gdh'de ara...

The Hill: Türkiye, ABD'nin gücünün sınırları olduğunu gösteren en iyi örnek

Ukrayna savaşı, Erdoğan'ın bağımsız politikasını keskin bir şekilde açığa çıkardı. Türkiye, işbirliği yapılması gereken önemli bir bölgesel ve küresel aktör. Türkiye, ABD'nin gücünün sınırları olduğunu gösteren en iyi örnek.

1. resim

ABD'de bazı kongre üyeleri, Biden yönetiminin Türkiye'ye F-16 jetleri satmasını engellemeye çalışıyor ve Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a karşı insan hakları ihlalleri ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile olan bağlarından İsveç ve Finlandiya'nın NATO'ya katılmasını engellemeye kadar uzun bir şikayet listesine sahipler.

Dik başlı bir NATO müttefiki olan Türkiye, en son Rus S-400 savunma sistemini satın alması nedeniyle rahatsız edici olmuştu.

Erdoğan ve Adalet ve Kalkınma Partisi ile, 2003'ten beri önce başbakan, ardından 2014'ten bu yana cumhurbaşkanı olarak Türk siyasetine hakim oldu. Erdoğan bu süreçte, coğrafya, tarih, kültür, din ve hırs tarafından yönlendirilen politikalarıyla, realpolitik bir usta olduğunu kanıtladı.

Türkiye'nin Avrasya, İslam ve Türki etnisitenin kavşağında yer alması, Erdoğan'ın Avrupa, Orta Doğu, Orta Asya ve Kafkaslar'da nüfuz sahibi olmasını sağladı. Rusya ve İran ile ekonomik ve jeopolitik bağları bölümlere ayırıyor ve her ikisiyle de çalışma bağlarını sürdürüyor.

Ankara'nın Bosna'dan Katar'a kadar bir düzine ülkede askeri veya barışı koruma kuvvetleri bulunuyor. Libya ve Suriye'deki iç savaşlara müdahale etti ve yine bir NATO müttefiki olan Yunanistan ise savaş tehdidinde bulundu. Askeri insansız hava araçları, Azerbaycan'ın tartışmalı Dağlık Karabağ bölgesi üzerindeki ihtilafta Rusya'nın müttefiki Ermenistan'a karşı gidişatı değiştirdi.

Ukrayna savaşı, Erdoğan'ın bağımsız ve reel politikasını keskin bir şekilde açığa çıkardı. NATO'yu önce savaşı caydırmakla, sonra kışkırtmakla eleştirdi. Rus işgalini kınadı, ancak Batı yaptırımlarını reddetti ve Moskova ile ekonomik bağlarını genişletti.

Yine de Ukrayna ile güçlü ekonomik ve askeri bağları olan Erdoğan, Kiev'e etkili insansız hava araçları sağladı, Ukrayna'nın Karadeniz üzerinden buğday ihracatının açılması için müzakerelerde bulundu ve kendisini aktif olarak ateşkes çağrısı yapan bir arabulucu olarak konumlandırdı.

1936 Montrö Sözleşmesi uyarınca Ankara, Karadeniz ve Akdeniz'i birbirine bağlayan Çanakkale ve İstanbul Boğazlarını kontrol ediyor ve Karadeniz, Rusya için de hayati bir nakliye yolu.

Bütün bu gelişmelerde ABD çıkarları için bariz şekilde çelişkili çıkarımlar var. Bir yandan Türkiye, Ukrayna'ya askeri yardımda bulundu ve Karadeniz üzerinden buğday ihracatına yönelik müzakerelere yardımcı oldu. Öte yandan ise Ankara, ABD/NATO'nun yaklaşımını kabul etmedi ve Rusya ile derin ekonomik bağlar kurdu.

