaki 'balayı' kısa sürdü. Başkan Mao Zedong ve Sovyet lider Joseph Stalin birbirlerinden hoşlanmadılar ve 1960'lardaki Çin-Sovyet bölünmesini yıllar süren karşılıklı güvensizlik izledi.

Sonuç olarak, analistler mevcut yakınlaşmanın uzun vadeli bir antlaşmaya dönüşme ihtimalini göz ardı etme eğilimindeler.

Çin ve Rusya, uzun vadeli bir bakış açısıyla, iki büyük gücün tarihsel olarak göreceli bir denge içinde var olduğunu, zaman zaman birbirlerini tehdit ettiklerini, sık sık çatıştıklarını ancak hiçbir zaman büyük bir savaşa girmediklerini belirtiyor.

Çin ve Rusya'nın Avrasya kara parçasında uzun bir ortak sınıra sahip olmaları, aralarındaki ilişkiyi, Çin'e denizden yaklaşan ve ticarete odaklanan Batılı güçlerle olan tarihsel ilişkilerinden ayırmaktadır.

Snow, Çin-Rusya ilişkilerinin izini 1600'lerdeki kervan ticaretine kadar sürmekte ve 1800'lerde Mançurya, Dış Moğolistan ve Sincan'ın sınır bölgelerinde Çarlık Rusya'sı ile Qing Hanedanı Çin'i arasındaki bölgesel itiş ve çekişmeleri detaylandırmaktadır.

Snow anlatısını, Batılı güçlerin, İmparatorluk Japonya'sının ve Hitler Almanya'sının farklı zamanlardaki hırsları da dahil olmak üzere jeopolitik gerçeklere sıkıca bağlıyor. Rusya'da Bolşevizmin yükselişi, ideolojik bir yakınlık unsurunu ve Beyaz Rus göçmen akınını da beraberinde getirmiştir.

1920'lerde Sovyetler, Çin'in ilk siyasi partileri olan Milliyetçiler ve Komünistlerin yükselişini mikro düzeyde yönetti ve onları işbirliğine teşvik etti. Rusya, sömürgeci güçleri Çin'den uzak tutmak ve iç savaşta beyazları desteklemek için müdahalelerini önlemek istiyordu.

Çin Halk Cumhuriyeti kurulduktan sonra Sovyetler iktidar organlarını kontrol etmek için çok sıkı çalıştı. Çin'in yönetiminin kurulmasına yardımcı oldular ve yeni kurulan bakanlıklara yardımcı olmaları için yüzlerce danışman sağladılar. Sovyetler, gerilladan diplomata dönüşenlere Batılı kıyafetler giymeyi ve dans etmeyi dahi öğretti. 1951 yılında Çin, Sovyet tarzı bir Devlet Planlama Komisyonu kurdu ve Sovyet propiskasını örnek alan hukou hane halkı kayıt sistemini uygulamaya koydu. Sovyet teknik danışmanlığı Çin'in endüstriyel gelişiminin bel kemiğini oluşturdu.

Snow ayrıca Sovyetlerin Çin liderlerine nasıl doğrudan yardım ettiklerini, liderlik yerleşkesi Zhongnanhai'de güvenliklerini sağlamak için mayın dedektörleri ve servis edilen yemekleri kontrol etmek için Rus toksikologlar sağladıklarını anlatıyor. Daha sonra danışmanların liderlerin özel konutlarını da dinledikleri ortaya çıktı.

Stalin'in 1953'teki ölümü Çin'in tutumunda bir dönüm noktası oldu ve Mao'nun Marksist-Leninist cenahın liderliğini devralması gerektiği hissi doğdu. Sovyet lider Nikita Kruşçev'in 1956'da Stalin'i kınaması, Mao'nun otoriterliğinin doğrudan Sovyet akıl hocasının modeline dayanması nedeniyle ilişkileri daha da bozdu. Karşılıklı suçlamalar hızlandı ve 1960 yılına gelindiğinde iki ülke çarpışma rotasına girdi ve Moskova danışmanlarını geri çekti.

Snow, bu ilişkinin altında yatan sayısız entrikayı ve alt entrikayı anlatıyor ve anlatısını az bilinen gerçeklerle süslüyor. Mao erken bir dönemde Rusça öğrenmeye çalışmış ancak alfabesini ya da gramerini öğrenememiştir. Ve Kruşçev'in Çin'e ilk ziyaretinde Mao, kısmen Stalin'in yıllar önce Moskova'da kendisine verdiği kötü karşılamaya misilleme olarak onu bekletti. Mao sonunda Sovyet liderinin yüzme bilmediğini ve şişirilmiş bir lastik halka kullanmak zorunda kalacağını çok iyi bildiği için Kruşçev'i özel yüzme havuzunda kabul etti.

Bu ilişkinin temelinde ortak otoriter değerler yatmaktadır. Bunlar arasında birbirlerinin sınırlarına saygı ve Batılı siyasi hesap verebilirlik kavramlarına ters düşen 'ulusal yöneticilerin kendi sınırları içindeki halklarına istediklerini yapma hakkı' yer alıyor.

Çin lideri Xi Jinping ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki mevcut 'kapsamlı stratejik ortaklık' otuz yıldır devam ediyor ve Çin'in Rusya'nın Ukrayna'ya müdahalesini kınamayı reddetmesiyle birlikte hiçbir zayıflama belirtisi göstermiyor. ABD'nin her iki ülke ile ilişkilerinin tüm zamanların en düşük seviyesinde olması da bu ortaklığı güçlendiriyor.

Bununla birlikte, bu ilişki 'altta yatan kalıcı bir sürtüşmeyi maskeleyen yüzeysel bir görüş birliğinden' ibarettir. İki ülkenin ekonomik ve demografik dengesizliği özel bir tehlike oluşturuyor.

Çin, Rusya'yı bir 'kaynak uzantısı' olarak görüyor ve Çin'in yapılaşmış kuzeydoğusu doğrudan kaynak zengini ve seyrek nüfuslu Rus Uzak Doğusu ile sınır komşusu. Büyük güçler arasındaki jeopolitik hareketler ya da liderlik değişimi kolaylıkla bir dönüşümü tetikleyebilir.

Kapsamlı, derinlemesine araştırılmış ve zarif bir dille yazılmış olan Snow'un kitabı literatürdeki önemli bir boşluğu dolduruyor ve Çin-Rusya ilişkileri üzerine yazılmış nihai metin olma yolunda ilerliyor.

Tartışma