The New Arab: 2025 yılında Suriye, Gazze ve İran'ı neler bekliyor?

Türkiye, Afrika'dan Levant ve Afganistan'a kadar uzanan bölgelerde nüfuzunu istikrarlı bir şekilde arttırıyor. Peki Trump'ın dönüşünün ardından Suriye, Gazze ve İran'ı neler bekliyor?

1. resim

İngiltere merkezli yayın organlarından The New Arab'da 2025 yılının Ortadoğu gündemini belirleyecek olan Suriye, Gazze ve İran başlıklarının ve Trump'ın Beyaz Saray'a dönüşünün bu başlıklara olası etkisinin değerlendirildiği bir analiz yayınlandı.

Suriye'de Esed rejiminin devrilmesinin bölgede deprem etkisi yaratacak gelişmeleri tetiklediği belirtilen analizde, Türkiye'nin Suriye'deki siyasi dönüşümden ve bunun sonucunda İran'ın Levant'taki nüfuzuna vurulacak darbeden stratejik olarak faydalanacağı tespiti yapıldı.

Analizde ayrıca; Trump'ın dönüşünün ardından İsrail'in soykırımı konusunda daha da cesaretlenebileceği ve İran ile ilgili adımların hızlanabileceğine dikkat çekildi.

İşte The New Arab'da yayınlanan analiz:

2025 yılında Esad sonrası Suriye, İran-İsrail çatışmaları, Gazze savaşı, İsrail'in Batı Şeria'daki toprak hırsızlığı, Husi saldırıları ve yeni ABD yönetiminin öngörülemez doğası gibi sayısız soru var.

Tüm bu dinamikler 2025 yılında Orta Doğu'daki olayları şekillendirecektir.

Suriye-İran

Geçtiğimiz ay başlayan ve 8 Aralık'ta Suriye rejiminin düşmesiyle sonuçlanan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) öncülüğündeki yıldırım harekatı, Orta Doğu'da önemli yansımaları olacak büyük bir jeopolitik deprem oluşturdu.

2025 yılına baktığımızda, bölge İran liderliğindeki 'Direniş Ekseni'nin zayıflamasından kaynaklanan yeni gerçeklere adapte olurken Suriye'nin siyasi geçiş sürecini izlemek önemli olacak.

Dış aktörlerin Esad sonrası Suriye'ye müdahalesi, 60 yılı aşkın Baas yönetiminin ardından yaşanan bu hassas geçiş süreci üzerinde büyük bir etkiye sahip olacaktır.

Görünen o ki 2025 yılında birçok dış aktör bu geçişi kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde etkilemeye çalışacak ve bu da Suriye'nin istikrarı ve toprak bütünlüğünün geleceğine dair haklı endişeler doğuracak.

Bu noktada, Türkiye'nin Suriye'deki siyasi dönüşümden ve bunun sonucunda İran'ın Levant'taki nüfuzuna vurulacak darbeden stratejik olarak faydalanacağını belirtmek gerekir.

Türkiye, Afrika Boynuzu'ndan Levant ve Afganistan'a kadar uzanan bölgelerde nüfuzunu istikrarlı bir şekilde arttırıyor ve bölgede hesaba katılması gereken bir güç olarak rolünü pekiştiriyor

Esad'ın düşmesini istemeyen İsrail de, Suriye'nin geleceğine ilişkin pek çok belirsizlikle boğuşuyor. Tel Aviv'in bakış açısına göre Suriye'yi yöneten hiçbir oluşum ya da oluşumlar İsrail'e dost olmayacak ya da savaşın harap ettiği ülkede istikrarı kolayca tesis edemeyecek.

Dolayısıyla İsrail liderliği Suriye devletini zayıf tutmaya ve İsrail'in Levant'taki ya da Orta Doğu'daki sert gücüne karşı koyamayacak hale getirmeye kararlı görünüyor ki bu da Tel Aviv'in 8 Aralık'ta Esad rejiminin düşmesinden bu yana Suriye'nin dört bir yanında yüzlerce hava saldırısı düzenlemesinin ve İsrail'in 1967'den beri işgal ettiği Suriye topraklarının ötesinde Suriye'de yasadışı olarak daha fazla toprak ele geçirmesinin gerekçesi oluyor.

Ankara ve Tel Aviv'in Suriye, Gazze ve diğer konulardaki çıkar çatışmaları göz önüne alındığında, 2025 yılı Türkiye-İsrail geriliminin tırmandığı bir yıl olabilir ve iki ABD müttefiki muhtemelen Orta Doğu'nun jeopolitik düzeni ve güvenlik ortamı üzerinde büyük etkisi olabilecek bir “çarpışma rotasına” girebilir.

İsrail, Tahran liderliğindeki 'Direniş Ekseni'nin HTŞ liderliğindeki koalisyonun Şam'ı ve Suriye'nin büyük bölümünü kontrol altına almasıyla ağır bir darbe aldığını görmekten memnun olsa da, Tel Aviv muhtemelen Ankara'nın ülkede oynadığı rol konusunda endişeli olacaktır.

ABD Başkanı seçilen Donald Trump'ın yönetiminin, Suriye'deki Türkiye-İsrail rekabetinin tırmanmasını önlemek için önemli bir diplomatik enerji harcaması gerekecek.

Zira; Washington'un bir NATO üyesi ile Tel Aviv arasındaki düşmanlıkların kontrolden çıkması gibi bir senaryoda hiçbir çıkarı olmadığı inkar edilemez.

Diğer yandan, Trump'ın ikinci yönetiminin, İran'a karşı doğrudan bir ABD askeri müdahalesi gerektirmese bile İslam Cumhuriyeti'ne karşı 'maksimum baskı 2.0' kampanyası yürütme ihtimali yüksek.

ABD öncülüğünde yenilenen bir “azami baskı” kampanyası, İsrail'in 2023/24 yılları boyunca Gazze, Lübnan ve Suriye'deki askeri operasyonlarının ardından İran liderliğindeki 'Direniş Ekseni'ne darbe vurmaya devam etme arayışında Tel Aviv'e neredeyse kaçınılmaz olarak daha fazla güven verecektir.

Gazze ve Batı Şeria

2025 yılında, işgal altındaki Filistin topraklarında sadece Filistinliler için değil, Mısır, Ürdün ve bölgedeki diğer ülkeler için de önemli yansımaları olacak son derece önemli gelişmeler yaşanabilir.

Trump'ın ikinci yönetiminin Batı Şeria ve Gazze'nin ilhakında İsrail hükümetini desteklemesi ve Batı Şeria'daki Filistinlilerin etnik temizliğe tabi tutularak Ürdün'e, Gazze'dekilerin de Mısır'a zorla göç ettirilmesi de meşru bir endişe kaynağı.

Böyle bir senaryo bu iki komşu ülkede ciddi bir kargaşaya yol açabilir ve istikrar konusunda ciddi soru işaretleri yaratabilir.

Diğer yandan 2025 yılında İsrail, Tel Aviv'in Lübnan'da Hizbullah'a, Gazze'de Hamas'a ve Suriye'de İran destekli çeşitli gruplara yaptığına benzer bir darbeyi Ensarullah'a indirmek için Husilere karşı askeri operasyonlarını yoğunlaştırmaya çalışacaktır.

Nihayetinde 2025 yılı, Tahran yönetiminin son 12 ayda aldığı acı derslere dayanarak cesur ve kararlı hamleler yaptığı bir yıl olabilir.

Kaynaklar

Tartışma