Türk kamuoyunda, Kıbrıs, Suriye ve silah satışı konularında ABD ile yaşanan çatışmalarda açıkça görülen bir Türk milliyetçiliği yaklaşımı var. Erdoğan bağımsız dış politikasını; ABD karşıtlığı ve ABD çıkarlarından bağımsız olarak, ülke çıkarlarının peşinde olduğu şeklinde vurgulayarak içeride dengeleyici bir hareket gerçekleştiriyor.

Benzer şekilde Erdoğan'ın, ABD'nin "geri adım attığı" algısının ortasında Orta Doğu'da da önemli bir oyuncu olma çabaları var. Türkiye, Libya'da BAE ve Rusya destekli güçlere karşı askeri müdahalede bulundu. Türkiye'nin Suriye'de hedefleri var ve Erdoğan'ın asıl endişesi Suriye'deki çeşitli grupların özerkliğe sahip olması. Erdoğan bunun Türkiye'nin iç siyasetine yansımasından endişe ediyor.

Erdoğan'ın son yıllarda İslam dünyasındaki bölgesel aktivizmi de Mısır, Suudi Arabistan ve Körfez ülkelerini kızdırdı. Ancak son aylarda, değişen bölgesel ittifaklar ve gereklilikler nedeniyle, İsrail'in yanı sıra Riyad ve Körfez ülkeleri ile bağlarını yeniden onardı.

Tüm bunlar ABD çıkarları için ne anlama geliyor?

Erdoğan, NATO'nun Doğu Akdeniz ve Karadeniz'de bir çıpa rolünde olan Türkiye'ye, daha çok ihtiyacı olduğunu düşünüyor ve Ukrayna bu görüşü pekiştiriyor gibi görünüyor.

ABD'nin, Washington ve Ankara'nın farklı gündemleri ve çıkarları olduğunu kavraması gerekiyor. NATO müttefiki olsun ya da olmasın ABD ve Türkiye'nin çıkarlarının sınırlı bir kesişimi var.

Bazıları Türkiye'nin NATO'dan çıkarılmasını savunuyor, ancak bunu yapacak resmi bir mekanizma yok. Beyaz Saray'ın Türkiye'yi Biden'ın küresel demokrasi zirvesine davet etmediğini hatırlayın. Erdoğan kesinlikle Biden'ın “demokrasiye karşı otokrasi” ideolojisine pek uymuyor.

Bununla birlikte Türkiye, çıkarları ABD'ninkilerle yeterince kesişen, mümkün olan yerlerde işbirliği yapılması gereken önemli bir bölgesel ve küresel aktördür.

Mesele, ABD'nin Erdoğan yönetimindeki Türkiye'den beklentilerini düşürmesidir. Türkiye'yi saf dışı bırakılması gereken hatalı bir müttefik olarak görmek yerine, biraz stratejik empati kurmak gerekiyor. Ankara'nın çıkarlarını nasıl gördüğünü, esaslarının neler olduğunu ve neyin mümkün olduğunu anlamak gerekiyor. Bu yaklaşım, temeli işbirliği olan daha gerçekçi bir ilişki sağlayacaktır.

Önerilen F-16 satışının onaylanıp onaylanmayacağına karar vermek için Erdoğan ve Türkiye'ye ilişkin böylesine yeniden gözden geçirilmiş bir bakış açısı temel alınmalıdır. Erdoğan'ı içerideki baskıcı politikaları ve yurtdışındaki istenmeyen eylemleri nedeniyle cezalandırmak için F-16 satışlarının yasaklanmasının Erdoğan'ın politikalarını değiştirmesi pek olası değil. Ayrıca Ankara, bu konuda alternatif kaynaklar da bulabilir.

Daha geniş anlamda Türkiye, giderek çok kutuplu hale gelen bir dünyada, ABD'nin gücünün sınırlarını kabul etmesi gerektiğini iyi bir örneğidir.

Türkiye ikilemi, ABD'nin daha fazla alçakgönüllülüğe, daha fazla diplomatik çevikliğe ve daha yaratıcı bir devlet yönetimine ihtiyacı olduğunu gösteriyor.

Kaynaklar

Tartışma