The Hill: ABD giderek büyüyen tehditlerle karşı karşıya ve hazırlıksız!
ABD'nin düşmanlarını yenebilmesi için acil bir ulusal güç stratejisine ihtiyacı var! ABD, Çin'den gelen bir tehdit karşısında tüm müttefiklerini yalnız mı bırakacak?
ABD'nin önde gelen yayın organlarından The Hill'de, ABD'nin son dönemde Ukrayna ve İsrail savaşlarına müdahil olması ile birlikte ABD ordusunun geldiği noktanın değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.
ABD'nin Soğuk Savaş döneminde başarılı olan stratejisinin artık uygulanamaz hale geldiği ve zayıfladığı tespiti yapılan anlizde, Çin ve Rusya'ın ise "sınır tanımayan" bir ortaklık kurduklarına ve ve İran ve Kuzey Kore'yi de saflarına kattıklarına dikkat çekildi.
Analizde ayrıca; ABD'nin düşmanlarını caydırabilmesi ve gerekirse yenebilmesi için acilen yeni bir ulusal güç stratejisine geçmesi gerektiği aksi taktirde ise büyük zorluklarla karşı karşıya kalacağı belirtildi.
İşte The Hill'de yayınlanan analiz:
ABD'ye yönelik ulusal güvenlik tehditleri, Soğuk Savaş'ın ve hatta İkinci Dünya Savaşı'nın zirve dönemlerinde olduğu kadar önemli bir noktaya ulaştı.
ABD, bugün bu tehditleri karşılamaya hazır değil ve çok kısa bir süre içerisinde kendini birden fazla alanda bir savaşın içerisinde bulabilir.
Bu tespit; ABD tarafından yayınlanan 2022 yılında yayınlanan mevcut Ulusal Savunma Stratejisini gözden geçirmek üzere Kongre tarafından kurulan bir komisyonun temel bulgusudur.
ABD, özellikle Batı Pasifik'te on yıllardır süregelen tartışmasız askeri hakimiyetini kaybetmiştir.
Çin'in askeri ve endüstriyel gücü ABD'ye ciddi bir rakiptir ve bazı yönlerden ABD'yi artık geride bırakmaktadır.
Çin'in siber ve uzay kabiliyetleri, ABD'nin Batı Pasifik'teki eylemlerine müdahale etmek ve engellemek ya da caydırmak üzere tasarlandı.
Ukrayna'daki kayıplarına rağmen, Rusya tam bir savaş seferberliği ile kendi askeri yapısını ve gücünü dönüştürdü ve şu anda NATO'yu tehdit ediyor.
Bu süreçte; Çin ve Rusya ise "sınır tanımayan" bir ortaklık kurdular ve İran ve Kuzey Kore'yi saflarına kattılar.
Rusya Ukrayna'da savaşmaya devam etmek için gerekli araçları elde ederken, İran ve Kuzey Kore diplomatik ve ekonomik korumanın yanı sıra silah ve uzmanlık kazanmaktadır. Dört devlet de ABD'nin etkisine karşı koymaya çalışıyor ve bu ittifak, üç alandan herhangi birindeki çatışmanın küresel bir savaşa dönüşmesi konusunda gerçek bir risk oluşturuyor.
Diğer bir yabdab tüm bunlar, ABD Savunma Bakanlığı'nın mevcut talepleri karşılamakta zorlandığı bir dönemde gerçekleşiyor.
Ukrayna savaşının da gösterdiği gibi, bırakın ABD'nin yakında karşılaşabileceği topyekün bir çatışmayı, ülke, sınırlı bir savaş için gereken silah ve teçhizatı üretmekte bile zorlanıyor.
ABD Savunma Bakanlığı'nda değişim konusunda kararlılık ne kadar kararlılıkla yürütülse de bu kısa vadede yeterli olmayacaktır. Zira Çin'in gücünü dengelemek, ulusal gücün tüm unsurlarını içeren tam entegre bir yaklaşım gerektirmektedir.
Bu strateji Soğuk Savaş döneminde başarılı oldu ancak o zamandan bu yana ABD'nin stratejisini uygulama kabiliyeti zayıfladı.
Biden yönetimi NATO'yu genişletip güçlendirdi ve Pasifik'teki müttefik ve ortaklarla ilişkileri geliştirdi. Ve ABD, müttefikleri olmadan gelecekteki savaşları caydıramayacağı ya da kazanamayacağı konusunda net bir görüşe sahip hale geldi.
Daha iyi teknoloji, potansiyel düşmanlarla platform platform eşleşmeye gerek olmadığı anlamına geliyor. Ancak yine de ABD kuvvet yapısının yetersiz olduğu görünüyor.
ABD Ulusal Savunma Stratejisi he zaman, tek bir sahnede savaşabilecek ve başka yerlerdeki saldırganlığı caydırabilecek bir güç olma stratejisi ile hareket etti. Nitekim ABD, halihazırda Avrupa ve Orta Doğu'da savaşlara dahil olmuş durumda.
Ancak örnek olarak Çin'den gelen daha büyük bir tehdit söz konusu olduğunda tüm tarafları yalnız bırakmak zorunda.
ABD, Soğuk Savaş tehditlerinin üstesinden gelmek için, GSYİH'nin en az yüzde 4.9'unu savunmaya harcadı. Bugün ise GSYH'nin yüzde 3'ünü harcıyor ve borç faizlerine savunma harcamalarından daha fazla ödüyor.
Amerika Birleşik Devletleri'nin dünyadaki konumunu koruyabilmesi, düşmanlarını caydırabilmesi ve gerekirse yenebilmesi için ulusal güç stratejisine yeni bir yaklaşım getirmesi gerekmektedir.
ABD bu adımı atmadığı takdirde büyük zorluklarla karşı karşıya kalacak.