The Hill: ABD'nin yeni yönetimi İran'a karşı harekete geçecek mi?

ABD, Kuzey Kore'nin nükleer güç olması sürecindeki hatalarını İran'da da tekrarlıyor. ABD ve müttefikleri, İran'ın nükleer bir güç olmasını engelleyebilecek mi?

1. resim

ABD merkezli yayın organlarından The Hill'de, ABD'nin İran'ın nükleer faaliyetlerine yönelik politikalarının ve olası hamlelerinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Kuzey Kore'nin nükleer bir güç olma sürecinin ABD'nin yanlış politikalarının bir sonucu olduğu belirtilen analizde, İran konusunda da tarihin tekerrür ettiği tespitinde bulunuldu.

Analizde ayrıca; George W. Bush, Obama, Trump ve Biden dönemlerinde ABD'nin, İran'ın nükleer planlarına dair zikzaklı bir yaklaşım sergilediği belirtilerek, yeni yönetime İran'ın nükleer bir güç olmasını engelleyecek tesisleri yok etmek için son fırsat olduğu iddiasına yer verildi.

İşte The Hill'de yayınlanan analiz:

Kuzey Kore 2006 yılının Ekim ayında ilk nükleer denemesini gerçekleştirdiğinde dünya bir şok yaşadı. Kuzey Kore bu denemeyi yapmadan önce, çeşitli uluslararası raporlara göre en az yirmi yıldır nükleer silah geliştirme faaliyetleri yürüttü.

Bu süre zarfında birçok ABD yönetimi ve müttefikleri çeşitli ekonomik yaptırımlarla Kuzey Kore'yi hedeflerinden vazgeçirmeye çalıştı. Ancak nihayetinde Kuzey Kore nükleer silahlara sahip olan bir ülke haline geldi.

Tüm bu tarihi süreç son dönemde İran'da tekerrür ediyor.

Her iki ülkenin de nükleer programları, sürdürmelerine izin verilen “barışçıl nükleer projelerden” doğdu. Her ikisi de Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın koruma tedbirlerini ve denetimlerini kabul etti. Ancak her ikisi de defalarca buna uymadı.

Ve gelinen noktada ABD'ye göre, İran'ın nükleer bir güç haline gelmesi artık sadece an meselesi.

ABD, son 4 başkanlık döneminde bunun olmasını engellemek için ne yapmak istediğine dair net bir politika ortaya koyamadı. George W. Bush, Obama, Trump ve Biden dönemlerinde İran'ın nükleer planlarına dair zikzaklı bir yaklaşım sergilendi ve nihayetinde de başarısızlık kabul edilmiş görünüyor.

Biden yönetiminin sona ermesinin ardından, yeni yönetim de muhtemelen bu işin üzerine kararlılıkla gidecek bir politikadan yoksun olacak.

Ancak ABD'nin yeni yönetiminin, İran'ın nükleer güç olmasını engellemek için hiç bu kadar iyi bir fırsata sahip olmamıştı.

Seul'e yöneltilen binlerce top mermisi Kuzey Kore'nin nükleer programına karşı askeri harekat için önemli bir caydırıcı unsur olmuştur. Benzer şekilde, Hizbullah'ın yüz binden fazla füze ve roketten oluşan cephaneliği, İran'ın nükleer programının yok edilmesinin Hizbullah'ın İsrail'in büyük bir bölümünü yok etmesiyle sonuçlanacağına dair muazzam bir risk oluşturduğu düşünülüyordu.

Ancak Ortadoğu'da bir yılını geride bırakan savaşın ardından, artık böyle bir durum söz konusu değil.

İsrail Hizbullah'ı sistematik bir şekilde devre dışı bırakıyor ve bu konuda geri adım atacak gibi görünmüyor.

İsrail ayrıca, İran'ın hava savunma ağının bir bölümünü yok ederek ve hava sahaları üzerinde istediği gibi hareket edebileceğini göstererek İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırının kapısını araladı.

Belki de daha da önemlisi, Tahran bu gerilim sırasında defalarca rejimin ayakta kalmasına her şeyden daha fazla öncelik verdiklerinin sinyalini verdi. İran yönetimi, Hizbullah'a onlarca yıl ve servet yatırmış olmasına rağmen, grubu kurtarmak için kendilerini feda etmeye pek de istekli görünmüyor.

İran yıllardır hiç bu kadar teşhir olmamıştı. Rejim geri adım atıyor ve büyük bir savaştan çekindiğini ortaya koyuyor.

Bu nedenle şimdi ABD ve müttefikleri için avantajı ele geçirmenin tam zamanı. ABD, İran'ın nükleer potansiyelini, bu potansiyel gerçekleşmeden önce yok etmelidir.

Tahran'ın bir saldırıya nasıl karşılık vereceğini kestirmek mümkün değil. Ancak İsrail'in Hizbullah'a yönelik saldırısına, Hamas lideri İsmail Haniye'nin öldürülmesine ve çok sayıda İranlı generalin hedef alınmasına verdikleri tepkiler sessiz kalacağını gösteriyor.

ABD, müttefikleri ile birlikte İran'ın nükleer bir güç olmasını engelleyecek tesisleri yok etmelidir.

ABD bu saldırılardan önce Tahran'a, nükleer tesislere yapılacak olan bir saldırıya karşı misillemenin ötesinde bir karşılık vermeye kalkarsa, İran'ın hayatta kalmasını engelleyecek olan kritik varlıklarını da hedef almaya başlayacağını açıkça belirtmelidir.

Kuzey Kore'de yapılan hata, ABD tarafından bu defa yapılmamalı ve tarih tekerrür etmemelidir.

Zira Kuzey Kore, nükleer silah teknolojisine ulaştıktan sonra bile durmadı ve stoklarını genişleterek sadece rakipleri için değil dünya için büyük bir tehlike haline geldi. Nükleere ulaşan bir İran ise Kuzey Kore'den çok daha tehlikeli bir varlık haline gelecektir.

İsrail'in 1981'de Irak'ın, 2007'de de Suriye'nin nükleer programlarını imha etmesi sayesinde bu iki ülke de bugüne kadar nükleer silah elde edememiştir.

George W. Bush'tan Biden'a kadar her ABD başkanı İran'ın nükleer silah edinmesini önleme taahhüdünü defalarca yinelemiştir. Eğer yeni yönetim bu son fırsatı değerlendirmezse, ABD son fırsatın elinden kayıp gittiğini görebilir.

Tartışma